TÜİK, 2018 yılı bitkisel üretim istatistiklerini yayımladı. Buna göre tahıllar ve diğer bitkisel ürünler ile sebzelerde üretim azaldı.
Üretim miktarları, 2018 yılında, bir önceki yıla göre tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 5,8, sebzelerde yüzde 2,6 azalırken, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde ise yüzde 0,8 oranında artış gösterdi.
Tahıllarda en belirgin düşüş yüzde 7 ile buğdayda görüldü.
Üretim miktarları 2018 yılında yaklaşık olarak 64, 4 milyon ton, sebzelerde 30 milyon ton, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde 22,3 milyon ton olarak gerçekleşti.
(Detaylı tablo için: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=27635)
Üretimin düşme ve artma sebepleri
Tarım ürünleri üretim miktarlarında yıllar itibarıyla mevsimlere bağlı olarak değişiklikler görülebilir. Doğa olaylarının (yağmur, sel, kar, don, sıcaklık vs.) beklenenin dışında etkili olması üretim miktarları üzerinde doğrudan etkilidir.
Bazı meyvelerin cinsine bağlı olarak da üretim miktarlarında, yılaşırı yüksek miktarlarda değişiklikleri görülebilir.
Doğa olaylarının bazılarının verime olumsuz etkilerini en aza indirmek ise mümkün. Örneğin kuraklığın sebep olduğu verim düşüklüğü, doğru sulama sistemleri sayesinde suyun verimli kullanılması ile önlenebilir. Doğru sulama sistemleri sayesinde, Türkiye gibi su fakirliği sınırında olan bir ülkenin su kaynakları da korunabilir. Aynı yöntemle sadece vahşi sulamanın yol açtığı su kayıpları değil, tuzlanma gibi toprağı öldüren olumsuzlukların da önüne geçilebilir.
Toprağa göre tahıl, sebze, meyve cinsi veya bunlara göre toprak seçimi; doğru ilaçlama, doğru gübreleme, doğru zaman gibi verime etki eden çok önemli etkenler de var elbette.
Diğer bir etken ise doğru tohum seçimi.
2018 yılındaki görülen üretim düşüşünü bunlardan biri veya birkaçıyla açıklamak mümkün fakat sorunumuzun bunların ötesinde ve geleceğe yönelik olarak çok daha büyük olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Büyük sorunumuz şu:
Tarım topraklarımızı, otlaklarımızı (yayla, mera) günden güne yok ediyoruz.
Nasıl yok ediyoruz?
Yıllardır yazılıp çizilenleri sıralayacak değilim çünkü o yazılıp çizilenlerinde üstünde bir sebep var ve tamamının sebebi o bir sebep:
Taammüden yok ediyoruz. Kasten yani planlayarak, tasarlayarak…
Neredeyse her gün, yöneticilerimiz, tarım topraklarımızı, otlaklarımızı kanunla korumaya aldıklarını söylüyorlar fakat tarım alanlarımız daralmaya devam ediyor. Üzerlerine binalar yapılması önlenemiyor. Çoğu izinsiz yapıların neredeyse hiçbirine dokunulmuyor, aksine belirli aralıklarla aflar çıkarılıyor. Tahribat, adeta teşvik ediliyor.
Böyle bir duruma “taammüden” denmez de ne denir?
Çiftçiye desteklermiş, Hal Yasası’ymış, Lisanslı depoculuk ve ürün borsalarıymış…
Destekler sadece acı sonu geciktiriyor. Diğerlerinden üretim, kayıplar ve fiyatlar konusunda olumlu beklentisi olanlar ise hayal dünyasında yaşıyor.
Islah ve genetik çalışmaları; doğru sulama, gübreleme, ilaçlama yapılması; teknolojiden en üst düzeyde faydalanılması vs. Hepsinin bir sınırı var.
Yani…
Toprağınız yoksa hiçbirinin önemi yok.
(Yeni yıl vesilesiyle milletim ve bütün insanlık için açlıktan uzak, sağlıklı ve huzurlu bir gelecek diliyorum.)
Tarım alanları (bin hektar)