Bilimin tarıma katkısı: Neredeler, neredeyiz?

0
1595
Ali Osman Mola
Ali Osman Mola / [email protected]

Bloomberg HT Tarım Editörü İrfan Donat’ın çalışmalarını beğeniyorum. Dolayısıyla takip ediyorum. Tarım Zirvesi de bunlardan biri.

20 Eylül’de Tarım Zirvesi’nin ikincisi yapıldı. Konu başlıkları ve konuşmacılar yine iyi seçilmişti. Türkiye ve dünyada, tarım ve hayvancılıkta neler oluyor; Türkiye bunların neresinde; yönelişler ve hedefler gibi merak ettiğim konularda nitelikli, tatminkâr cevaplar aldım.

Zirve’nin tamamını özetlemek yerine “İnovasyon ve Tarımda Akıllı Gelecek” başlıklı oturumdan alıntılarla bir genelleme yapacağım.

Oturumun dört konuşmacısından biri de Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ufuk Türker’di. Diğer üç konuşmacı ise konu ile ilgili özel sektör firma temsilcileriydi. Konu başlığı aynı ve örnekler birbirini desteklediğinden konuyu Ufuk Türker üzerinden ele almak yeterli olacak.

Bilimin tarım ve hayvancılığa katkısı elbette aşağıdaki örneklerden ibaret değil. Yine de açacağım küçük pencere, genel durumu görmemizi sağlayacak. Tarım sektörünün nasıl devasa, bütünleşmiş bir endüstriye dönüştüğünü gözlerimizin önüne serecek.

“Devasa, bütünleşmiş endüstri” sözü ve bilimin tarım ve hayvancılığa katkısı sizi korkutmasın. Tarımda akıllı teknolojiler, “daha az ilaç, gübre ve su kullanımı, daha çok verim, daha kaliteli ürün” anlamlarına geliyor.

Elbette asıl kazancı bu teknolojileri icat edenler sağlıyor. Hak edenler yani…

Darısı başımıza diyerek ve yorumu tamamıyla sizlere bırakarak aradan çekiliyorum.

İnovasyon ve tarımda akıllı gelecek

Doç. Dr. Ufuk Türker’in söylediklerinin ne denli önemli olduğunu daha iyi anlatabilmek bakımından önce, İstanbul Gübre Sanayii A.Ş. (İGSAŞ) Genel Müdürü Turan Tok’un “Toprak, Su ve Tohumun Geleceği” başlıklı oturumda söylediklerinin bir bölümünü dikkatlerinize sunmak istiyorum:

“Tarım topraklarımıza baktığımız zaman dört çeşit arazimiz söz konusudur. (…) Sıkıntımız 1. sınıf arazilerin oranı sadece ve sadece yüzde 6’dır; 2., 3. ve 4. sınıf arazilerimiz ise ağır bünyelidir, kirlidir, kireç ve PH oranları yüksektir, organik madde yapısı son derece azdır. Tarım, toprakla tohumun buluşturularak bitkisel ürün elde etme sanatıdır. Nüfusumuzu besleyebilmek için çevre ve gıdayı kirletmeden, sürdürülebilir verimlilik çerçevesinde üretim yapabilmektir. Bunun için de ilk önce arazinin ve toprağın yapısını iyi bilmemiz lazım. Ekilecek olan ürünün, fidenin tohumunu iyi belirlemek lazım. Toprak analizi yapılmadan, kullanılacak olan gübreyi kesinlikle belirlememek lazım. (…) Suyu kullanmasını bilmemiz lazım.”

