Pharmetic Girişimci Eczacılar Derneği Başkan Yardımcısı Ecz. Kazım Aykanat, “İlaç, en basit tanımla etki mekanizması ile hastalığı iyileştiren, semptomları azaltan veya hastalıktan koruyan doğal, yarı sentetik veya sentetik bileşimlerdir. Gıda takviyesi dediğimiz ürünler de; aynı amaçla satılmak istenilen tablet, kapsül, ampul gibi farmasötik tüm formlar da ilaçtır.” dedi.
Aykanat, “İlaç, insanlardaki hastalığı tedavi edici, önleyici özelliklere sahip olarak sunulan farmakolojik, immünolojik veya metabolik etki göstererek fizyolojik fonksiyonları düzeltmek, iyileştirmek, değiştirmek veya tıbbi teşhis amacıyla insanlarda kullanılan; insana uygulanan madde veya maddeler kombinasyonudur. Etkinlik ve yan etkileri nedeniyle, içinde etken madde içeren tüm ürünler halk sağlığını korumak için doktor önerisi veya eczacı danışmanlığında, Sağlık Bakanlığı onay ve denetiminde, 7/24 birinci basamak sağlık hizmetini büyük bir özveri ve güvenle veren, aldığı eğitimlerle bu alanlarda uzmanlaşan, meslek etiği içerisinde önce danışanını düşünen Eczacı danışmanlığında sadece Eczanelerde satılmalıdır.” dedi.
“Takviye ürünler ‘fast food’ gibi tüketime sunulamaz!”
Covid-19 pandemi süreci ve soğuk havaların başlaması ile birlikte bağışıklık sistemini güçlendirmek isteyen kişilerin, vitamin ve takviye edici gıdalara yoğun ilgi gösterdiğini ifade eden Aykanat, şöyle devam etti:
“Türkiye’de bazı e-ticaret siteleri ve marketler de vatandaşların bu taleplerini fırsatçılığa çevirerek insan sağlığını adeta ticarete döker hale getiriyorlar. Eczanelerde ısı, nem gibi tüm saklanma koşulları dahil olmak üzere kayıtları itinayla tutulan, kontrollü bir şekilde gerektiğinde hastaya verilen bu ürünler; marketlerde adeta ‘fast-food’ olarak tüketime sunulması ve pazarlanması insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. İşleri sadece ‘satış’ olan; Hangi market?, Hangi internet satış sitesi?, Hangi doğrudan satış kanalı yan etkiden bahsedecektir? Omega 3’ün aynı zamanda kanı sulandırdığını, kan sulandırıcılarla dikkatli kullanılmasını; pandemide en çok kullanılan ürünlerden biri olan D vitaminin yüksek dozda böbrek fonksiyonlarını bozduğunu kim söyleyecek? Ayrıca, otoimmun hastalıklarda bağışıklık kuvvetlendiricilerin çok dikkatli kullanılması gerektiğini kim söyleyecek? Daha kaç kişi ölecek, kaç kişi zehirlenecek? Tüm dünya bu sorunla uğraşmakta, özellikle Amerika bu vakaların en çok görüldüğü ülke. Bir çok ülke yeni yasal düzenlemeler peşinde iken, (karaciğer toksitesi yani zehirlenme vakalarının % 65 takviye edici ürünler kaynaklı) bizler bu duruma müdahale etmeliyiz.”
“Sağlık Bakanlığı acil müdahele etmeli”
“Sağlık Bakanlığının acil müdahale ederek; yeni yasal düzenlemelerle, halk sağlığını korumak, ölümleri ve zehirlenmeleri azaltmak için bu ürünleri bu konuda yetkin olan sadece Eczanelerde satılmasını sağlamalıdır.” diyen Ecz. Kazım Aykanat, şunları söyledi:
“Akılcı ilaç kullanım ilkeleri doğrultusunda eczacı, özel eğitim almış, ilacı hazırlama sanatını bilen ve ilaçları hastalar için sağlayan kişidir. Hasta, hasta yakını, ürünlerin olası yan etkileri, besin ve ilaç etkileşimleri konusunda bilgilendirilmelidir. Hamilelik ve emzirme dönemindeki kadınlar, çocuklar, yaşlılar, böbrek ve karaciğer yetmezliği olanlar, ilaç alerji öyküsü olanlar, takviye ve ilaç kullanımı konusunda daha dikkatli davranmalıdır. Ayrıca güvenilir olmak ve satışlarını artırmak için, Eczacılarla hiçbir alakası olmayan ürünlerin ‘Sadece Eczanelerde’ diye satılmasına; havan, steteskop, tablet gibi tıp-sağlık sembollerinin kullanılmasını hiç doğru bulmuyoruz. Bununla ilgili her türlü yasal girişimlerle engellenmesini, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere talep ediyoruz.”
İlaç dışı ürünler de Sağlık Bakanlığı denetiminde olmalıdır!
