Bildiğiniz gibi 18-21 Kasım 2019 tarihlerinde 3. Tarım Şûrası yapıldı. Ben de bir önceki makalemde “Tarım Şûrası üzerine düşünceler” başlığıyla 2. Tarım Şûrası kararlarını tek tek ele alarak değerlendirdim.
Orada da ifade ettiğim gibi 3. Tarım Şûrası kararlarını değerlendirmek için yol haritasını görmek gerekiyor. İki ay daha sabır.
Asıl maksadım ise yönetenlerimizin şûralara ne kadar değer verdiğini anlamaya çalışmaktı. Yoksa yüzlerce, binlerce insanın bir araya gelmesi ve aklına gelen bütün sorunları ardı ardına sıralamasının bir anlama yoktu. Konuya bu tarafından bakınca pek de olumlu düşünmediğimi makalenin sonuç bölümünde şu şekilde ifade ettim:
Şûralar, gündelik politikaların değil, yapısal sorunların görüşüleceği yerlerdir. Gerisi her zaman, her yerde konuşuluyor zaten. Bakan ve bakanlık yetkilileri paydaşlarını ilk defa şûralarda mı görüyor ya da diğerleri birbirlerini! Nitekim 3. Şûra öncesinde 200 toplantı yapılmış, 7000 kişi ile görüşülmüş. Şûra’da bu toplantılarda konuşulanlardan farklı ne koşuldu? Şûra’ya gelinceye kadar bütün görüşler süzgeçten geçirilmeli, orada yapısal sorunlar ve çözüm önerileri görüşülüp tartışılmalıydı.
İşte bunun için şûraların “paydaşların gazını alma” toplantıları olduğunu düşünüyorum. Bence işleri düzeltmeye buradan başlamalıyız.
Bu bölümü sosyal medya paylaşımlarımın sunumunda da kullandım.
Sebebini de yazmış olmama rağmen şûraları, “paydaşların gazını alma toplantıları” olarak değerlendirmemi, “şûralara emek verenlerin emeğine saygısızlık” olduğunu söyleyen eleştiriler aldım.
Zarfla mazrufu karıştırmak tam da budur işte. Ben şûraların içeriğiyle ilgileniyorum, arkadaşlar organizasyonun zorluğuyla. Gerçekten bir emek var mı? Var. Peki, amacına ulaşmamış bir toplantı, toplantı için emek verenlerin emeğine saygısızlık değil mi? Bana göre asıl emeğe saygısızlık bu.
2018-2022 Stratejik Planı’nın konumuzla yakından ilgisi var. Bakanlığın adı henüz Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı iken hazırlanmış.
Hazırlığına 22.9.2016’da başlanmış yani hazırlık için en az bir yıl birçok insan emek vermiş.
Stratejik Plan’ın hazırlanması için bir de çalıştay düzenlenmiş. Çalıştaya, Bakanlık çalışanları dışında, Bakanlığın “dış paydaşlar” olarak adlandırdığı ve yakından ilişki kurduğu ve faaliyetlerini etkileyen 50 kamu kurumu, 27 yerel yönetim, sektörün tüm paydaşlarını temsil edecek 19 özel sektör ve 72 sivil toplum kuruluşu davet edilmiş. Ayrıca ziraat, veteriner, su ürünleri, orman ve mühendislik fakültelerini temsilen 34 akademisyen ile üreticilerden 12 önder çiftçi katılmış.
Stratejik Plan’ın içeriği ile ilgili yazacaklarıma başlamadan önce bir hatırlatma yapayım:
3. Tarım Şûrası’nın hazırlıklarına bu Plan’ın açıklanmasından yaklaşık bir yıl sonra başlandı. Birlikte düşünelim lütfen: Bir yıldan fazla zaman uğraşıp önümüzdeki dört yılı planlıyoruz ve planın adını da “stratejik” koyuyoruz, bir yıl sonra aylar sürecek şûra hazırlığına başlıyoruz, aynı insanlarla aynı şeyleri konuşuyoruz, ardından bir de şûrada konuşuyoruz, sonunda bu konuşulanları listeleyip “önümüzdeki 25 yılın yol planı” olarak adlandırıyoruz.
Israrla belirtiyorum: Benim eleştirdiğim nokta, aynı kişilerle aynı konuları konuşup raporlara aynı cümlelerin yazılmasıdır. Buna şiddetle itiraz ediyorum.
Örnek mi? Geçen hafta 15 yıl önce yapılan 2. Tarım Şûrası’nı madde madde değerlendirerek örneklendirmiştim. Şimdi de 2018-2022 Stratejik Planı’na bakalım. Bu arada aklınıza gelen bütün planlara da bakabilirsiniz. Neredeyse hepsinin satır satır aynı olduğunu göreceksiniz.
Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığının kanunla belirlenmiş görevlerine baktığınızda da aynı cümleleri göreceksiniz.
Demem o ki:
Sorunlar zaten biliniyor ve bilinen bu sorunları tekrar etmek için tekrar tekrar çalıştay, şûra, arama konferansı, konferans adı altında türlü türlü toplantılar düzenleniyoruz.
Zayıf Yönler ve Tehditler
Stratejik Plan’ın 2.9 maddesi, Bakanlığın temel çalışma alanlarına ilişkin Güçlü ve Zayıf Yönler ile Fırsatlar ve Tehditler (GZFT) Analizi’ne ayrılmış.
Güçlü Yönler ve Fırsatlar kısmına bu makalede yer vermeyeceğim. İsteyen internetten Plan’ı bulup bakabilir ve Bakanlığın güçlü yönlerini kullanarak fırsatları niçin değerlendirmediğini sorgulayabilir. Zaten aşağıda Plan’dan birebir alarak yazacağım “zayıf yönler” ve “tehditler”i okuyunca “güçlü yönler” ve “fırsatlar” hakkında da bir fikir sahibi olacaksınız. Bu sebeple yorumu tamamen sizlere bırakacağım.
Zayıf Yönler:
- Uzun vadeli tarım politikalarındaki eksiklikler
- Stratejik insan kaynakları yönetimi yapılamaması
- Kamuoyunda kurumsal algının zayıflığı
- Toplulaştırma çalışmaları ile sulama projelerinin birlikte yürütülememesi
- Veri tabanları arasında fonksiyonel bir entegrasyonun sağlanamamış olması
- Tarımsal pazarlamadaki aksaklıklar
- Kooperatifleşme ve örgütlenme eksiklikleri
Tehditler:
- Tarım arazilerinin çok küçük, parçalı ve dağınık olması
- Kırsal altyapı yetersizlikleri ve mevcut altyapının modernizasyon ihtiyacı eksiklikleri
- Kayıt dışı üretimin varlığı
- Tarımsal girdilerde ve teknolojilerde dışa bağımlılık ve maliyetlerin yüksekliği
- İklim değişikliği ve çevre kirliliği
- Bölgede yaşanan politik sıkıntılar, savaşlar
- Hayvan ve bitki hastalıkları
- Tarım arazilerinin tarım dışı alanlarda kullanılması
- Su kaynaklarının azalması
- Ülkelerin dış ticaret politikalarındaki değişiklikler ve rekabetin artması
- Gıda güvenilirliği konusundaki bilgi kirliliği
- Tarım sektöründeki gizli işsizlik ve kayıt dışılığın yaygınlığı
- Kırsal alanlarda genç iş gücünün azalması ve göç
- Üretimde geleneksel davranış eğilimleri ve alışkanlıkları
- 6360 sayılı Kanun gereğince, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda yapılan değişiklikle büyükşehir ve ilçe belediyelerinin tarım konusunda her türlü faaliyet ve hizmette bulunabilmesi
- Hayvansal protein tüketim azlığı
- Sektörde nitelikli iş gücü eksikliği
- Tarımsal üretim kaynaklarının verimli kullanılamaması
Görüldüğü gibi sorunları bilmeyen yok. O kadar ki “Tarım arazilerinin tarım dışı alanlarda kullanılması” gibi beni dehşete düşüren bir sorunu bile yazmışlar.
Dolayısıyla ben diyorum ki:
Madem sorunları biliyorsunuz, niçin 17 yıldır aynı cümleleri alt alta sıralıyorsunuz. Niçin çözüme odaklanmıyorsunuz? Madem tarım arazileri tarım dışı alanlarda kullanılıyor, bunu önlemek sizin birinci göreviniz değil mi? Birinci göreviniz çünkü tarım araziniz yoksa tarım da yok demektir. Aslında bu maddenin olduğu bir raporda başka maddelerin zerrece önemi yok.
Bir de “Tehditler” başlığı altındaki şu maddeyi tekrar okuyun lütfen:
“6360 sayılı Kanun gereğince, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda yapılan değişiklikle büyükşehir ve ilçe belediyelerinin tarım konusunda her türlü faaliyet ve hizmette bulunabilmesi”
Bir iktidar düşünün ki bir kanun çıkarıyor, aynı iktidarın Tarım ve Orman Bakanlığı o kanunda yer alan bir maddeyi ülkenin tarım geleceği için “tehdit” olarak görüyor.
Ben bunu eleştirmeyeyim de ne yapayım kardeşim!