Farklı nedenlerden dolayı kırılan kemiklerde kaynamanın gecikmesi veya kaynamanın olmaması, yaş, cinsiyet, beslenme ve yaşam biçimi gibi birçok etkene bağlı olarak gerçekleşiyor. Sigara kullanımının kemik kaynamasını geciktirdiğini vurgulayan uzmanlar, beslenme ve şeker hastalığı gibi faktörlerin de kaynamanın gecikmesinde etkili olduğuna dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Kerem Canbora, kemiklerde kaynamaları geciktiren veya kaynamamalarına neden olan birçok etken olduğunu söyledi.
Kemik 5.5 – 6 ayda kaynamadıysa cerrahi müdahale gerekir
Kırıkların çok kolay oluştuğunu fakat kaynamasının karmaşık bir süreç olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet Kerem Canbora, “Cerrahi olarak ya da cerrahi dışı kırıkların çoğunu kaynatıyoruz. Yıllar önce kırığın kaynaması için beklenen süre bu 9 ay gibi bir süreydi. 6-9 ay gibi bir sürede filmde, radyolojide ya da klinik olarak kaynama belirtilerini alamıyorsak kaynamıyor diyebiliyorduk. Günümüzde o süre birkaç ay kısaldı. En çok kırılan kaval kemiği üzerinden örnek verebiliriz. Kapalı bir kırığı, cerrahi bir ameliyatla ya da küçük bir çocukta alçıyla tedavi etsek de fark etmiyor. Bu süreçte dolaşım takibi ve röntgen takibi ile öngörülen bir yüklenme süresi vardır. Kırığa bakarak tahmin ederiz, çok standart değildir ama aşağı yukarı 6-8 haftalık bir süreden bahsedebiliriz. Önce yavaş yavaş üzerine bastırır, sonrasında tam yüklenme uygulatırız. Yetişkin bir kaval kemiğinin kaynaması için beklenen süre 2 – 2.5 aydır, eğer 3 – 4 aylara uzadıysa ve röntgende kaynamaya dair bir belirti yoksa daha yakın takip gerekir. Çekilen 4 röntgenin en az 3’ünde kaynamaya ait bulgu bulunamadıysa, süre aşıldıysa kaynama gecikti diye düşünebiliriz. 5.5 – 6 ay geçtiyse ve hala kaynamadıysa bunun kaynamayacağına kanaat getirip, enfeksiyonu göz önünde bulundurarak yalancı eklem oluşmasını da engellemek için cerrahi müdahaleyi planlamak gerekiyor” dedi.
Açık kırıklarda enfeksiyon riski var!
Canbora, kırıklarda kaynama gecikmesini sorunlu kaynamalardan veya hiç kaynamamadan daha olumlu değerlendirdiklerini belirterek sözlerine şöyle devam etti:
“Kaynamanın gecikmesi ile kaynamamanın arasında önemli bir fark var. Kaynama gecikmesinde o süreç devam ediyordur yani o kaynamaya biz de yardım ederek ilerleme kaydedebiliriz ama kaynamamada bu kendiliğinden devam eden bir süreç değildir. Mesela kırık hattının hava ile teması şeklinde açık kırıklar olabiliyor. Kırık uçlarının hava ile temas etmesi için cildi aşması gerekiyor. Kapalı kırıklara kıyasla takibi, yaklaşımı ve süreçleri farklıdır. Açık kırıklarda kaynama sürecini geciktiren, metabolizmayı, kaynama sürecindeki faktörleri engelleyen ve kırık sahasındaki hareketi artıran bir enfeksiyon riski mutlaka oluşuyor. Açık kırıklarda, kırık hattının parçalanması nedeniyle ve dışarıdaki yüksek enerji travması ile etraftaki yumuşak doku çok hasarlanmış oluyor. Bu olumsuz sonuçlar bir araya gelince açık kırıklarda kaynamama ve enfeksiyon sorununun, kapalı kırıklara göre çok daha fazla olduğu görülüyor.”
Kırığın etrafındaki yumuşak doku önemli
Kırıklarda kaynamayı sağlayan hematon hormonunun altın değerinde olduğunu ve bu hormonun açık kırıklarda kaybedildiğine dikkat çeken Canbora, “Hastalar, kırık açıkken bütün büyüme faktörlerini ve kemiğin kaynamasını başlatacak olan hematom hormonunu kaybetmiş oluyor. Açık kırıklarda içeri birtakım patojenler giriyor, kırık uçlarının bir kısmı kaybedilebiliyor, sinir zedelenmeleri olabiliyor ve daha kötüsü etrafındaki yumuşak doku örtüsü bozulmuş olabiliyor. En iyi ihtimalle yumuşak doku örtüsü kaybedilmemiş olsa bile hasar görüyor. Yıllar önce açık kırıklar sadece kırığa bakarak sınıflandırılıyordu fakat son yıllarda artık yumuşak doku hasarına göre de sınıflandırılmaya başlandı. Etraftaki yumuşak doku hasarı da artık önemli, eğer hasar çok fazlaysa ona da açık kırık gibi müdahale edilmelidir. Sadece kırık uçlarının görünmesi, hava ile teması gerekmiyor. Etraftaki yumuşak doku örtüsünün başka yerden transferi veya mevcut dokunun kullanılması şeklinde tekrar sağlanması, üstünün ciltle örtülmesi ve kanlanmasının sağlanması tedavinin bir parçasıdır. Kaynama sürecinin başlaması için o bölgede damarlanma oluşmalı, kök hücreler ve mediatörler ulaşabilmeli. Açık kırıklar, yüksek enfeksiyon riskinden dolayı ortopedistlerin en çok uğraştığı, en çok tedirgin eden ve komplikasyona yol açan bir rahatsızlık. Açık kırıklar, 2 – 3 ay gibi sürelerde ekstremite kaybına kadar götüren, bütün metabolizmayı olumsuz etkileyebilen önemli bir sorundur” dedi.
Sigara kırılan kemiğin kaynamasını geciktiriyor
Canbora, beslenme, şeker hastalığı ve sigara bağımlılığının kaynamayı geciktirdiğine dikkat çekti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kırığın kaynamasında makrofajlar, birtakım uygulanan kimyasal mediatörler gibi çok önemli faktörler var ve sigara bunların hepsini baskılıyor. Sigara bağımlılığında kemik kaynaması geciktiği kanıtlanmış. Ayrıca kaynamamanın da önemli bir sebebi sigara diyebiliriz. Kırık kaynaması çok karmaşık bir süreç, kaynamasında önemli olan hücreler, kök hücreler var. İçilen her sigara arttıkça nikotin, kemik kaynaması sırasında kök hücrelerin gerekli birtakım aktivasyonlarını engelliyor. Sigara bağımlılığının yanında kemik erimesi, belli yaş üzerinde önemli. Özellikle menapoz sonrası kadınlarda östrojen çekiliyor, osteoporoz da metabolizmayı yavaşlatıyor. Bazen kullanılan bazı ağrı kesiciler bile kaynamayı geciktirebiliyor. Kırıklarla ilgili uzmanların, kullanılan ağrı kesicileri, sigara bağımlılıklarını sorgulamaları ve süreci yönetmeleri gerekiyor.”
Bazı kırıklar çocuklarda büyümeyi durduruyor
Çocuklardaki kemik kırıklarının kaynamamasının çok zor olduğunu ifade eden Canbora, “Çocuklardaki çoğu kemik kaynar ama kırığın büyüme hattına olan yakınlığı çok önemli. Çocukta kaynamamaya çok sık rastlamıyoruz ama büyümeyi durduğunu çoğu kez görebiliyoruz. Kırık, büyüme hattına ne kadar yakınsa özellikle uzun kemiklerdeki büyümenin etkileneceğini farz ediyoruz. Genel olarak baktığımız zaman çok dikkat etmek lazım çünkü o dizilim bozukluklarına, çarpıklıklara, kısalıklara yol açabiliyor. Büyüme durduğunda bir tarafın diğer tarafa göre kısa kalması gerçekleşebilir. Bu durumda mecburen diğer tarafın büyümesini yavaşlatmak zorunda kalıyoruz. Çocuk olduğu için geçiştirmeyip mutlaka ciddiye alınması ve ebeveynlerin de çok dikkat etmesi gerekiyor. İlk olarak ameliyat etmeden iyileştirmeyi tercih etsek de bazen ameliyat etmemek hastaya zarar verebilir. Ameliyat teknikleri ilerledi, implant teknolojisi de çok gelişti. Ameliyat her zaman gerekli olmasa da bazen çok gerekli olabiliyor” dedi.
Kemik sağlığı için D vitamini şart!
Kemik sağlığı için beslenme, D vitamini, egzersizler ve yaşam tarzının önemli olduğuna dikkat çeken Canbora, “D vitamini vücutta dışarıdan alınması gereken ender hormonlardan bir tanesi ve en çok güneş ışınlarından alabiliyoruz. Düzenli egzersizle birlikte beslenme ve hormonal faktörler de ön plana çıkıyor. Kalsiyum ve protein açısından zengin yiyecekler tüketilmeli. Protein eksikliği kaynamamanın en önemli sebeplerinden bir tanesidir. Protein, yağ ve diğer dengeleri iyi korumak lazım. Şeker hastalığı gibi ekstra bir hastalık varsa onun da mutlaka kontrol altında tutulması gerekiyor” dedi.