Her dini bayramda olduğu gibi bu Kurban Bayramı’nda da baba ocağındaydım: Tosya’da.
Tosya, Edirne’den İran’a uzanan ana yol (D-100) üzerinde, Ilgaz Dağı’nın güneyinde bulunan, Kastamonu’ya bağlı, yaklaşık 4 bin yıllık geçmişe sahip bir ilçe.
Tarım ürünleri tarafından bakınca pirinciyle meşhur. Aslında pirinç ekimi dar bir alanda yapılabiliyor yani üretim miktarı az ama ürünler son derece kaliteli ve yöreye özgü. Tosya, Türkiye’nin ilk çeltik fabrikasının da kurulduğu yer.
Arazi düz olmadığı için tahıl üretimi az. Buna karşılık yemyeşil bağlık alanlara sahip. Bağlar, meyve ve sebze yetiştiriciliği için son derece müsait fakat yetiştirilen ürünler para etmediği için hobi alanlarına dönüştü. Bir kısmı ise meyvelik olma özelliğini kaybetmiş veya kaybetmek üzere çünkü bakımları maliyetli.
Tosya’nın köyleri de (53 köy) çiftçinin para kazanamaması sebebiyle tarım ve hayvancılıktan büyük oranda çekilmiş durumda. Bayrama giderken, otobüste, arkamdaki koltukta oturan arkadaş, yanındakine, “100 hanelik köyümüzde 5 kişi yaşıyor. Gerisi şehirlere göçtü.” diyor ve malum sebeplerini anlatıyordu.
Sümdük Pazarı, tam da bu olumsuz tabloda devreye giriyor.
Bayram tatillerinde süre genellikle bayram günleriyle sınırlı olduğu için aile, hısım akraba, dost arkadaş ziyaretleri daima önceliklidir. Orada bulunuş sebebim onlardır zaten. Hemen ardından da “Sümdük Pazarı” ziyareti gelir. Tosya’ya ne zaman ve sebeple gelirlerse gelsinler, çoğu ziyaretçinin Sümdük Pazarı’nı gezmekten ve alışveriş yapmaktan zevk aldıklarını biliyorum. Yerleşikler için de durum farklı değil.
Sümdük, “gördüğünü isteyen” anlamında kullanılan bir kelime. Pazar, adını ziyaretçilerinden alıyor. Halk zekâsının mahsulü bir adlandırma. Envaiçeşit doğal mahsulün, bizzat üreticisi tarafından, taze ve günlük sunulduğu bir pazarda “gördüğünü istememek” zaten mümkün değil. Ürünlere, doğada doğal olarak yetişen “mantar” gibi lezzetler de dâhil. Bu sebeplerle de pazarı bir gören tekrar, hatta her gün görmek istiyor; yolunu bir şekilde oraya düşürüyor, beyni ayaklarını oraya yönlendiriyor.
Benzeri birçok yerleşim yerinde olan, yeterince anlatılamaz, yaşanır bir yer. Daha önce gezip görenler beni çok daha iyi anlayacaktır.
Hâlâ varmış gibi anlattığıma bakmayın. Sümdük Pazarı artık yok. Belediye tarafından kaldırıldı. Şeklen var olsa da “kuş uçmaz, kervan geçmez” bir mevkiye taşındığı için işlevini kaybetti. Artık Sümdük Pazarı’nın yerinde; yerel, taptaze, doğal meyve ve sebzeler yerine arabalar var. Sadece Sümdük Pazarı yok edilmekle kalınmadı, ilçenin çarşısının ortası, insanların sürekli gelip geçtiği bir alan berbat bir görüntüye terk edildi.
Peki, Sümdük Pazarı neden bu kadar önemli?
Tekrar edeyim ki muhataplar iyi anlasın:
Çünkü burası bir doğrudan satış pazarıydı. İlçenin köylerinde veya bağlarında yetiştirilen sebze ve meyveler ile doğadan toplanan ürünler burada, üreticileri ve toplayıcıları tarafından tüketiciye doğrudan pazarlanırdı. Alıcı ve satıcı birbirini tanırdı; alıcı, aldığının nerede ve hangi şartlarda yetiştirildiğini bilirdi.
Ürünler tazeydi ve neredeyse tamamı doğaldı.
Sümdük Pazarı, yılın 365 günü açıktı.
Hobi olarak üretenler dışında artık kimse o güzelim, sağlıklı ürünlere ulaşamıyor. Köylerde yaşayanlar bile artık ihtiyaçlarını kamyonlarla dışarıdan getirilen ürünlerden, ya haftada bir gün kurulan pazardan ya marketlerden ya da manavlardan karşılıyorlar. Dolayısıyla yerel üretim günden güne düşüyor.
Sümdük Pazarı yok edilerek aynı zamanda bir kültür de yok edildi. Belki başka yörelerde başka üretici pazarları da aynı durumdadır.
Ben son 50 yılını biliyorum. Öncesini bilmeye yaşım müsait değil.
Elbette şehrin gelişmesine göre pazar yerleri değişebilir fakat çok önemli sebepler olmadıkça 300 yıl da 500 yıl da geçse pazarlar, özellikle Tosya’nın Sümdük Pazarı gibi özelliği olanlar, yerlerinde kalmalıdır.
Sadece yukarıda saydığım sebeplerle değil…
Çünkü şehirlerin kimlikleri böyle oluşur. Şehirlerin kimliklerinin oluşmasında mimari ne kadar önemliyse, insanların irtibat noktaları da o kadar önemlidir. Planlamalar yapılırken, o yerleri muhafaza etmek, devamını sağlamak “elde var bir” olarak akılda olmalıdır.
Ancak bu sayede tekrar gelenler, o şehirde hatıralarındaki yerlerle karşılaşabilir, anılarını tazeleyebilirler. Ancak bu sadece kendilerini oraya ait, kendilerini oranın bir parçası, oranın da kendilerinin bir parçası olduğunu hissedebilirler. Ancak bu sayede gittikleri başka yerlerde oraları anlatabilirler. Ancak bu sayede insanların ortak hatıraları ve ortak hafızaları oluşur.
Bütün bu sebeplerle Tosya Belediyesi’nden Sümdük Pazarı’nın Kuruçay’ın üzerindeki eski yerinde tekrar kurulmasını sağlamalarını istiyorum. Konu ile ilgili görüşlerini dinlediğim bütün Tosyalıların isteği de bu istikamette. Niyetiniz var etmekse yerine getirilemeyecek bir istek değil.
Diğer tarafta ise Hükümet’in, “Gıda Komitesi” kanalıyla duyurduğu, üreticilerin, ürünlerini doğrudan tüketicilere ulaştırabilecekleri pazarların açılması ve geliştirilmesi önerisi var. “Öneri” denildiğine bakmayın, mevzuatın lafzı böyle; düpedüz emir ve muhatabı da belediyeler.