Bizi kim zehirledi?

0
2848
Ali Osman Mola
Ali Osman Mola / [email protected]

Bir ay önce gıda denetiminin aksayan taraflarını bilmem kaçıncı defa yazmıştım. İstanbul, Edirne, Tekirdağ ve Kocaeli’nde birçok vatandaşın ıspanak yedikten sonra zehirlenmesi (sadece İstanbul’da 149 kişi) konuyu tekrar gündeme taşıdı. Bu vahim olayın, yetkililer ile aramızdaki bariz anlayış farkını göstermesi bakımından önemli bir örnek olduğunu düşünüyorum. Yine de bu defa konuya sadece denetimlerin sorgulanması noktainazarından bakmayacağım.

Kim, ne dedi

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca dedi ki:

“Besin zehirlenmelerinin ıspanaktan değil, yabani otlardan kaynaklandığını tespit ettik. Vatandaşlarımız sebzeleri otlardan iyi ayıklayıp iyi yıkasınlar.”

Devletlülerimiz pek severler vatandaşa nasihat etmeyi! Okuyucularım bilir, ben de onların nasihat etmelerini pek severim!

Tarım ve Orman Bakanlığı İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün açıklaması ise kısaca şöyle:

Alınan numunelerin ileri tetkik sonuçlarında ıspanak içerisinde tespit edilen yabancı ottan kaynaklı yoğun miktarda atropin ve scopalamin maddesi tespit edilmiştir.”

Bu arkadaşlar da vatandaşa nasihat etmeyi ihmal etmemişler. “Tüm gıdaları olduğu gibi yeşil sebzeleri de dikkatlice kontrol ederek yabancı otları ayırmamız gerektiğini” söylemişler.

Peki, “Yemekhanelerde, otellerde, lokantalarda, düğün yemeklerinde yani toplu tüketim yerlerinde yersek nasıl kontrol edeceğiz?” diye sorsam ne cevap verirler acaba?

Tartışmaya, Türkiye Halciler Federasyonu Başkan Yardımcısı Sedat Recep Toktürk de katılarak “halde bulunan bütün ürünlerin künyeleri olduğunu ve kesilen faturalarda yer alan bu künye numarasından üreticiye kadar ulaşmanın mümkün olduğunu” söyledi.

Ürün Takip Sistemi’nin bir nimeti. Çok güzel ama üreticiye ulaşınca ne olacak?

Bakalım ne olmuş?

Bu sırada Demirören Haber Ajansı, “zehirli yabancı otların bulunduğu ıspanağın İstanbul Bayrampaşa’da bir toptancıdan çıktığının belirlendiğini” bildirdi.

Ardından “toptancının, ıspanağı, Ankara Beypazarı’ndan aldığı” haberleri düştü basına. Dolayısıyla gözler Beypazarı’na çevrildi.

Beypazarı Ziraat Odası Başkanı Mustafa Ateş, “İşçiler, ıspanak toplarken büyük ihtimalle yabancı otları karıştırmış. Buradan 15 bin ton ıspanak gönderilmiş. Yabancı otlar sadece 150-200 kilo civarında ıspanağa karışmış. Ispanağın genelinde böyle bir ot yok, onlarla zaten normalde mücadele ediyoruz.” dedi.

Ha unutmadan… “Yabancı işçiler karıştırmış olabilir.” de dedi. Haklı tabii!.. Ot da “yabancı”, işçi de!

Ateş’in, “büyük ihtimalle”, “sadece” ve “zaten normalde mücadele ediyoruz” ifadelerinin altını kalın çizgilerle çiziyorum. Aslında yaptığı bilgilendirmek değil, savunma yapıyor. “Ne olmuş 150-200 kilo yabancı ot karışmışsa, ne olmuş gözden kaçmışsa!” demeye getiriyor.

Ben söyleyeyim ne olduğunu:

Gözden kaçan -sadece- 150-200 kilo ot, 150-200 vatandaşımızı zehirledi.

Bu arada, “Ispanaktan mı, yabani ottan mı, zirai ilaçtan mı?” sorusu gündeme geldi doğal olarak.

Yetkililer, “laboratuvar incelemelerinde zirai ilaç kalıntısına rastlanmadığını” açıkladılar ama Allah’tan -radyasyonlu çayda olduğu gibi- hiçbiri ıspanak yemeye kalkmadı. Onların yerine bir kısım halk pazarı esnafı, zehirlenmelerle ilgili haberlere tepkilerini göstermek için “çiğ ıspanak” yediler.

Ispanak satışları azalmış da pazarcıların tepkileri o sebeptenmiş! Konu, üç kuruş para yani!

Peki, ıspanak üreticisi çiftçimiz bu olan bitenlere karşı sessiz mi kaldı? Tabii ki hayır… Konuşanlar, “Zehirlenmelerin ıspanaktan değil, ottan olabileceğini” söyledi. Sanıyorum, “kullandığımız zirai ilaçlardan değil” demeye çalışıyorlardı. Ayrıca,  “şimdiye kadar başlarına böyle bir şey gelmediğinin, güvenle ıspanak tüketmeye devam etmemizin” altını çizmeye unutmadılar.

Sanırsın, şimdiye kadar sattıkları ıspanakların yenmesi sonucu bir zehirlenme vakasıyla karşılaşılmaması, onlara arada bir zehirleme hakkı veriyor!

Tabii “ıspanaktan değil (zirai ilaçlardan değil) yabani otlardan” açıklamaları art arda gelince vatandaş ister istemez bu otların hangileri olduğunu merak etmeye başladı.

Kimi “güzelavrat otu” dedi, kimi “adamotu”, kimi ise “şeytan elması”. Ben otu merak etmedim doğrusu. Şu ot olsa ne olur, bu ot olsa ne olur, o ot olsa ne olur!

Sorun ahlaki

Yukarıda konu ile ilgili yapılan açıklamaları okudunuz.

Açıklama sahiplerinin “bir sorumluluk, bir utanma, bir pişmanlık hissi” içinde olduğunu söyleyebilir misiniz?

Ben söyleyemem.

Aksine, “Olur böyle vakalar!..” ya da “Ne olmuş yani!” havasındalar.

“Ya ben zehirlenseydim ya eşim, çocuğum, annem, babam zehirlenseydi; o zaman yine aynı vurdumduymazlık içinde olur muydum?” diye sormuyorlar kendilerine!

Geldiğimiz noktada herkesin kendine sorup cevaplaması gereken soru şu:

Ben olsaydım nasıl davranırdım?

Kesin olarak bildiğim ise şu:

Sorun ahlaki…

Zehirlenmeler ıspanaktan olmadı, yabani otlardan da olmadı, zirai ilaçlardan hiç olmadı.

Biz, birbirimizi zehirliyoruz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz