“Tedavi edilmeyen enfeksiyonlar kalıcı işitme kaybına neden olabiliyor”

0
474
“Tedavi edilmeyen enfeksiyonlar kalıcı işitme kaybına neden olabiliyor.”

İşitme algısının azalması veya tamamen ortadan kalkmasıyla ortaya çıkan işitme kaybının nedenlerine dikkat çeken Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Arzu Tatlıpınar, “Tedavi edilmeyen enfeksiyonların kalıcı işitme kaybına neden olabiliyor” uyarısında bulundu.

İşitme kaybının iki şekilde görüldüğünü ifade eden Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Arzu Tatlıpınar, “İletim tipi işitme kayıpları; dış kulak yolu, orta kulak ve orta kulaktaki kemikçikleri ilgilendiriyor. Sensörinöral işitme kayıpları iç kulakta oluşuyor” diyerek işitme kayıplarının oluştuğu bölgeye ve nedenine göre yaklaşım gerektirdiğini anlattı.

İleri işitme kayıplarında Koklear Implant yapılıyor

Prof. Tatlıpınar, işitme kayıplarının nedenlerine ilişkin şu bilgileri verdi:

“İletim tipi işitme kayıplarında; dış kulak yolundaki enfeksiyonlar, kulak kiri, ekzostos adı verilen kemik oluşumu gibi nedenler etkin rol oynuyor. Bununla beraber, orta kulaktaki kemikçiklerde deformasyona yol açan orta kulak enfeksiyonları, kolesteatom, orta kulak tümörleri ile kulak zarında delinmeye veya kalınlaşmaya neden olan kronik otitis media ya da otoskleroz gibi rahatsızlıklarda da bu soruna rastlanabiliyor. Sensörinöral işitme kayıplarında iç kulağın tutulumu öne çıkıyor. Bu rahatsızlık; genellikle ileri yaşta görülen presbiakuzi adlı işitme kayıplarında, sürekli gürültülü ortamda çalışanlarda veya patlama, yüksek müzik sesi gibi nedenlerle ani, aşırı gürültüye maruz kalanlarda, ilaç kullanımına bağlı olarak görülen ototoksisite nedeniyle ve iç kulak tümörlerinin varlığında görülüyor.”

Sensörinöral işitme kayıplarına yol açan nedenler arasında yenidoğan döneminde ortaya çıkan rahatsızlıkların da bulunduğunu belirten Prof. Dr. Tatlıpınar, “Bu rahatsızlıktık prematüre veya yenidoğan döneminde geçirilen TORCH (toksoplazma, rubella, sitomegalovirüs ya da herpes simplex) gibi enfeksiyonlara bağlı gelişebiliyor. Genetik hastalıklar da işitme kaybına neden olabiliyor” dedi.

Tanıda hasta öyküsü ön planda

İletim tipi iletişim kayıplarında buna yol açan nedenler belirlenerek, cerrahi, tıbbi tedavi ya da işitme cihazı kullanımıyla tedavi edildiğini söyleyen Prof. Dr. Tatlıpınar, tedavi yaklaşımıyla ilgili şunları söyledi:
“Çocukluk çağında bu rahatsızlık en sık otitis media nedeniyle ortaya çıkıyor. Bu çocuklarda öncelikle tanıyı doğrulamak için hasta öyküsü alınır. Genellikle kulakta ağrı ve işitme kaybının yanı sıra aileler boğaz ağrısı gibi üst solunum yolu enfeksiyonu şikayetlerinden de söz ediyor. Çocuk hastalarda ayrıca alerji, geniz eti ve bademcik problemleri de olabiliyor. Odyometri testiyle işitme derecesi, timpanometri testiyle de orta kulak basıncı ölçülüyor. Yapılan inceleme sonrası çocukta işitme kaybı tespit edilirse öncelikle ilaç tedavisi uygulanıyor. Eğer bu yolla orta kulaktaki enfeksiyon çözülmezse hasta takipte tutuluyor.”

Her çocuğa tüp takılmıyor

Prof. Dr. Arzu Tatlıpınar

Orta kulakta sıvı birikimi tespit edilen durumlarda önce ilaç tedavisiyle sıvının çözülmesinin beklendiğini belirten Prof. Dr. Tatlıpınar, çocuklarda bu soruna bağlı olarak ortaya çıkan işitme kaybı, az duyma, özellikle dersi takip edememe, dikkat dağınıklığı, televizyonun sesini fazla açma, anne-babası seslendiği zaman cevap verememe veya özellikle gürültülü ortamlarda konuşmayı ayırt edememe gibi şikayetlerin yaşandığını söyledi. Tedavi yaklaşımı konusunda şu bilgileri verdi: “Bu durumda eğer antibiyotik tedavisi, burun spreyleri ve sistemik dekonjestan olarak adlandırılan süspansiyon şeklindeki ilaçlara rağmen düzelme olmuyorsa kulak tüpü tedavisi öneriliyor.

Her çocuğa kulak tüpü takılmadığını hatırlatan Prof. Dr. Tatlıpınar, şöyle devam etti: “Söz konusu enfeksiyonların yaklaşık yüzde 80’i antibiyotik ve dekonjestan tedavisiyle düzeliyor. Ancak bu durumdaki çocuklar doğru şekilde tedavi edilmezse ilerleyen dönemlerde kalıcı işitme kayıplarıyla karşılaşılabileceğinin unutulmaması gerekiyor. Çünkü rahatsızlık, orta kulaktaki kemikçik ile zar yapısında birtakım kalıcı değişikliklere yol açabiliyor.”

Ameliyat sonrası kulağın korunması gerekiyor

Cerrahinin ardından kulak tüpleri ortalama altı ay ile bir yıl içinde kendiliğinden dış kulak yoluna atıldığını ve bunu ailelerin çoğu kez fark etmediğini belirterek, ameliyat sonrasında kulağın korunması konusunda Prof. Dr. Arzu Tatlıpınar, şu bilgileri verdi: “Rutin kontrollerde kendiliğinden çıkmadığı görülen tüpler ise iki yıl sonra alınıyor. Ameliyatın ardından, tüp görevini tamamlayıp çıkana dek kulağa kesinlikle su kaçmaması gerekiyor. Bu yüzden özellikle banyo yaparken çocukların kulağına vazelinli pamuk koyulması veya eczaneden alınabilecek, dış kulak yoluna uygun birtakım tıkaçlar kullanılması önem taşıyor. Eğer deniz tatiline gidilecekse işitme cihazı satan firmalardan temin edilebilecek birtakım aparatlarla dış kulak yolu tamamen kapatılabiliyor.”

Koklear Implant ne zaman kullanılıyor?

Yenidoğan döneminde işitme kayıplarını tespit edebilmek için Sağlık Bakanlığı’nın rutin tarama programına dahil ettiği yenidoğan işitme testleri yapılıyor. İleri derece kayıp olması durumunda erken dönemde işitme cihazı kullanımına geçildiğini söyleyen Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Arzu Tatlıpınar, Prof. Dr. Arzu Tatlpınar, şu bilgileri verdi:

“Bir-iki yaş öncesi dönemde çok ileri işitme kayıpları olan bebekler koklear implantasyon cerrahisine yönlendiriliyor. Erişkin tipi işitme kayıplarında ise hastalara işitme cihazları önerilebiliyor. Her iki kulağında ileri derecede işitme kaybı olan ve işitme cihazından fayda görmeyen erişkinlerde de koklear implant bir tedavi seçeneği olarak uygulanabiliyor.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz