Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) aralıksız olarak aşının ve çocuklarımızı aşı ile korumanın önemini gündeme getiriyor. Bu sene aşı haftasında aşının tarihçesine dikkat çeken AHEF, salgın hastalıklar karşısında aşının başarısını ortaya koydu.
Ülkemizde aşılama tarihi Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanıyor. 1885 yılında ise dünyada ilk defa çiçek aşısı uygulaması için Osmanlı İmparatorluğunda kanun çıkarıldı. Özellikle 2.Abdülhamit döneminde Pasteur’e maddi yardım ve Osmanlı’dan üç kişinin kendisinin yanına asistan olarak gönderilmesi teklif edildi ve gönderildi. Döndüklerinde, 1887 yılında, Kuduz Tedavi Müessesini kurdular. Bu kurum dünyada üçüncü doğuda ise ilk kuduz merkezi oldu ve kuduz aşısı ve daha sonraki yıllarda da difteri serumu üretti. Dünyada o dönemde olan gelişmeler çerçevesinde yine kuduz, difteri, sığır vebası, kızıl serumları ve tüberküloz aşıları üretildi ve halk sağlığını korumak amacıyla uygulandı. Aşı ve serum üretimi Kurtuluş Savaşı’nın zorlu çetin yıllarında da devam etti.
Büyük mücadeleler ile sürdürdüğümüz Kurtuluş Savaşı sırasında milli mücadelemizin ve irademizin en önemli kurumu olan Türkiye Büyük Millet Meclisi 3 Mayıs1920’de ilk sağlık bakanı olarak Adnan Adıvar’ı seçti ve çıkardığı üç kanunla koruyucu sağlık hizmetlerini yürütebilmesi için hükümet tabipliği ve Sağlık Müdürlüklerini kurdu. Böylelikle insanlarımızı perişan eden salgın hastalıklarla mücadele devam etti. Bu yıllarda oluşturulan Hıfzıssıhha Enstitüsü gibi kurumlarda üretilen aşı ve serumlarla azimli, çalışkan hekimlerimiz bu salgın hastalıklarla Anadolu’nun dört bir yanında savaştı.
Cumhuriyetin ilanından sonra Dr. Refik Saydam döneminde “Tababet ve Şuabatları Sanatlarının Tarz-ı İcrasına Dair Kanun” ve “Umumi Hıfzıssıhha Kanunu” ile yine 1961 yılında Sayın Nusret Fişek hocamızın 224 sayılı Sağlıkta Sosyalizasyon diye adlandırılan “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Kanunu” gibi kanunlarla halkın sağlığının korunması ve aşılama çalışmalarının tüm ülkeye yayılması sağlandı.
Ülkemizde halen uygulamaya devam ettiğimiz Genişletilmiş Bağışıklama Programımızın yanı sıra yıllar içinde yaptığımız aşı kampanyaları ile örneğin 1983 yılından itibaren ülkemizde ve dünyada çiçek hastalığını, 1995 yılında Polio Aşı Günleri ve uzun yıllar devam ettirdiğimiz çalışmalar ile Polio (çocuk felci) hastalığını eredike ettik. 2005 yılında Kızamık Aşı Günleri gibi kampanyalarla da son derece başarılı sonuçlar elde ettik.
2010 yılından itibaren ülkemizde uygulamaya başladığımız aile hekimliği sistemi ile biz aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarımızla birlikte bağışıklama çalışmalarımıza çok daha fazla önem vererek, son zamanlarda oluşan aşı kararsızlığı ve aşı karşıtlığı ile mücadele ederek, bebeklerimiz, çocuklarımız ile tek tek ilgilenerek, ailelerine ulaşarak aşılama oranlarımızda %97 gibi başarıyı yakaladık.
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu gerek bebek ve çocuk, gerek erişkin yaş dönemi aşılamaları konusunda ülkemizde farkındalık oluşturmaya ve çalışmaya devam ediyor. AHEF konuyla ilgili açıklamasında, son yüzyılın halk sağlığı korunması açısından en önemli buluş olan aşıların bulaşıcı hastalıklara karşı en güçlü silah olduğunu vurguladı.
“Çocuklarımıza uyguladığımız aşılar sadece onların sağlığını korumakla kalmıyor ülkemizde ve hatta dünyada bulaşıcı hastalıkları yok etmemizi sağlayan en önemli araç olarak yer alıyor.Özellikle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de görülen Korona Virüs salgını ile mücadele ederken insanlık yeni karşılaştığı bu virüse karşı aşı bulma beklentisi içindeyken aşıların ve bağışıklama çalışmalarının ne derece önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle bağışıklama çalışmalarımız hız kesmeden devam edecek. Dünya Sağlık Örgütü 2005 yılında 24-30 Nisan tarihlerini bu çalışmalara dikkat çekmek ve farkındalığı arttırmak amacıyla Aşı Haftası olarak belirlemiştir. Ülkemizde de ne güzeldir ki bu tarihler Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramımızı kutladığımız haftayla birlikte Aşı Haftası olarak değerlendirilmektedir. Çocuklarına bir bayram hediye etmiş bir ülkenin hekimleri olarak ayrıca gururluyuz.”