Tarımda yükselen değer: Organik Tarım

0
2705
Ali Osman Mola
Ali Osman Mola / [email protected]

Doğal olanla beslenme eğilimi; beslenmenin sağlıkla sıkı ilişkisine ve beslenme kaynaklı sağlık kaygılarının artmasına paralel olarak artıyor. Eğilimle birlikte,  Türkiye’de ve dünyada doğal bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretimi de artıyor.

Sıfat olarak “doğal yolla yapılan” anlamına gelen Fransızca kökenli “organik” kelimesinin, mevzuatımızda niçin “doğal” kelimesi yerine tercih edildiğini merak etsem de yazının devamında mecburen “organik” kelimesini kullanacağım.

Ayrıca bu hafta “organik bitkisel üretimi” ele alacağım. “Organik hayvansal üretimin” ayrıca ele alınması gerekiyor. Yine de “organik hayvansal üretim”, organik bitkisel üretim ve organik otlak-mera varlığı ile doğrudan ilişkili. Tabii organik üretime uygun hayvan refahı şartlarının da oluşturulması gerekiyor. Belki haftaya da bu konuyu ele alabilirim.

Organik Tarım Kanunu

Önce 01 Aralık 2004’te TBMM’de kabul edilen 5262 sayılı Organik Tarım Kanunu’nda Organik Tarım faaliyetlerinin nasıl tanımlandığına bakalım:

“Toprak, su, bitki, hayvan ve doğal kaynaklar kullanılarak organik ürün veya girdi üretilmesi ya da yetiştirilmesi, doğal alan ve kaynaklardan ürün toplanması, hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma, pazarlama, ithalat, ihracat ile ürün veya girdinin tüketiciye ulaşıncaya kadar olan diğer işlemlerini’ ifade eder.”

Orman, doğal alanlar ve tarımsal alanlarda doğal olarak yetişen yenilebilir bitki ve kısımları da miktar ve parasal değer olarak önemli olmakla birlikte, birinci derece önceliğimiz “yetiştiricilik”.

Kanun’daki tanımda iki önemli aşama dikkat çekiyor:

Birincisi üretimde kullanılan kaynakların doğal olması, ikincisi ürünün üreticiye ulaşıncaya kadar ki aşamalarda doğallığını bozacak bir etkiye maruz kalmaması.

Kanun, bütün kaynak ve aşamaların, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetkilendirilen “kontrol ve sertifikasyon kuruluşları” tarafından kontrol edilmesini emrediyor. Bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucunda, organik ürün ve girdileri mevzuata uygun olan işletmeye “sertifika” veriliyor. Sertifika, çalışma izninin olmazsa olmazı.

Tüketici ürünün organik olduğunu nasıl bilecek

Organik ürün etiketi ve Organik ürün logosu sayesinde… Etiketin üzerindeki bilgiler tüketici için şüphesiz çok önemli ancak konu organik ürün olunca en belirgin uyarıcı/tanıtıcı, “organik ürün logosu”. Aynı tasarıma sahip olmakla birlikte farklı renklerdeki ambalajlarda ve ürünlerde kullanılmak üzere farklı renklerde tasarlanmış 6 logo mevcut.

Organik ürün logosu, tüketici için ikaz ve garanti niteliği taşıyor. Bu logonun olmadığı hiçbir ürün, üzerine “yüzde 100 doğal, doğal, hormonsuz, köy ürünü vb.” yazılarak organikmiş gibi satılamaz.

İthal organik ürünlerde farklı logolar da yer almakla birlikte, “Organik Tarım-Türkiye Cumhuriyeti” yazılı logo, Türkiye’de piyasaya sürülen tüm organik ürünlerde bulunmak zorundadır.

Dünyada ve Türkiye’de organik bitkisel üretim

Önce dünyadaki üretime bakalım:

Hemen hemen bütün ülkelerde organik tarım yapılıyor. Üretim yapılan alan, ürün ve üretim miktarı ile çiftçi sayısı yıldan yıla artıyor. Pazar büyüklüğü 1999-2014 arasında 15,2 milyar dolardan 80 milyara ulaşmış. Buna rağmen, toplam tarım üretimi içinde, organik olmayan tarımla mukayese edilemeyecek kadar küçük bir yüzdeye sahip (yüzde 0,99).

Organik üretim, çok yeni bir üretim alanı, dolayısıyla bu alandaki verilerin toplanma ve yayımlanmaya başlanması da çok yeni.

Kaynak: IFOAM

Verilerini kullandığımız Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM), bütün dünyadaki organik tarım faaliyetlerini birleştirmek, desteklemek ve yönetmek için kurulan, bu amaçlarla organik tarım standardı ve organik akreditasyon hizmeti veren, Türkiye’nin de üye olduğu önemli bir kuruluş.

Türkiye’de Organik Bitkisel Üretim (Geçiş Süreci Dâhil*)

Kaynak: Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
*Geçiş Süreci: Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre faaliyete başlanmasından, ürünün organik olarak sertifikalandırılmasına kadar geçen süre.

Türkiye verileri incelendiğinde, ürün ve çiftçi sayısındaki artış ve yükselişler, doğal toplama alanlarındaki artış ve daralmalar ve bu oynaklıklarla doğru orantılı olmayan üretim miktarlarının sebeplerini anlamaya çalışmak insanı bir hayli yoruyor.

Yine de ticari bir malın üretiminin neden gelişmediğini anlamak zor değil: Üretici için kâr, tüketici için ürünün fiyatı satın alınabilir düzeyde olsaydı gelişirdi.

Organik ürünler neden pahalı

Başta da belirttiğim gibi, beslenmenin sağlıkla sıkı bir ilişkisi var ve beslenme kaynaklı sağlık kaygıları artıyor. O kadar ki dünyada yaşayan 7,5 milyara yakın insana, “Organik tarım ürünlerini mi, organik olmayan tarım ürünlerini mi tercih edersiniz?” diye sorulsaydı, sanırım tamamımız “organik tarım ürünlerini” tercih ederdik.

Organik gıdalar bu kadar önemli olmasına rağmen, üretimi ve satışı neden artmıyor? Soruyu üreticiler “üretim maliyetlerinin yüksekliği”, tüketiciler ise “ürün fiyatının yüksekliği” olarak cevaplıyor.

Öyleyse üretim faaliyetinin başlangıcından itibaren bütün girdileri ve şartları dikkate alarak maliyetler üzerine yoğunlaşmamız gerekiyor.

Üreticilerin şikâyetleri şunlar:

Bildiğiniz gibi girdi maliyetleri, tarım ve hayvancılığımızın en temel sorunu. Organik üretimde de girdi kalemleri farklılaşsa da maliyet sorunu devam ediyor. Enerji hariç her bir girdinin başına “organik” kelimesini eklediğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Organik tohum, organik gübre, organik yem, organik ilaç vs. Üreticiler, başına “organik” kelimesinin konulduğu bütün girdilerin, organik olmayanlardan daha pahalı olduğunu iddia ediyor.

Organik üretimde, ürünlere zarar veren hayvan ve bitkilere karşı mücadele yöntemleri bir hayli farklı. Zararlı bitki ve hayvanları uzak tutmak veya yok etmek için kimyasal ilaçlar kullanılamıyor. Organik ilaçlarla mücadelenin etkisi de kimyasal ilaçlara göre bir hayli düşük. Dolayısıyla ürün kayıpları sık yaşanan sorunlardan.

Organik üretim, “emek yoğun” bir üretim alanı. Bazı hayvanlarla mücadele etmek için tuzaklar kurmak, bitkilerle  mücadele etmek için de bellemek, çapalamak ve toplamak gerekiyor. Yani yüksek sayıda insan gücüne ihtiyaç var. Bu da yüksek maliyet demek.

Organik ürünün, organik olduğunun ispatlanması için üretimin her aşamasının ve ürünün çok sayıda kontrol ve analizden geçmesi gerekiyor. Kontrol ve analiz maliyetleri üreticinin temel sorunlarından biri.

Depolama ve nakliye gibi diğer sorunları da eklemek gerekiyor.

Maliyete etki eden bütün bu sorunları alt alta koyduğumda bile, organik ürün ile organik olmayan tarım ürünü arasındaki fiyat uçurumu açıklayamıyorum. Satış fiyatları arasındaki fark, çoğunlukla üç ila on kat arasında değişiyor. Daha fazla olanları da var.

Satış fiyatları arasındaki uçurum nereden kaynaklanıyor?

Bana göre iki sebepten:

Birincisi üretici, aracı ve son satıcı kaynaklı “insanların sağlık endişelerinin fırsata dönüştürülmesi” düşüncesi. Hangisinin payı ne kadardır bilmemekle bu tür durumlarda üreticinin payı az oluyor.

İkincisi işletme başına düşen üretim miktarının düşük olması (Ölçek ekonomisine uygun üretim yapılamaması). Düşük üretim daima maliyetlerin, özellikle taşıma, depolama ve saklama maliyetlerinin artmasına sebep olur. Perakende satış yerlerinin ürün tedariki bakımından yüksek miktarda üretim yapan işletmeleri tercih etme mecburiyeti de perakende satış yerlerinin artması, dolayısıyla üretimin sürdürülebilirliği bakımından ciddi bir sorun.

Kesin olansa şu:

Bu şartlarda Türkiye’de organik tarım sağlıklı bir şekilde gelişmez. Organik tarımla uğraşan işletmelerin bir araya geldiği sivil toplum kuruluşlarının web sitelerini incelediğimde maalesef bu kanaatim daha da pekişti. Birçok mesleki sivil toplum kuruluşu gibi onlar da “dostlar alışverişte görsün” havasındalar!.. Bu yazıya onların görüşlerini de koymak isterdim ancak sitelerinde dişe dokunur bilgilere ve değerlendirmelere rastlamadım.

Yine de ülkemizde organik tarımın, ihracata dönük seçilmiş ürünlerle kârlı ve sürdürülebilir şekilde büyüyebileceği kanaatindeyim. Hele bu organik ürünler, gıda ve sağlık sektörü vasıtasıyla yüksek katma değerle buluşturulabilirse, organik tarım hızlı bir gelişme sürecine girebilir.

Diğer taraftan; doğa kirlenmesin, güvenilir gıdalarla beslenelim (hayvanlarımız da güvenilir gıdalarla beslensin) ve sağlıklı bir yaşam sürelim istiyorsak organik üretimi desteklemeye zaten devam etmek zorundayız.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz