En yüksek mevkilerden sık sık gelen, “Yakında düşecek.” açıklamalarına rağmen gıda fiyatları düşmüyor, aksine hızla yükseliyor. Çoğumuzun hatırladığı bir geçmişte bilirdik ki fiyatlar en azından mevsimden mevsime iner çıkardı. Artık çıkış sürekli hale geldi.
Gıda fiyatlarındaki artışın ve pahalılığın bir sürü sebebi var. Ben de bunları bıkmadan usanmadan yazıyorum. Bazen “Gıda fiyatları düşer mi? Cevap veriyorum: Düşmez” gibi doğrudan başlıklar bile atıyorum. Yazının tarihi 18 Ocak 2016.
Çok daha öncesi de var. Örneğin 21 Şubat 2014’te şunları yazmıştım: “Üretimi yetersiz ve girdileri de dâhil dışarıya bağımlı olduğumuz gıda ürünlerinde önemli fiyat artışları bekleniyor. Bu noktada, fiyat artışlarından öncelikle temel gıda maddelerinin etkileneceğini vurgulamakta fayda var.”
“Keşke yanılsaydım.” demeyeceğim
Yazmak kolay değildir. Kendinizi, düşüncelerinizi paylaşarak bağlarsınız. Bu yüzden dersinize iyi çalışmanız gerekir. Söyledikleriniz yanlış çıkarsa müstehzi gülüşlere hazırlıklı olmanız, -amiyane tabirle- “karizmanızın çizilmesini” göze almanız gerekir. Artık söyleyeceğiniz her şeye de şüpheyle bakılacaktır.
Geldiğimiz noktada, sorunların artmış olmasına bakıp, “Keşke yanılsaydım.” demeyeceğim. Demeyeceğim çünkü yazdıklarım tahmin değildi, temenni hiç değildi; sorunları yazarken de çözüm önerilerimi paylaşırken de aklın ve bilimin rehberliğinden ayrılmadım.
Bugün ise gıda fiyatlarındaki anormal artışlara farklı bir açıdan bakacağım. Açıkçası, niyetlerimizi sorgulayacağım.
Aracı vurguncuları aradan çıkarırsak
Gıda fiyatlarında artış söz konusu olduğunda, benim gibi konuyu akademik mecraya çekerek çözmek isteyenler genellikle mağlup olmuştur. Galip gelenler ise “aracı vurguncu (spekülatör)” söylemlerine sarılanlardır. Aslında onların da çözüm önerileri vardır: Aracı vurguncuları ortadan kaldırmak. “İyi de nasıl?” sorusuna net bir cevap vermezler, sadece tehdit ederler. Tehdidin bir faydası olur mu? Bu güne kadar olmadı.
Yine de haksızlık etmeyeyim, söylemlerimizin birleştiği birçok nokta vardır. Bir farkla ki: Onlar aynı zamanda -sorumluluklarını kabul etmeseler de- yetkili makamları işgal ederler.
Örneğin gıda fiyatları üzerinde “aracıların” etkisi olduğu konusunda hemfikirizdir. Çözüm önerilerimiz de benzer: Üretici birliklerinin sayısını arttırmak ve güçlendirmek, toptan ve hatta perakende pazarlamanın onlar vasıtasıyla yapılmasını sağlamak.
Müthiş bir öneri değil mi? Böyle yapılabilirse hem üreticinin bir kısım girdi maliyetleri azaltılabilir hem üretici “aracının” insafına terk edilmemiş olur ve onların kazandığının bir kısmı üreticinin cebine girer hem de üretici perakende satıştan kazanabilir; diğer taraftan tüketici de kazanır; ayrıca daha düşük perakende fiyatlar daha fazla “satış, ciro, kâr” demektir ve üretici buradan da kazanır.
Hâlihazırda birliklere üye olan üreticilerimiz, olmayanlardan ne kadar çok veya daha mı çok kazanır bilmiyorum. Zaten bugünkü konumuz bu değil, kazançlarında da gözümüz yok.
Asıl konumuz, gıda fiyatlarındaki artışın sebepleri ve fiyatların üretici birliklerini devreye sokup, “aracıları” devreden çıkararak düşürülüp düşürülemeyeceği. Ben düşürülebileceğine sonuna kadar inananlardanım.
Bu noktada hepinize, “Alışverişlerinizi üretici birliklerinden doğrudan mal alan perakendecilerden yapın.” önerisinde bulunmam gerekiyor fakat bulunamıyorum. Neden? Çünkü “toptancı aracı” aradan çıkmış olmasına rağmen fiyatlar, malını toptancıdan alan perakendeciden farklı değil.
Bunları “üretici malı pahalı veriyor/perakendeci fahiş fiyatla satıyor” kavgası ile baş başa bırakıp asıl seçeneğe bakalım:
Ülkemizde, özellikle büyük şehirlerimizde üretici birliklerinin çok sayıda perakende satış mağazası var. Bu mağazalar, kelimenin tam anlamıyla “üreticiden tüketiciye/tarladan tüketiciye” satış yerleri. Tabelalarında da yazar zaten. Tam arzu ettiğimiz gibi… Tam da pahalılığa çare olabileceğini savunduğumuz şekilde…
Öyleyse hepinize, gönül rahatlığıyla “Üretici birliklerinin doğrudan satış mağazalarından alışveriş yapın.” diyebilmem gerekir. Diyebiliyor muyum? Hayır? Neden?
Çünkü…
Hemen en yakınınızdaki bir üretici birliği doğrudan satış mağazasına gidin. Buranın zeytin veya zeytinyağı satış fiyatları ile aynı ürünlerin normal bir perakendecideki satış fiyatlarını karşılaştırın. Aynını incir, fındık, çiçek yağı, süt, peynir, şeker ve diğer doğrudan satış yapan üretici mağazalarına giderek de yapabilirsiniz. Gittiğinizde göreceksiniz ki fiyatlarda hiçbir farklılık yok.
Yani aradan “aracı vurguncu” olmakla suçlanan aracının biri (toptancı) çıkıyor, üstüne fahiş fiyatla mal satmakla suçlanan diğerinin (perakendeci) yerini de suçlayan (üretici ve temsilcisi) alıyor ama fiyatlar değişmiyor?
Niyetlerimizi sorgulayacağım dedim ya…
Yok aslında birbirimizden farkımız!..