Zeytin, kutsal kitaplarda adı sıkça geçen, hakkında kullanılan ifadeler sebebiyle insanlar tarafından neredeyse “kutsal” kabul edilen bir meyve. Modern tıbbın tavsiyeleri bakımından da durum pek farklı değil.
Zeytin ve yağı, sadece gıda olarak tavsiye edilmiyor. Misvak’tan çaya, sabundan şampuana, kolonyadan kreme kadar bir çok kullanım alanı var. Bunların ortak noktası ise “sağlık”.
Zeytinler, sofralık ve yağlık olarak ikiye ayrılıyor.
Dünyada zeytin ve zeytinyağı
Dünya genelindeki zeytin yetiştiriciliğinin yüzde 90’lık kısmı Akdeniz Havzası’nda, geriye kalan kısmı ise Latin Amerika ülkelerinde yapılıyor. Dünyada yaklaşık 9 milyon hektar alanda, 900 milyon zeytin ağacından (yüzde 98’i Akdeniz Çanağı’nda), yaklaşık 17 milyon ton dane zeytin elde ediliyor. Bunun 2,87 milyon tonu sofralık (2010/2015 ortalaması), geri kalanı yağlık zeytin.
AB ülkelerinin toplam üretimdeki payı -yıllara göre değişmekle birlikte- ortalama yüzde 65, İspanya’nın AB üretimindeki payı yüzde 55 seviyesinde.
Akdeniz Havzası’ndaki belli başlı zeytin üreticisi ülkeler İspanya, İtalya, Yunanistan, Portekiz, Tunus, Suriye, Türkiye, Fas, Cezayir ve Ürdün. Bu ülkeler, zeytinyağı üretimi, kişi başı tüketimi ve ihracatında da ilk sıralardalar.
Akdeniz Havzası dışındaki zeytin üretici ülkeler arasında Arjantin, Avusturya ve Japonya sayılabilir. Bunlardan Arjantin, dünya zeytin ve zeytinyağı üretimi ile ihracatı sıralamasında kendine yer bulmaya başlamış bulunuyor.
2014/2015 sezonunda dünyada 2.366.000 ton zeytinyağı üretilmiş. Bunun 800.000 tondan fazlası ihraç ediliyor.
Başlıca ithalatçı ülkeler; ABD, AB, Brezilya, Japonya, Kanada ve Avustralya.
Kişi başına yıllık zeytinyağı tüketimi Yunanistan’da 24, İtalya ve İspanya’da 14, Tunus, Portekiz, Lübnan ve Suriye’de 8 litre civarında. Zeytinyağı üreticisi ülke arasında en düşük tüketim 2 litre ile Türkiye’de.
Sofralık zeytin üretiminde Türkiye, AB ülkelerinin hemen ardından geliyor. Bu defa üretici listesinde Mısır da var.
İhracatçı ülkeler sıralaması şu şekilde: AB, Mısır, Fas, Türkiye, Arjantin, Suriye.
Sofralık zeytin ithal eden başlıca ülkeler ise ABD, Brezilya, AB, Rusya, Kanada, Avustralya.
Türkiye’de zeytin ve zeytinyağı
Zeytin ağacı varlığımız 2000’li yılların başında 100 milyon adet iken 2014/15 sezonunda yaklaşık 169 milyon adete yükselmiş. Demek ki ülke olarak dünyadaki zeytin ağaçlarının yaklaşık yüzde 18’ine sahibiz.
Yüzde 18’lik ağaç sayısı oranına karşılık, dünya zeytinyağı üretiminin yüzde 6,76’sına, sofralık zeytin üretiminin ise yüzde 15,63’üne sahibiz. (2009/2014 ortalaması).
Toplam 1.686.200 ton zeytin üretmişiz (2010/2015 ortalaması). Aynı dönemde:
Yağlık olarak ayırdığımız 1.239.200 ton zeytinden 180.000 ton zeytinyağı çıkarmışız ve yaklaşık 30.000 tonunu ihraç etmişiz.
Sofralığa ayırdığımız 447.000 ton zeytinin ise 53.000 tonunu ihraç etmişiz.
