Haberler, haberler, haberler

0
1223
Ali Osman Mola
Ali Osman Mola / [email protected]

Bazen önemli konular fazlaca birikiyor. Böyle olunca da haftalık makalelerle hepsine değinmek mümkün olmuyor. Diğer yandan, daha önce değerlendirdiğimiz konularla ilgili gelişmeleri takip ettiğimizden, süreci sizlerle paylaşmak gerekiyor.

ÜDTS ertelendi

ÜDTS kamuoyuna; sahte, taklit ve tağşiş edilmiş ürünlerin üretimini, satışını engelleyerek halkın güvenli gıdaya ulaşmasını amaçlayan yeni bir denetleme ve takip sistemi olarak sunuldu.

Kısaltmanın açılımı, Ürün Doğrulama ve Takip Sistemi. Sistemin kuruluşu ile ilgili kamuoyunun bilgilendirilme tarihi 09 Eylül 2013. Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı, sistemin uygulanmaya başlanacağı tarihi de bildirmişti: 31 Aralık 2013. Bu tarihten sonra başlangıç tarihi 6 defa ertelendi. Hafta içinde bildirilen tarih 02 Ekim 2017. Son olarak, uygulamaya 30 Haziran 2017’de başlanacağı bildirilmişti ve ben de 29 Mayıs tarihli makalemde, “30 Haziran’da başlanması konusunda umutlu olmadığımı…” yazmıştım. Böyle düşünmemin birçok sebebi var ancak bugünkü konumuz sistemin irdelenmesi değil.

İki öneri ve uyarı ile bu konuyu bitiriyorum:

Çalışmalarınızı tamamlamadan yeni bir tarih vermeyin. Sürekli tarih verip ertelemeniz, vatandaşın, genelde devlete, özelde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına güvenini zedeliyor (Üstelik konu gıda güvenliği). Sonra dönüp “Vatandaş niye bize güvenmiyor?” diye sitem ediyorsunuz.

Diğer yandan, diyelim ki tağşiş yapan bir firma yakalandı; ne yapılacak? Ceza kesilecek. Bugüne kadar, gerek denetimler sonucunda yakalananlara (içlerinde 16 defa yakalananlar var) ceza kesildi de ne oldu? Üretimlerine ve tağşişe rahatlıkla devam ediyorlar. Belli ki iyi de para kazanıyorlar. Öyleyse sorun yakalamakta değil, yanlış yapanı yaptığına pişman edememekte (veya etmemekte). Gerisi lafügüzaf.

Buğday, arpa ve mısır ile ette gümrük vergileri düşürüldü

Bakanlar Kurulunun konu ile ilgili kararı 27 Haziran 2017 tarihli Resmî Gazete’de “İthalat rejimi kararına ek karar” başlığıyla yayımlandı. Listeye oradan bakılabilir.

Türkiye dünyanın en önemli buğday ithalatçısı ve un ihracatçısı ülkelerinden. Un ihracatında birinciyiz. İthal ettiğimizi öğütüp un olarak ihraç ediyoruz fakat bu defa durum farklı. Yeni kararname ile ithal edilecek buğday iç piyasada kullanılacak çünkü Hükûmet, yeteri kadar buğdayımız olduğunu fakat buğdayı elinde tutan vurguncuların üreticiden ucuza aldıkları buğdayı, piyasaya yeterli miktarda buğday vermeyerek, tekel oluşturarak, aralarında anlaşarak fiyatları yükselttiklerini düşünüyor. Bu sebeple yani vurgunculara ders vermek üzere buğday ithal ederek fiyatları düşürmeyi hedefliyor. Sebep, ithal edilme kararı alınan diğer ürünler için de aynı.

Her zaman söyledim: İthalatın en tehlikeli tarafı, yerli üretime zarar verme ihtimalidir. Nadiren, ürün yetersizliği ve piyasa düzenlemesi sebepleriyle ithalat yapma ihtiyacı ortaya çıksa da yeterli miktarda üretilen bir ürünün, üretici maliyeti sorunu yeterince dikkate alınmadan ve yanlış zamanda ithal edilmesinin doğuracağı sorunların altından kalkamayız. Eti, “yeterli miktarda üretilen ürün” tanımlamamın dışında tutuyorum çünkü maalesef Türkiye artık “net et ithalatçısı” ülke durumuna düşürülmüştür. Maliyet sorunu et için de geçerli.

Diğer yandan, sorunu “Vurguncular fiyatları yükseltiyor.” iddiası üzerinden değerlendirecek olursam, yetkililere, ithalat kararı alınan ürünlerde Türkiye’de stok yoluyla piyasayı etkileyecek büyüklükte kaç şirket olduğunu sormam gerekiyor. Bence sektör başına sayıları 10’u geçmez ve aslında adları yetkililerin malumudur (Kendileri malumları olduğunu söylüyorlar). Biliniyorsa neden üzerlerine gidilmiyor? Bilinmiyorsa vah ki vah!..

Ayrıca Toprak Mahsulleri Ofisi ne iş yapıyor? Neden elinde yeterli tahıl stoku bulundurmuyor? Görevi hem üretici fiyatlarının düşmesini önlemek (üreticilerin zarar etmesini önlemek) hem de tüketici fiyatlarının kasıtlı yükseltilmesi durumlarında stokladığı ürünleri piyasaya vererek fiyatları dengelemek değil mi? Bu konuyu yaklaşık bir buçuk yıl önce “TMO, çiftçinin hayatından çıkıyor mu?” başlığı altında değerlendirmiş ve boşluğu yeni uygulamalarla doldurulmadan TMO’nun depoculuktan çıkarılmasının sakıncalarını vurgulamıştım. Bu makalemi okumanızı rica ediyorum.

Deniz ve iç su ürünlerimiz hızla tükeniyor

Gün gelecek, balık çiftliklerini bile arayacağız” diyeli 14 ay olmuş. O makalede değerlendirdiğimiz veriler 2000-2014 yıllarını kapsıyordu. Yetiştiricilik ürünleri (balık çiftliklerinde yetiştirilenler) üretimi artmaya devam ederken, denizlerimizde ve iç sularımızda avlanan balık miktarı düşmeye devam ediyor.

TÜİK 2016 verilerine göre, su ürünleri üretimimiz 2016 yılında bir önceki yıla göre yüzde 12,4 azalarak 588.715 ton olarak gerçekleşmiş. Su ürünleri avcılığı yüzde 22,4 azalırken, yetiştiricilik yüzde 5,4 artmış.

Su ürünleri üretimi tarafından bakınca, “üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrili ülkemiz” sloganı yerine, “üç tarafı denizlerle çevrili, iç tarafı vurdumduymazlarla dolu” ülkemiz sloganını teklif ediyorum.

Dünyanın en yenilikçi ülkeleri

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) ve Cornell Üniversitesi ortak çalışması olan Küresel İnovasyon Endeksi 2017 Raporu yayımlandı.

Rapor, incelenen 128 ülke ile bilgiler içeriyor.

Türkiye, dünyanın en yenilikçi ülkeleri sıralamasında 43. sırada. Sıralamayı belirlemek için ülkeler, altyapı ve eğitim harcamaları ile patent başvuruları başta olmak üzere birçok yönden inceleniyor.

O hiç ağzımızdan düşürmediğimiz “muasır medeniyetler seviyesine” ulaşmak için yenilikçilik şart. Yenilikçilik için olmazsa olmaz şart ise “eğitim”.

Yetmez: Eğitim, eğitim, eğitim…

Şu başında “Millî” yazılı iki bakanlıktan birisinin görevi olan fakat her bakanın kafasına göre en geç üç yılda bir değiştirdiği “eğitim”.

NOT: Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Raporu (PISA 2016) sonuçlarına göre Türkiye, 64 ülke arasında 45. sırada yer aldı.

Zeytinlikler için tehlike devam ediyor

Tepkiler üzerine, zeytinliklere tesis yapılmasının önünü açan maddenin, AKP, CHP ve MHP’nin anlaşması sonucu Üretim Reform Paketi’nden çıkarılması milletimizin büyük bir kesimini memnun etmişti. Ben de memnuniyetimi coşkulu bir şekilde paylaşırken “şimdilik” kaydını düşmeyi de ihmal etmemiştim çünkü bu Paket, maddenin Meclis gündemine 7. getirilişiydi.

Korktuğum başıma geldi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, henüz anlaşmanın mürekkebi kurumadan, “Reddetmekle sorun çözülmüyor. Zeytinlik sahalarla ilgili bir tanımın yapılmasına, buralarla ilgili bir yapılanmaya ihtiyaç var. Bu ihtiyaç giderilmedikçe 7 defa da 17 defa da 27 defa da bu düzenleme Meclise gelebilir. ‘Dünya dönmüyor.’ deseniz de dönüyor.” dedi.

Haklısınız Sayın Bakan, Dünya dönüyor fakat siz sanıyorsunuz ki “sizin etrafınızda dönüyor”.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz