Türkiye’nin ilk “Mikrobiyota Tahlil Laboratuvarı”nı açmaya hazırlanan İstinye Üniversitesi’nin Biyokimya Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Engin Ulukaya, insan mikrobiyotasının, tıp için adeta yeni bulunmuş bir organ gibi görüldüğünü söyledi. Ulukaya; “Özellikle bağırsak mikrobiyotası, artık bir organ olarak kabul edilmektedir.” şeklinde konuştu.
İstinye Üniversitesi Rektörlüğü’nün girişimleri, Klinik Mikrobiyoloji, Gastroeneteroloji, Obezite Cerrahisi, Klinik Biyokimya, Moleküler Biyoloji ve Genetik, Beslenme ve Diyetetik bölümlerinin katkılarıyla, 6 Ocak 2018 Cumartesi günü, üniversitenin Topkapı Kampusunda; farklı üniversite ve hastanelerden uzmanların konuşmacı olarak katılacağı bir “Mikrobiyota Sempozyumu” düzenleniyor. Gün kapsamında ayrıca, Türkiye’nin ilk Mikrobiyota Laboratuvarının açılışı gerçekleştirilecek. Metagenomik yöntemle mikrobiyota analizi yapacak laboratuvarın; sadece sağlık kurumlarına değil, vatandaşlara da hizmet vereceği bildirildi.
“Yeni bulunmuş bir organ sayılabilir”
İstinye Üniversitesi’nin AR-GE ve Merkezi laboratuvarlarından sorumlu rektör yardımcısı Prof. Dr. Erdal Karaöz, kuruluş felsefelerinde birincil olarak, Araştırma Üniversitesi olmak üzere yola çıktıklarını belirterek; bu bağlamda, üniversitede başta Kök Hücre, Doku-Organ Mühendisliği, Moleküler Kanser ve Nörolojik Bilimler alanlarında Ar-Ge merkezleri kurduklarını vurguladı. Son yıllarda “ikinci beyin” olarak da adlandırılan “bağırsak sistemimizin”, sahip olduğu bakteri florasıyla birçok hastalığın ortaya çıkmasında birincil rol oynadığına ilişkin bilimsel kanıtların giderek arttığını ifade eden Karaöz; bu kapsamda üniversitelerinde “Mikrobiyota laboratuvarı” kurmaya karar verdiklerinin altını çizdi.
İstinye Üniversitesi Biyokimya Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Engin Ulukaya ise, insan mikrobiyotasının, tıp için adete yeni bulunmuş bir organ gibi görüldüğünü vurgulayarak, “İnsan mikrobiyotası, vücudumuzda, kendi aralarında birlikte yaşayan farklı mikroorganizmalar topluluklarıdır. Özellikle bağırsak mikrobiyotası, artık bir organ olarak kabul edilmektedir. Her organ gibi bağırsak mikrobiyotasının da sağlıklı bir yaşam için önemli fonksiyonları var ve düzenli çalışmadığı zaman hastalıklar ortaya çıkıyor. Ve sağlık açısından önemli olan, onların hangi oranlarda bir arada olduğunu bulgulamak ve onların bu birlikteliklerini dengeli tutabilmek ve yönetebilmektir. Bu konuda, geniş katılımlı bir sempozyuma ev sahipliği yapmaktan ve ülkemizin ilk mikrobiyota laboratuvarını hizmete sokmaktan, ben ve ekip arkadaşlarımız, büyük bir mutluluk duyuyoruz.” dedi.
Hastalıklarımızın birçoğu, mikrobiyota dengemizle ilişkili
Üniversitenin Tıbbi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Filiz Sağlam ise, mikroorganizmaların tespiti için kullanılan tekniklerin gelişmesiyle, insan vücudunun her yerinde mikrobiyal kolonizasyon olduğunun anlaşıldığını vurgulayarak; “Bağırsak, mikrobiyal yoğunluğun en fazla olduğu organımızdır. Adeta bir organ gibi hareket eden bağırsak mikrobiyotasının başlıca fonksiyonları; besinlerin sindirimi, bağışıklık sisteminin düzenlenmesi ve patojen bakterilerin hastalık yapmasının engellenmesidir. Bağırsak mikrobiyotasındaki bakteriyel dengenin bozulması, “disbiyozis” olarak nitelendirilmekte ve disbiyozis; ‘obezite’, ‘inflamatuvar bağırsak hastalıkları’, ‘otoimmun hastalıklar’, otizm, ‘irritabl bağırsak sendromu’ başta olmak üzere, pek çok hastalıkla ilişkilendirilmiş durumda.” dedi.
Dışkı transferiyle gelen sağlık
Bağırsak mikrobiyotasının analizi için “metagenomik” testler kullanılmasının önemine de dikkat çeken Sağlam, sözlerine şöyle devam etti: “Bu sayede, hastadan alınan örnekte bulunan tüm bakteriler bu yöntemlerle tespit edilebilmektedir. Mikrobiyotada bulunan mikroorganizmaların çeşitliliği ve disbiyozis varlığı tayin edilebilmektedir. Doğru diyet, probiyotik desteği ve endikasyon durumunda, sağlıklı bağırsak mikrobiyotasının bağırsaklara yerleştirilmesi olarak tanımlayabileceğimiz “fekal transplantasyon (dışkı transferi)”, disbiyozis tedavisi olarak uygulanabilmektedir. Ve bu konuda ülkemizin ilk ve tek mikrobiyota laboratuvarını hizmete açmaktan büyük sevinç duyuyorum. Laboratuvarımız sayesinde artık, hasta dışkı örneklerinden, mikrobiyotadaki ‘bakteriyel içerik’, ‘çeşitlilik’ ve ‘disbiyozis’ varlığı, hassas bir şekilde tespit edilebilecek.”