Sütte sular durulmuyor!

0
2192
Ali Osman Mola
Ali Osman Mola / [email protected]

İlk sektör toplantıları ve beyanatlarından sonra Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik için şu yorumu yapmıştım:

“(…) Öncelikle gıda sektörünün paydaşlarıyla toplantılar ve telefon görüşmeleri yaparak, Bakanlık dışındaki muhataplarını tanımaya çalıştı. Görüşmeler, aynı zamanda sektörün sorunları ile ilgili kendilerinden bilgi almak amacı taşıyorsa da ben, daha çok, dersine iyi çalışmış birinin kafasındakileri ve kararlılığını muhataplarına gösterme görüşmeleri olarak algıladım.”

Aradan iki ay geçti. “Dersine iyi çalışmak” ve “kararlılık” konularında yanılmadığımı düşünüyorum. Nitekim 31 Mart’ta yaptığı konuşmada, “Göreve geldiğinden itibaren yaptıkları çalışmalarda, tarım ve hayvancılığın geleceği ile ilgili tespitlerini 20 başlık altında belirlediklerini” söylemesi de düşüncemi teyit ediyor.

Sözü edilen 20 başlığın neler olduğunu tam olarak bilmiyorum. Değişik zamanlarda ve vesilelerle yaptığı açıklamaları takip edince bir kısmı ortaya çıkıyor ama ortada başlıklardan öte bilgi yok. Benim için net olan tek başlık, hemen hayvan sayımına başlamalarıdır ki -şiddetle- desteklediğim bir karardır ve sonuçlarını sabırsızlıkla bekliyorum.

Bu açıklamam, diğer 19 başlığı desteklemediğim anlamına gelmesin. Açıklananların tamamını destekliyorum. Sadece çoğunun detayları ile nasılını merak ediyorum. Sanıyorum orada ayrıldığımız noktalar olacak. Bildiklerimle ilgili düşüncelerimi de sıcağı sıcağına aktarmaya devam ediyorum.

Bakan’dan net ve sert sözler

Bakan Çelik, söyleyeceklerini kararlı, net ve sert şekilde söylüyor. Kararlı ve net olması olumlu ancak sertliğin “dozu” konusunda aynı düşüncede değilim. Açıkladığı konularda sonuç alınamadığında, Bakan olarak tartışılır hale gelecektir.

Örnek, ekmek fiyatları… Malumunuz olduğu üzere 2,5 ay evvel ekmeğe yüzde 25-35 zam yapıldı. Zamcılar içinde Ankara Büyükşehir Belediyesi gibi kamu kurumları da vardı. Bakan Çelik, zamma çok sert tepki gösterdi. Peki, bir faydası oldu mu? Belediye fırınları dâhil zammı geri alan oldu mu? Hayır. Kastettiğim budur.

En sert mesajlarını ise çiğ süt fiyatları üzerinden verdi. Üstelik bunu, Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) ile Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneğinin (ASÜD) 28 ve 31 Mart günlerinde yapılan genel kurul toplantılarında yaptı.

Çiğ sütün, bazı sanayiciler tarafından, Ulusal Süt Konseyi (USK) tarafından belirlenen 1,15 kuruş yerine, devreye aracılar sokularak 80-90 kuruşa alındığını söyleyen Çelik, süt tozuna verilen destekleri de hatırlatarak, “Biz sözümüzde durduk, siz durdunuz mu? Durmadınız. Yapılması gerekeni yapacağız. Üretici bin bir sıkıntı ile 3 kuruş gelir elde etmek için size bize bakarken onu mağdur edecek bir yaklaşımın izahı olamaz. (…) İşletmeci kâr da edecek. Kim diyor ‘Kâr etmeyin’ diye? Kurnazlığa ne gerek var? Kimi aldatacaksınız bu devirde? Üç beş kişinin bir yanlışı ile koca bir sektörü lekeleyecek tablolar oluşturuyorsunuz?” dedi.

Doğrusu bu sertliği beklemiyordum. Bu işi yapanların kimler olduğu aralarında konuşuldu mu bilmiyorum. Konuşulmadıysa bile herkes biliyordur. Buna rağmen, SETBİR’den ve ASÜD’ten konuya açıklık getirecek bir açıklama gelmemesini de yadırgadım doğrusu.

Aracı, bugünün sorunu değil

Bakan Çelik, “aracıya ucuz süt toplatıldığı” eleştirisinde haklı olsa da sorunun temeline inilmeden hiçbir çözüm bulunamaz.

Önce şu can alıcı soruyu soralım: Üretici, sütünü neden aracıya ve çok ucuza satar? Üstelik bunu yaptığında, devlet desteğinden de mahrum kalacaktır.

Ana sebepler şunlar:

  1. Üretici birlik ve kooperatifleri etkin değil.
  2. Türkiye’deki süt işletmelerin yarısı çok küçük ve dağınık. Dolayısıyla süt toplama maliyeti çok yüksek. Sanayici sütü mümkün olduğunca yakından ve toplu olarak almak zorunda. Çoğu sanayici desteğiyle kurulmuş “5943 süt toplama merkezine rağmen¹” durum bu.
  3. Üretici borçlu ve daha üretim yapmadan sütünü aracıya satıyor.

Üçüncü maddeye özellikle dikkatinizi çekiyorum. Ayrıca aracılar bugünün sorunu da değil. Yıllardır konu hakkında toplantılar yapılır. Bu toplantılara ben de sektör temsilcisi olarak defalarca katıldım. Sebepler ortadan kaldırılmadan, sorunu halletmek mümkün değil.

“Örgütsel dağınıklık” konusu önemli

Bakan Çelik, Ege Bölgesi Ortak Akıl Toplantısı’nda, üretici örgütlerinin dağınıklığına da dikkat çekerek “Bitkisel ve Hayvansal üretimde iki merkez birliğin olması gerektiğini” söyledi. Sık sık (son olarak geçen haftaki yazımda), “üretici örgütlerinin mutlaka sorgulanması gerektiği”ni yazdığım için doğrusu çok mutlu oldum.

Bana göre örgütsel dağınıklık sadece üreticinin sorunu değil. Sanayici de hem ette, hem de sütte iki çatı kuruluşa sahip: Sütte SETBİR ve ASÜD, ette SETBİR ve ETBİR.

Kurumsallaşmanın önündeki engellerden “parçalanmışlık ve örgütler arası rekabet”, et ile sütün ayrılması ve sektörlerin birleşmesi yoluyla ortadan kaldırılabilir.

Hükümetin de güçlü sektörel STK’lar oluşturulmasını desteklediğini, muhatap olarak onları gördüğünü ve sektörlere aktaracağı kaynakları onlar vasıtasıyla aktarmak istediğini yakından biliyorum. Bu anlayışı da destekliyorum çünkü bütün sektörü kucaklayıcı ve kaynak israfını önleyici bir yaklaşım.

Sorumluluk vermekten de kaçınmıyorlar, güveniyorlar. Konunun önemine binaen bir hatıramı da paylaşmak isterim:

2011 yılında, İstanbul’da yapılan D-8 Sanayi Bakanları Toplantısı ile Türk-Arap Sanayi ve İşbirliği Konferansı öncesinde Sanayi Bakanlığında yapılan toplantılara Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) ile Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneğini (ASÜD) temsilen katıldım. Diğer sektörlerin temsilcileri de var. Bakanlık bize dedi ki: “Madem siz üretiyorsunuz, bu ülkeyi siz temsil edeceksiniz. Ona göre hazırlanın.”

Gerçekten de tam olarak söyledikleri gibi davrandılar. İki toplantıda da Yaşar Holding Dış Ticaret Başkan Yardımcısı Cüneyt Başbakkal, TGDF temsilcisi olarak “Gıda Sanayi” oturumlarına başkanlık etti. Ben de hem ülke sunumlarını hazırladım hem de sunumları yaptım. Bakanlık, yurt dışı toplantılarında da aynı hassasiyeti gösterdi.

Peki, STK’lar bu uygulamalara gereken önemi gösteriyorlar mı? Hayır. STK’ların kendi önemlerini anlayamadıklarını, kurumsallaştıklarında çok daha güçlü olacaklarının farkında olmadıklarını düşünüyorum.

Bunca sorun yaşayan, eleştirilere maruz kalan süt sanayisi ile ilgili bir örnek vereyim: Hâlâ, bu ülkenin süt ve süt ürünlerini dünyaya tanıtacak bir “Süt Ürünleri Tanıtım Grubu” yok. İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliğinin 2014 yılında aldığı “Süt Ürünleri Tanıtım Grubu” kurma kararının akıbeti de meçhul. Böyle davranarak büyüyebilmek mümkün mü?

Süt tozuna destek kalkıyor mu

Bakan Çelik’in en fazla vurgu yaptığı konulardan biri de, “süt tozuna desteğin, sanayicinin isteği üzerine ton başına 4500 TL’ye” çıkarıldığıydı. Yurt dışında ucuz olan süt tozunun ithal edilmesini önlemek ve süt tozu ihraç edebilmek için, esasen kendi sütümüzün değerlendirilmesine yönelik olarak birkaç senedir yapılan bu uygulamada, devletin ödeyeceği fark, Türkiye ile dünya fiyatları karşılaştırılarak belirleniyor. Demek ki fark, 1500 dolara kadar çıkmış.

Bu noktaya lütfen dikkat… Üretici 1 lira 15 kuruşun altında zarar ederken ve çiğ süt fiyatı yüzünden yer yerinden oynarken, sütte dünya fiyatları dipte.

Meselenin özü anlaşılsın diye söylüyorum: Yüksek maliyetlere çare bulamadan, ne iç tüketim artar ne ihracat… Birbirimizi suçlamaya da devam eder dururuz.

Tüketicinin halini zaten soran yok.

Ha bir de…

Et ve Süt Kurumu (ESK), süt fiyatlarının düşmesini önlemek için 1 lira 15 kuruştan süt alıp süt tozu ürettirecek ve saklatacak ya… Sonra onca süt tozunu ne yapacağını merak ediyorum. İç piyasaya kendisi mi satacak? Hazır bu işe başlamışken ihracat da yapabilir pekala!

Bu durumda, “Süt tozuna destek kalkacak mı?” acaba…

¹Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü Ocak 2016 Raporu

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz