Aslında bu yazımda niyetim, 10 Mart Salı günü katıldığım bir çalıştayda konuşulanları değerlendirmekti.
Gıda, İçecek ve Tarım Politikaları Araştırmaları Derneğinin (GİFT), AB tarafından finanse edilen Çiftçi-Gıda Endüstri Dernekleri Arasındaki Politika Diyaloğu ve Ortak Savunuculuk Perspektifinin Güçlendirilmesi Projesi kapsamında düzenlediği çalıştayda, Tarım Ürünlerinde Fiyat Oluşumu Masası adına bir de konuşma yaptım.
Uzun bir değerlendirme olacağı için ve açık söylemek gerekirse aslında koronavirüs tahribatının ulaştığı nokta fena hâlde canımı sıktığı için kendimi de sizi de gerekli belki ama zamansız bir yazı ile yormak istemedim.
Koronavirüsten nasıl korunur ve koruruz?
Koronavirüs hayatımızı derinden etkiliyor. Elbette bütün salgın hastalıklar gibi bunun da çaresi bulunacaktır fakat o zamana kadar insan sağlığı ve ekonomisi derin yaralar alacak. Bu anlamda henüz yolun başında olduğumuz anlaşılıyor.
Uzmanı olmadığım bir konuda tedbirlerle ilgili ahkam kesmeyeceğim. Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu tarafından yapılan açıklamalar dışında hiçbir açıklamaya itibar etmiyorum. Onlar da diyorlar ki:
- İnsanlarla ve insanların temas ettiği yerlerle temastan kaçının. Mümkün olduğunca evinizden çıkmayın.
- El temizliğiniz başta olmak üzere temizliğinize dikkat edin.
- Yeterli ve dengeli beslenmeye çalışın ki vücudunuz virüse karşı dirençli olsun.
- Evde de olsa hareketsiz kalmayın.
Bu kadar…
Ha bir de televizyonların meşhur ettiği tipler var: Hemen hemen her konunun “uzmanı (!)” olan ve aykırı söylemleriyle köşeyi dönenler ile komplo teorisyenleri. Özellikle yeme içme tavsiyeleri çileden çıkmam için yetiyor. Bunların yüzünden kiminin içi dışı limon, kiminin kelle paça çorbası, kiminin envaiçeşit vitamin, kiminin tahin pekmez vs. oldu. Aslında ifrat ve tefrit, yaşam biçimimiz oldu.
Şimdiye kadar hangi söyledikleri derde deva olmuş da şimdi olacaksa!..
İsteyen, onların söylediklerine de inanabilir elbette. Herkesin keyfi bilir.
Televizyonlarımızın çoğu ise böyle bir ortamda bile maalesef reyting derdinde.
Sadece gıdacılar mı yüzsüz?
Koronavirüs ile birlikte belli mal ve hizmetlerde meydana gelen anormal fiyat artışları bir kez daha gösterdi ki “yok aslında birbirimizden farkımız”.
Acı ama gerçek bu!
Her ne kadar Tarım ve Orman Bakanlığı gıda fiyat ve kalitesi ile ilgili olarak ihbar hattı sayısını arttırdıysa da cezalar malum… Caydırıcı cezaların bir an önce yasalaşması konusunda ise birileri ayak sürümeye devam ediyor!..
Hâl böyle olunca sormazsam olmaz:
Şimdi değilse ne zaman?
Aslında, özellikle fiyatlar söz konusu olduğunda, bazen sebep ister ekonomik kriz, ister deprem, ister virüs olsun, her türlü mal ve hizmetin fiyatının anormal seviyelerde arttırıldığı bir ortamda, “Gıda temin zincirindeki üreticiden perakendeciye bütün paydaşları günah keçisi mi ilan ediyoruz, onlara haksızlık mı ediyoruz acaba.” diye düşünmüyor da değilim doğrusu.
Bu yüzden, gıda yüzsüzlerinin cezaları arttırılırken diğer sektörlerin yüzsüzlerini de unutmamak gerekiyor.