Tarçın, Asya kültüründe geleneksel olarak hasat edilen; Çin, Vietnam, Bangladeş, Hindistan gibi ülkelerde doğal olarak yetişen, “Lauraceae” familyasından olan bir ağaçtır. Tarihi 4000 yıl öncesine dayanan en eski bitkisel ilaçlardan biridir. Tarçın çeşitleri “Cinnamomum” familyasından gelen ağaçların kabuk kısmından üretilir. Güney Doğu Asya’da doğal olarak üretilen pek çok çeşidi vardır. Yaygın olarak diyare, artrit gibi hastalıkların tedavisinde geleneksel ilaç olarak kullanılmıştır. Alman Komisyonu ve Avrupa Bilimsel Fitoterapi Birliği, tarçının onaylanmış iki cinsinin “Cinnamomum Zeylanicum” ve “Cinnamomum Cassia” olduğunu belirtmiştir.
Son dönemde yapılan çalışmalarda, tarçının faydaları arasında lif bakımından zengin olması nedeniyle sindirimi kolaylaştırması ve kan şekeri dengesini koruması ilk sıralarda gösterilmekle birlikte; güçlü antioksidan, antiinflamatuar (iltihabi reaksiyonu önleyen), vazodilatör (damar genişletici), antitrombotik (pıhtılaşmayı önleyici), antiülseratif, antialerjik ve antibakteriyel özelliklere sahip olduğu gösterilmiştir.
Çalışmalar daha çok tarçının insülin direnci, metabolik sendrom ve Tip 2 diyabet gibi hastalıkların tedavi veya önlenmesindeki etkisi üzerine yapılmıştır.
“Tarçın, yüzyıllardan beri birçok hastalığa karşı doğal ilaç olarak kullanılıyor ve sağlığa olan faydaları saymakla bitmiyor…”
Literatürdeki son gelişmeler, tarçının antidiyabetik etkisini 20 yılı aşkın süredir incelemektedir. Tarçın; “cinnamaldehyde, polifenoller, kumarin” gibi pek çok etken madde içerir. Aynı zamanda kalsiyum, krom, bakır, iyot, demir, manganez, fosfor, potasyum ve çinko gibi eser elementler içermektedir. Önceden yapılan çalışmalarda tarçının etkisinin hangi etken bileşikten kaynaklandığı bilinmemekteydi. Ancak son çalışmalarda, suda çözünen bileşenler ayrıştırılmış ve tarçının etkisini “prosiyadin tip A polimerleri” ile gösterdiği bildirilmektedir.
Çalışmalarda, Cinnamomum zeylanicum ve Cinnamomum cassia türlerinin insülin benzeri madde olarak hareket ettiği ve hücresel glikoz metabolizmasını uyardığı gözlemlenmiştir. Tarçının Tip 2 DM’in kontrolünü sağladığı kesin olmamakla beraber kan şekerini düzenlediğine dair güçlü kanıtlar vardır.
Diyabet – tarçın ilişkisi üzerindeki çalışmalar, 2004 yılında kan şekerini düşürebileceği yönünde yapılan ön klinik çalışmalar sonrası yoğunlaşmıştır. İnsanlar üzerinde yapılan bütün çalışmalarda olmasa bile, büyük çoğunlukla tarçın ve bileşenlerinin olumlu etkileri gösterilmiştir. Bu olumlu etkiler; tarçının özellikle açlık-tokluk plazma glikoz seviyesini düşürmesi, insülin duyarlılığını artırması ve HbA1C seviyesini düşürmesi yönündedir.
Tarçının olumsuz yan etkisini gösteren çalışmalar henüz çok az bulunuyor. Ancak diğer baharat ve bitkilerde olduğu gibi, aşırı tüketiminin bazı yan etkileri olabilir. Sadece bir çalışmada, tarçının içeriğindeki uçucu yağ asitlerinin dermatite neden olabileceği belirtilmiştir. Diyabet hastaları tarçını hekim veya diyetisyenine danışmadan kullanmamalıdır. Çünkü yüksek kan şekeri için düzenli olarak ilaç kullanan kişilerde, tarçın ilacın etkisini artırarak kan şekerinin normal değerlerin altına düşmesine yol açabilir. Tarçın çayı ve tarçın takviyelerinin gebelik ve emzirme dönemlerindeki etkisi henüz bilinmediği için hekime danışmadan kullanmamak gerekiyor. Karaciğer rahatsızlığı olanların da düzenli olarak tarçın tüketmeye başlamadan önce doktora danışmaları önerilmektedir.
Günlük tüketilmesi gereken miktar henüz netlik kazanmamış olmakla beraber, çalışmalardan elde edilen bilgilere göre 3 gram ve üzerinde tarçın tüketiminin olumlu etkisinin olduğu gösteriliyor. Tarçın, toz ve kabuk şeklinde taze olarak tüketebilir. Çubuk tarçın, çay ve sıcak suya eklenerek tüketilebilir. Haftada 4-5 defadan fazla tüketilmemesi ve ayrıca en az 15-20 gün ara verilip tekrar tüketilmeye devam edilmesi öneriliyor.