Doç. Dr. Ufuk Türker’in söyledikleriyle devam ediyorum:

Geleneksel tarımda toprağın homojen bir yapı olduğu düşünülürdü. Verim yönünden farklı potansiyellere sahip olduğu, verim potansiyeli yüksek bölgeler olduğu görüldü. Bunun üzerine tarımda özellikle bilişim sektöründeki gelişmeler, küresel konumlama sisteminin ortaya çıkması yani arazi üzerindeki konumunuzu belirleyebilme kabiliyetinin gelmesi, bütün bunlar girdilerin daha etkin kullanılması kabiliyetini ortaya çıkarttı. İlaç, tohum, sulama vs. ona göre verilecek. Hatta hasat makinesi ile hasat yapılırken örneğin bir protein sensör üzerinden geçen buğdayların proteine göre ayrılması, fiyatın buna göre arttırılması gibi teknolojiler geleneksel tarımın yerini almaya başladı.”

Türker, topraklarımızın verimliliğinin arttırılması, kaynaklarımızın daha verimli kullanılması ama bunları yaparken tüketiciye sunulacak gıdanın da sağlıklı olmasında akıllı tarımın yeri konusunda ise toprağa fosfor ve azot takviyesi örneği ile başlayarak şunları söylüyor:

“(…) Fosforda dijital toprak haritaları hazırlanarak akıllı makinelerle uygulama yapmak lazım. Nitekim biz bunu Adana’da çiftçi şartlarında gerçekleştirdik. Yüzde 30 daha az fosfor attık. Azot yine çok kritik bir besin elementi. Bitki bu elementleri toprakta yeterince bulamadığı için onları desteklemeniz gerekiyor ama şöyle bir handikapınız var: Geleneksel tarımda ne kadar vereceğinizi bilemediğiniz için çiftçilerimiz biraz fazla vermeye meyilli. Fazla verdiğiniz zaman hem ekonomik olarak zarara uğruyorsunuz hem de yer altı sularını ve çevreyi kirletiyorsunuz. Sürdürülebilir tarım yapmanız çok zorlaşıyor. Nitekim drenaj sularına baktığımız zaman 50 ppm’in üzerinde (kritik seviye) 150 ppm gibi kritik bir seviyeye ulaştığını gördük. Bunun için akıllı tarım uygulamalarından ilk önce hassas tarımla başladık. Hassas tarım aslında tohumun ekiminden başlıyor. Makineler akıllı makineler, şu anda kullanılan makineler değil. Adana’da bir tane var. Geçenlerde öyle bir uygulama yapıldı. Makine toprağın nemine göre tohum derinliğine ekiyor. Bunu analiz edip anında bunu yapabiliyor.”

“Biz özellikle azot gübresinin çok fazla kullanıldığını gördük. Traktör üzerine akıllı sensörler koyarak, o sensörler bitkinin ne kadar azota ihtiyacı olduğunu anlık olarak anlayabiliyor ve akıllı makineye o anda anlık olarak gübre uygulaması yaptırabiliyor. Burada da yüzde 20 azottan tasarruf sağladık, yüzde 5 verimde artış sağladık. Çitçi şartlarında 3 yıllık çalışmanın sonucudur bu.”

“Tabii bütün dünya devleri, tohum üreticilerinden makine üreticilerine kadar yoğun bir şekilde hassas tarımı bünyelerine aldılar. Şimdi “nesnelerin interneti” dediğimiz bir yapı ortaya çıktı. Sulama yapacaksınız, siz bunun zamanını anlayamıyorsunuz ama oradaki sensörler toprağın durumunu sürekli izledikleri için sulama sistemine kumanda edebiliyorlar ve sulama sistemine ne kadar su vermesi gerektiğinin sınırını iyi belirliyorlar. Çok daha az suyla sulama yapabiliyorsunuz. ABD şu anda sulama suyunun kullanımını yüzde 8 azalttı bu teknolojilerle.”

“Bu teknolojiler tabii geliyor ama esas beni çok şey yapan “big data” dediğimiz büyük veri erişimi. Şu anda günde 150 bin veri oluşuyor ortalama gelişmiş ülkelerde. 2030’da günlük 4 milyon veri oluşacak. Bu veriler o kadar çok şeyi ifade ediyor ki… Bu verilerle şu anda yapılan işlerden birini anlatayım: Sizin ne zaman gübreye gitmeniz gerektiğini, bitkinin gelişmede hangi periyotta olduğunu; eğer iklimsel sıkıntılar varsa gübre dozunu azalttırıyor, iklim iyi gidiyorsa gübre dozunu arttırıyor, sizi ulaşmanız gereken verime götürüyor. Dolayısıyla burada bütün yönetim araçları devreye girmiş oluyor. Tohumun ekiminden hasada kadar oluşan bir süreç.”

“Teknolojinin beni en çok şaşırtan ve heyecanlandıran yönü, bizim ihtiyacımız olan arazi parçalanmasına da çözüm bulması. Bizde araziler parçalı ve küçük olduğu için çiftçinin finansal gücü çok iyi düzeyde değil. Öyle olduğu zaman, mesela (…) yan yana üç çiftçiyi, “sınırları kaldıran tarım” diyoruz buna, bu üç çiftçi tek bir parçaymış gibi arazilerini işletebiliyorlar. Aslında sanal çizgiler duruyor. Siz sezon sonunda, hangi çizginin içinde ne kadar aktivite yapıldı, ne kadar ürün alındı, üçünü  birbirinden ayırıp gelirlerini paylaştırabiliyorsunuz. Üç çiftçi tek bir parça araziyi işlediği için daha az yakıt tüketiyor.”

“Adana’da otomatik dümenleme yaptık biz, mısırda mesela 190 hat saydım ben, otomatik düzenlemesiz 190 hat yapabilen çiftçi, otomatik dümenleme ile 210 hat yapıyor. Bir kere yüzde 10’ün üzerinde verim artışı demek bu. Bunun yanında yakıtı daha az harcıyorsunuz, tohum atılmamış yer kalmıyor, üst üste tohum atmıyorsunuz.”

“İlaçlamada yine akıllı sistemler, akıllı makineler söz konusu. Bu makinelerden bir tanesi de, örneğin arazinin dışında kalan kısımlar olduğu zaman, küresel korunma sistemi üzerinden o kısımları otomatik kapatıyor. Bizim çiftçimiz bunu takip edemiyor. Yani arazinin dışına ilaç atmamış oluyorsunuz. Tarla başı dönüşlerde kapatması açması çok zaman alan işler ama makine bunu kendi yapıyor. Adana’da 200’den fazla otomatik dümenleme çalışıyor şu anda. Yani çiftçi aslında öğrenmeye meyilli ve teknolojiyi tanıdığı zaman da ilkokul mezunu çiftçi kullanıyor bunu. Burada önemli olan bu kapasiteyi oluşturmak, AR-GE’yi oluşturmak ve bizde çok büyük firmalar yok maalesef. Traktör firmalarına bakıyorsunuz, akıllı tarımın, hassas tarımın bütün uygulamalarını sunuyor hizmet olarak ve siz ondan o traktörü aldığınız zaman o hizmet devam ediyor. Makine de ekipman da bunun peşinden geliyor. Tohumcu; tohumu alıyorsunuz ama tohumla bitmiyor. Sizin tohumunuzun hangi verime gideceği, o toprak tipinde hangi tohumun iyi çalışacağını söylüyor. Tohumu doğru seçerseniz yüzde 20-30 fazla verim alırsınız. Mesela NASA’nın yayımladığı iklim değerleri var: 11 yılda bir döngüye girdik. 11 yılın üstü çok yağışlı, 11 yılın altı kurak bir döneme giriyoruz. 11 yılın üstündeki seçeceğiniz tohum baskın tohum olmalı, yağış iyi gelecek ama kurak dönemde çekinik tipte topum seçmeniz lazım. (…) Yani bütün uygulamaları ülkenizin şartlarına göre akıllı tarım uygulamalarıyla destekleyerek verimliliği arttırabiliriz ve bir noktaya taşıyabiliriz.”

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz