Üretimde “Sözleşmeli Modeli”

0
2256
Ali Osman Mola
Ali Osman Mola / [email protected]

“Bir tarım ve hayvancılık ülkesiyiz.” diyecek coğrafi şartlara sahip miyiz? Sahibiz.

“İklimimiz ve toprağımız ürün çeşitliliğine imkân veriyor mu? Veriyor.

“Tarım ve hayvancılık yapacak yeterli insan gücüne sahip miyiz?” Sahibiz.

Bu şartları, imkânları ve güçleri verimli şekilde kullanabiliyor muyuz? Hayır.

Yaygın söyleyişle: Un var, şeker var, yağ var ama helva yapamıyoruz.

Sözleşmeli üretim

Bir çiftçi olsaydınız ne isterdiniz?

Yüksek miktarda ve kalitede üretim yapayım, ürünümü emeğimi karşılayacak fiyattan satayım, paramı zamanında alayım, her yıl yeni müşteriler aramayayım, alım garantisi olsun.

İşi, tarım ve hayvancılık ürünlerinden yeni ürünler üretmek olan bir iş adamı olsaydınız ne isterdiniz?

Yeterli miktarda ve uygun fiyattan kaliteli ham madde bulayım, ham maddeyi nereden ve kimden alacağımı bileyim, her yıl yeni üreticiler aramayayım.

Her iki tarafın isteğinin de gerçekleşmesi için tek bir yol var: Sözleşmeli üretim.

Sözleşmeli üretim, gerçek anlamda bir iş ortaklığı modeli çünkü yukarıdaki isteklerin gerçekleşebilmesi için tam bir iş birliğinin gerçekleşmesi, üretimin bütün aşamalarında çiftçi ile sanayicinin birbirlerini desteklemeleri gerekiyor.

Örneğimiz meyvecilikle ilgili olsun.

Bir tarafa vişne üreticisini, diğer tarafa meyve suyu sanayicisini koyalım.

Verimli ve kaliteli vişne üretimi için toprak kalitesinden fidana, bakımdan hasada kadar üretimin bütün aşamaları birlikte denetleniyor. Yeni bir fidanlık kurulacaksa, üretimde standardın ve kalitenin sağlanabilmesi için fidanlar genellikle sanayici tarafından temin ediliyor. Üretici sıkı bir eğitimden geçiriliyor. Gerekli başka ayni ve nakdî yardımlar da sağlanıyor.

Sizce de mükemmel bir yöntem değil mi?

Benzer iş birliği hayvancılıkta da yaygınlaşıyor.

Aslında özellikle günümüzde “sanayici” yerine “alıcı” kelimesini kullanmak daha doğru olur. Artık sadece sanayiciler değil, ihracatçılar ile marketlerden lokantalara, orman ürünleri üretimine kadar birçok sektör, özellikle büyük işletmeler “sözleşmeli üretim” yolunu tercih ediyor.

Sözleşmeli üretim, geçmişi fazla olmamakla birlikte, devlet tarafından mevzuatla desteklenen ve korunan bir model. Sözleşmeli Üretim İle İlgili Usûl ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, 26 Nisan 2008’de 26858 sayı ile yayımlanmış.

Yönetmelik’in 1. maddesinde “amaç” şu şekilde ifade edilmiş: “Verim ve kalitenin arttırılması, tarımda sürdürülebilirliğin sağlanması, standartlara uygun ürün elde edilmesi, plânlı üretim yapılması, yeni üretim teknikleri konusunda bilgi aktarılması ve özendirici olunması.”

Bence çok güzel ifade edilmiş.

Sözleşmeli üretim, sebze ve meyvede, ekim, dikim, bakım, toplama, taşıma ve saklama aşamalarında meydana gelen yüzde 50’den fazla kaybın en aza indirilmesini de sağlayacaktır. Hayvancılıkta inanılmaz boyutlara varan yavru kayıplarının çaresi yine sözleşmeli üretim olacaktır.

Fiyatlarda ucuzluk ve istikrar, ürünün tarladan sofraya izlenebilirliği sözleşmeli üretim sayesinde mümkün olabilecektir.

İlk bakışta, sözleşmeli üretim modelinin sadece büyük arazi ve çiftlik sahibi çiftçiler için fayda sağladığı düşünülebilir. Bu düşünceye katılmıyorum ve modelin, eğer üzerlerine düşeni yaparlarsa, asıl küçük çiftçiler için bir çıkış yolu olduğunu düşünüyorum. Küçük çiftçilerin bir araya gelmeleri, arazilerini ve üretimlerini birleştirmeleri gerekiyor. Ülkemizde, tarım ve hayvancılıkta bunun mükemmel uygulamaları var.

Modeli doğru çalıştıramazsak ne olur?

Modeli doğru çalıştıramazsak, tarım ve hayvancılığımız günden güne geriler veya alıcılar kendi ihtiyaç duydukları ham maddeyi kendileri üretmeye başlarlar.

İki ihtimalin sonucunda da çiftçi kaybeder. En iyi ihtimalle çiftçiler, kendi işinin sahibi olmak yerine başkalarının çalışanı olur.

Doğrusunu söylemek gerekirse, çiftçi, kendinden kaynaklanan sebeplerle imkânları ve fırsatları doğru kullanmazsa, bu aşamada çiftçinin kaybedip kazanmasından çok, ülkemin topraklarının verimli kullanılması ile ilgilenirim.

Nitekim özellikle yerli ve yabancı uluslararası şirketler ve tüccarlar, sözleşmeli üretim yerine veya yanında, devasa büyüklükte üretim alanları kurarak çok çeşitli ürünler yetiştirmeye başladılar.

Bunun son örneğinden, Anadolu Grubu’nun ana hissedarı olduğu Coca-Cola İçecek (CCI)’in Isparta’da kurduğu meyve suyu, cola ve şişeleme fabrikalarının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açılışı vesilesiyle haberdar olduk.

Meyve suyu fabrikalarının meyvelerinin önemli bir kısmı Anadolu Grubu, Özgörkey Holding ve Brezilyalı Cutrale Grubu iş birliği ile kurulan Anadolu Etap tarafından karşılanıyor.

Anadolu Etap, ülkemizde, 25.000 dönüm büyüklüğündeki 7 çiftliğinde, 3,5 milyon meyve ağacından elde ettiği 180 bin ton meyveyi 3 üretim tesisinde işliyor (2016 verileri).

Çiftliklerde, şeftali, nektarin, erik, kiraz, armut ve elma yetiştiriliyor. Kayısı, nar, badem ve vişne yetiştirilmesi ile ilgili denemeler devam ediyor.

Yıllarca ülkemizin en büyük gıda şirketlerinin sahipleri ve yöneticileriyle çalışmış biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim:

Ham madde temininde, miktar, kalite ve fiyatta sürdürülebilirliğin sağlanamayacağını düşünmeye başladıkları anda, kendi ham maddelerini kendileri üretmenin yollarını aramaya başlarlar.

Söylemesi benden, ders alması çiftçilerimizden.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz