Avrupa Birliği gıda hilelerine karşı aksiyonlarını güçlendirecek somut önlemleri almak üzere 19 maddelik anlaşmaya vardı.
Günümüzde gıda güvenliği konusu hem sağlık açısından hem de ülke ekonomileri açısından önemi nedeniyle yetkili otoritelerin ve vatandaşların sürekli gündeminde yer alıyor. Raf ömrü süresince fiziksel, kimyasal ve biyolojik riskleri taşımayan gıdalara sahip olmanın yolu bu riskleri bertaraf edecek tüm tedbirlerin alınması anlamına geliyor.
Avrupa Komisyonu 2013 yılında süpermarketlerde sığır ve domuz eti diye etiketlenerek satılan at eti bulunmasının ardından gıda güvenliği planlarını tekrar gözden geçirmişti. Gıda güvenliğini tehdit eden en son olay Hollanda, Almanya, Belçika, Fransa gibi birçok Avrupa ülkesinde ortaya çıkan yumurta krizi oldu. 20 Haziran 2017 tarihinde AB Hızlı Alarm Sistemi (RASSF) yoluyla kümes hayvanlarında kullanımı yasak olan bir böcek ilacı olan Fipronil kullanıldığı ve yumurtalarda tespit edildiği duyuruldu.
Bu olayla gıda güvenliğini tehdit edecek durumlarda acil önlem almanın önemi bir kez daha ortaya çıktı. Fipronil ile bulaşmış yumurtaların tüketiciler tarafından tüketilmemesi için alınan birçok acil önlemin ardından 26 Eylül 2017 tarihinde Avrupa Komisyonu ve üye ülkelerin katılımıyla bir üst düzey toplantı yapıldı. Toplantı fipronil kazası konusunu değerlendirmek üzere yapılsa da bu vesile ile gıda hileleri konusu da genel olarak değerlendirildi.
Toplantı sonucunda Avrupa Komisyonu ve Avrupa Birliği üye ülkeleri gıda hilelerine karşı aksiyonlarını güçlendirecek somut önlemleri almak üzere 19 maddelik bir anlaşmaya vardı. Gıda güvenliğini tehdit edecek konularda alınacak aksiyonlarda sistematik ve stratejik bir planlama ile gıda güvenliği ile ilgili muhtemel krizlerin mümkün olduğu kadar erken belirlenebileceği ve baş edilebileceği vurgulandı. Yaşanan olaylardan alınacak derslerin bu tip olayların gelecekte olmasını önleyebileceği belirtildi.
Alınan kararlar arasında;
-Gıda güvenliği ile ilgili vakalarda üye ülkeler arasında işbirliği ve iletişimin sağlanması için bir gıda ve yem yönetim planı hazırlanması,
-Üye ülkeler ve Komisyon arasında risk iletişiminin halka daha anlaşılabilir ve hızlı yoldan ulaşılabilir şekilde geliştirilmesi,
-Bu tip durumlarda hızlı risk değerlendirmesi yapılmasının kolaylaştırılması,
-Risk değerlendirme sistemi olan Gıda ve Yem için hızlı alarm sistemi RASSF’ın potansiyelinin maksimuma çıkarılması,
-Her üye ülkede bir gıda güvenliği görevlisi tayin edilmesi, böylece bilgilerin mümkün olduğu kadar hızla ve etkili bir şekilde akmasının sağlanması,
-Eğitimler ve düzenli kriz egzersizleri yapılması konusunda kapasite geliştirilmesi gibi hususlar yer alıyor.
Bu toplantıda alınan kararlara baktığımızda çok fazla yeni bir şey olmadığını görüyoruz. Bu hususlar gıda güvenliği ile ilgili olarak yıllardır konuşulan konular. Bu konuları destekleyecek mevzuat hükümleri de var. Ancak demek ki bazı şeyler hala eksik. Bu da mevcut yasaların, ilgili mevzuatın uygulanma sorunları olduğunu gösteriyor.
Gıda hileleri ile baş edebilmek için gıda izlenebilirliğini sağlayabilmek ve risk bazlı bir yaklaşımla tüketicilerin aldatılmasını önlemek gerekli. İzlenebilirlik gıdada bulunması amaçlanan veya beklenen bir maddenin izinin sürülebilmesi ve takip edilebilmesi anlamına geliyor. Ülkemizde de tüketicilere güvenli gıda sağlanması konusunda yetkili otorite olan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından gıda güvenilirliği şartları belirlenmiş, risk analizi esas alınmış, gıda ve yem işletmecilerine ürettikleri ürünlerin her aşamada izlenebilir olmasını sağlamaları konusunda sorumluluk verilmiş, gıdalarda taklit ve tağşiş yapılamayacağı hükme bağlanmış.
Gıda güvenliği konusunda halkın güvenini sarsacak ve gıda sanayisine güveni tahrip edecek olan gıda hileleri ile baş edebilmek için yaşanan olaylardan ders alınması ve mevcut sistemin çok iyi işletilmesinin gerekli olduğu çok açık ortada.