Zeytin ağacının doğal yapısına ve bakıma bağlı olarak zeytin üretim miktar ve kalitesindeki oynaklık sebebiyle hem zeytinyağı üretim hem de ihracat miktarları arasında yıldan yıla büyük farklılıklar görülüyor.
Kesin olan şu ki: Türkiye, zeytinyağı ve sofralık zeytinde “net ihracatçı”.
Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı ithalatı istatistiklere konu olacak miktarda değil.
Zeytinyağı tüketimimiz çok düşük
Bütün bu verilere bakınca her şey yolunda gibi görülebilir ancak önemli bir sorunumuz var: Sağlık bakımından son derece değerli bu ürünü yeterince tüketmiyor ve bu üründen yeterince faydalanmıyoruz.
Türkiye’de fert başına düşen yıllık zeytinyağı tüketim miktarı 2 kg ve bu miktar çok düşük. Neredeyse salataya bile zeytinyağı dökmüyoruz. Yukarıda diğer ülkelerdeki tüketim miktarlarını da yazmıştım.
Aslında gelişmiş ülkelerin tüketimleri üzerinden karşılaştırma yapmayı sevmem çünkü gerçekçi değildir. Benim için önemli olan sağlık için bir insanın günde tüketmesi gereken ortalama miktardır.
Burada durum farklı. Birincisi, mukayese ettiğimiz ülkeler zengin ülkeler değil. İkincisi, ev ve ev dışı tüketim ile sanayide yüksek miktarda palmiye, ayçiçeği ve mısır özü yağı başta olmak üzere diğer sıvı yağları kullanılıyoruz. Üstelik bunu yurt dışına milyarlarca dolar ödeyerek yapıyoruz.
Peki, öyleyse neden en azından evlerimizde zeytinyağını bol miktarda kullanmıyoruz?
Zeytinyağlı yiyemem aman
Zeytinyağını az kullanıyor olmamızla ilgili meşhur bir söylenti sosyal medyayı işgal etmiş durumda. Söylentinin başlangıcı Marshall Yardımı’na dayandırılmış.
Buna göre “Zeytinyağlı yiyemem aman” türküsünü, zeytinyağcılığımızı bitirmek için Amerika siparişle yazdırmış ve yaygınlaşmasını sağlamış. Böylece biz Mısırözü yağı tüketmeye başlamışız.
Hatta “Basma da fistan giyemem aman.” kısmına atıfla, “Kıyafetimizi değiştirerek ahlakımızı bozdular.” diyenler bile var.
Utanmasalar, türküyü derleyen Muzaffer Sarısözen’i de “Amerikan Ajanı” ilan edecekler. Henüz ayçiçeği yağı tüketimimizle ilgili bir hikâye duymadım, demek ki henüz uyduramadılar.
Gıda konusunun dışına çıkmak istemem ama yetersizliklerini düşmanlar yaratarak kapatmaya çalışanlardan gına geldi artık.
Oysa rakamlar ortada:
Dünyadaki zeytin ağacı sayısının yüzde 18’ine sahip bir ülkeyiz fakat toplam zeytin üretiminin yüzde 10’u bize ait. Demek ki verim düşük.
Sebebini araştırmak benim işim değil ancak üretim aşamasında ağaç ve toprak bakımı ile ilgili yapılması gerekenlerin yeterince yapılmadığını biliyoruz. Atalarımız, “Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur.” sözünü boşuna söylememişler.
Biz bu tür işleri “iş edinmiyoruz”, yan gelir olarak bakıyoruz.
Üreticiye sorsanız, onların da başka şikayetleri vardır.
Sonuç: Zeytin ve zeytinyağı fiyatları çok yüksek, pahalı.
Sızma zeytinyağının litre fiyatı, ayçiçeği yağının en az 4-5 katı, mısırözü yağının en az 3,5-4 katı. Bunlar market fiyatları. Bir de “doğal” veya “organik” olarak satılanları var ki yanına yaklaşamayız.
İşte vatandaş bu yüzden zeytinyağı tüketemiyor.
Yoksa şu veya bu devletin, şu veya bu oyunları yüzünden değil.
Kaynak: Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü “2015 Yılı Zeytin ve Zeytinyağı Raporu”, TÜİK verileri esas alındı.