Nar, tropik ve subtropik olan bir iklim meyvesidir. Türkiye, dünyada nar üretimi yapılan önemli ülkelerden biridir. Beslenme ve sağlık üzerindeki önemli etkileri nedeniyle nar, kan basıncını düzenlemesi, damarlarda oluşan hasarın geri dönüşümü; artrit, prostat kanseri ve diyare oluşumunu önlemesi, kan şekerinin normal sınırlarda kalması ve kanser hücrelerinin oluşumunu engellemesi açısından popüler hale gelmiştir. Aynı zamanda AIDS ve inflamasyona karşı etkili olduğu da gösterilmiştir.
Nar, eski çağlardan beri bilinen, taze olarak tüketilebildiği gibi; meyve suyuna, meyve suyu konsantresine, reçele, şaraba ve liköre işlenebilen, çeşitli gıdalara renk verici ve tatlandırıcı olarak katılan ve içerdiği biyoaktif bileşenler sayesinde, yüzyıllardan beri halk arasında uygulanan, geleneksel tedavi yöntemlerinde kullanılan bir meyvedir.
Nar, tarih boyunca birçok dinde kutsal bir meyve olarak kabul edilmiştir. Nar suyu Orta Doğu’da popüler bir içecek olup, İran, Suriye ve Hindistan mutfağında kullanılmaktadır. Son yıllarda A.B.D.’de de yaygın olarak pazarlanmaya başlanmıştır. Nar çekirdeklerinden baharat olarak da yararlanılmaktadır.
Türkiye, narın anavatanı sınırları içerisinde olup, binlerce yıldır bu meyveyi üretmekte ve tüketmektedir. Ülkemizde özellikle Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde nar meyvesinin preslenmesi sonucu elde edilen nar suyunun durultulması ve tekniğine uygun olarak açıkta veya vakum altında koyulaştırılması ile elde edilen nar ekşisi de, gıdalara çeşni vermek amacıyla kullanılmaktadır.
Nar, son yıllarda meyve yetiştirme tekniğinde, gıda teknolojisinde, depolama ve taşıma alanlarında görülen önemli gelişmeler sonucu daha fazla tanınan, üretimi, tüketimi ve ticareti giderek artan bir meyve durumuna gelmiştir. Nar meyvesi ve bitkisinden ilaç, yağ, hayvan yemi, tanen, pektin, sirke, sitrik asit, boya, mürekkep, vb. ürünlerin elde edilebilmesi, bu meyvenin gelecekte önemli bir endüstri bitkisi olacağı izlenimini vermektedir.
Yapılan çalışmalarda nar suyunun düşük dansiteli lipoprotein kolesterol (LDL-K) ve kan basıncını düşürücü etkisi olduğu gösterilmiştir. Diyabetik hastalarda nar suyu tüketiminin, antioksidatif etki gösterdiği belirtilmektedir.
Nar bitkisi; meyvesi, çekirdeği, meyve kabuğu, yaprağı, çiçeği, ağaç kabuğu ve ağaç kökü olmak üzere birçok anatomik kısımdan her biri farklı farmakolojik aktivite göstermektedir. Örneğin, suyu ve meyve kabuğu potansiyel antioksidan özelliğe sahiptir. Bunlara ek olarak, çekirdek yağı da zayıf östrojenik aktivite göstererek menapozal semptomların tedavisinde etkilidir. Ayrıca narın, tümör hücrelerinin çoğalmasını baskılayarak anti-kanserojen aktiviteye sahip olduğu gösterilmiştir.
Çekirdek yağı, yaklaşık % 63.5 punisik asitten oluşmaktadır. Ayrıca çekirdek, nardaki östrojeni en yüksek konsantrasyonda içeren kısımdır (yaklaşık 17 mg/kg kuru madde ağırlığı). Nar yağının potansiyel fitoöstrojen ve özellikle meme kanserine karşı koruyucu özelliğine son yıllarda dikkat çekilmektedir.
Narın Besin Bileşimi
Narın insan sağlığı açısından önemi
Nar suyunun, oksidatif stres ve sistolik kan basıncını azalttığı gösterilmiştir. Ayrıca narın, kan basıncının düşürülmesinde rolü olan potasyum, kalsiyum ve magnezyumun da zengin kaynağı olmasının etkili olduğu belirtilmiştir.
Araştırmacılar, nar suyunun kan damarları hasarını azaltarak damarların sertleşmesini engellemekle kalmayıp, antioksidanca zengin bu meyve suyunun, hastalığın ilerlemesini engelleyebildiğini bildirmiştir.
Nar çiçeği, geleneksel antidiyabetik ilaç olarak kullanılmaktadır. Yapılan çalışmalarda nar suyunun, hiperlipidemik tip II diyabetik hastalarda lipid profilini iyileştirdiği gösterilmiştir. Nar çiçeği ekstraktının, normal ve diyabetik hayvanlarda hipoglisemik aktivitesi olduğu, tokluk hiperglisemisini ve glikoz toleransını iyileştirdiği bulunmuştur.
Narın, ultra viyole A (UVA) ve ultra viyole B (UVB) radyasyonuna karşı önemli koruyucu etkiye sahip olduğu gösterilmiştir.
Narın önemli bileşenleri olan ellajik asit, kaffeik asit, luteolin ve puninik asitin önemli oranda prostat kanser hücrelerinin yayılmasını engellediği bulunmuştur. Güçlü antioksidan ve antiinflamatuvar etkiye sahip olan nar suyunun kanser aktivitesini baskıladığı yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur. Fermente nar suyundaki polifenollerin, meme kanseri üzerinde antikanser etkileri görülmüştür.
Nar meyvesi ekstraktının antioksidan ve anti-inflamatuar özelliklerine ek olarak kıkırdak koruyucu aktivitesinin de olduğu gösterilmiştir.
Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar, antioksidan ve antitümör aktivite gösteren birçok fenolik madde bakımından zengin bir meyve olması nedeniyle narın, insan sağlığı üzerindeki olumlu etkilerine dikkat çekmektedir. Ülkemiz, dünyanın önde gelen nar üreticisi ülkelerinden biridir. Bu nedenle, narın beslenme düzenimiz içerisinde daha yaygın kullanılması konusunda halkımızın bilinçlendirilmesi, gıda sanayii kuruluşlarının ise nardan katma değeri yüksek ürünler üretmesi ve ihraç etmesi teşvik edilmelidir.