Pharmetic Girişimci Eczacılar Derneği Kurumsal Koordinatörü Ecz. Neylan Zırhlıoğlu da, “Halk sağlığı her eczacının önceliği ve vazgeçilmezidir. Eczacılar üniversitelerinden mezun olurken her ne olursa olsun hayatını insanlık hizmetine adayacağına dair meslek yemini ederler. Biz eczacılar aldığımız 5 yıllık akademik öğretimde farmasötik forma giren her ürünün ilaç olduğunu öğreniriz. Aldığımız bir başka eğitim konusu ise ilaçların etki mekanizmaları, yan etkileri, etkileşimleridir. Tüm bu konudaki eğitimlerin yanı sıra idealist bir şekilde mesleğimizi icra etmeye çalışırken günlük hayatta karşılaştığımız sorunlar, yaşadığımız olumsuz gelişmeler benim gibi tüm meslektaşlarımı da derinden etkilemekte ve üzmektedir.” diye konuştu.
“Sosyal medyadan ürün pazarlanıyor!”
Zırhlıoğlu, “Sadece doktor ve/veya eczacı danışmanlığı ile tüketiciye, hastaya önerilmesi gereken vitamin&mineral ve bitkisel destekler gibi ilaç dışı sağlık ürünleri çok üzgünüz ki internet başta olmak üzere eczane dışında pek çok mecrada tüketiciye hiçbir kontrol olmaksızın sunulmaktadır. Televizyon başta olmak üzere sosyal medya platformları veya yazılı basında sağlıkla alakası olmayan blogger, sahne sanatçıları ve mankenler bile ürün önerisinde ve tanıtımında bulunarak halk sağlığını ciddi anlamda sekteye uğratmaktadırlar. Çok kısa bir süre önce televizyonda pazarlanan ve ülkemizde yasaklanan sibutramin etken maddeli zayıflama ürünleri ile maalesef hayatını kaybeden vatandaşlarımız olmuştur.” diyerek konuya dikkat çekti.
“Hastanın öyküsü bilinmeden bu ürünler sunulmamalı”
Son zamanlarda marketlerde açılmaya çalışılan besin desteği köşeleri ise başka bir büyük sorunu beraberinde getireceğini belirten Zırhlıoğlu, “D vitamini anonsları ile beraber başlayan süreç çok yakında daha da içinden çıkılmaz sorunlara yol açacaktır. Ülkemizde sağlık okuryazarlığının ne kadar düşük olduğu hepimizce bilinmektedir. Hal ve durum böyle olunca tüketicilerin bu ürünlerin kullanımında doktor ve/veya danışma ihtiyacı göz ardı edilmemelidir. Besin destekleri veya vitaminler her ne kadar zararsız görünse de hastanın kullandığı ilaçlar ile etkileşimi olup olmadığı veya hastanın geçmiş sağlık öyküsü bilinmeden önerilmemelidir.” dedi.
“Ürünler hangi koşullarda depolanıyor, sevk ediliyor bilinmiyor”
Eczanelerin, Sağlık Bakanlığı tarafından 7/24 nem ve ısı kontrolü açısından denetlendiğini hatırlatan Zırhlıoğlu, söyle devam etti:
“Böyle bir kontrol mekanizmasının bulunmadığı market ve online perakende kanallarında bu tip halk sağlığını yakından ilgilendiren ürünlerin hangi koşullarda depolandığı ve sevk edildiği maalesef bilinmemektedir. Ürünlerin sıcak bir yerde depolanıyor olması, direk güneş ışığına maruz kalması veya sevkiyat sırasında yaşanabilecek basınç farklılıkları bile ürünlerin etkilerinin azalmasına veya birtakım bozulmalara neden olabilmektedir. Pandemi döneminde ise ürünlerin tüm gün sıcak havada taşıma araçlarında dolaştırıldığına, depolarda yerlerde bekletildiğine pek çoğumuz şahit olmuşuzdur. Bizim önerimiz ilaç dışı sağlık ürünlerinin mutlaka ciddi bir kontrolden geçirileceği bir sistemin ülkemizde geçerli olmasıdır. Böyle bir sistem ilaç dışı sağlık ürünleri olarak kabul edilen bu ürünlerin de mutlaka Sağlık Bakanlığı onaylı olmasını ve doktor ve/veya eczacı kontrolünü sağlayacaktır. Bu sistem hali hazırda Türkiye’de bitkisel ilaçların sunumunda eczanelerin yetkili ve sorumlu olduğu, 2010 yılında yürürlüğe konulan Geleneksel Bitkisel Tıbbi Ürünler Yönetmeliği ile yasal bir zemine kavuşmuştur. Ancak bitkisel ilaç tanımı ve sınıflandırması açısından mevzuatta bulunan boşluklar kullanılarak, halka yapılan sunumlar ciddi sağlık riskleri oluşturmaktadır. Yeterli donanıma sahip olmadan, geçerliliği ve güvenilirliği oluşmamış, kontrolsüz şekilde ve halkı yanlış bilgilendirerek yapılan uygulamalar toplum sağlığımızı tehdit etmektedir. Sağlığımız için kullandığımız her ürün ilaç olarak değerlendirilmeli ve besin destekleri ile ilgili temel eğitimleri almış olan, bu donanımını daha ileriye taşıyan eczacılara danışılmalıdır. Doğru üretim, doğru koşullarda saklanma, doğru tedavi ve doğru danışmanlık ancak eczacılar aracılığıyla yürütülebilir. Halk sağlığını korumak, ülke ekonomisine katkı sağlamak ancak bu şekilde mümkün olabilir. Sağlığa ilişkin her türlü ürün Sağlık Bakanlığı’nın onayından geçtikten sonra, aldığı eğitimlerle bu alanda uzmanlaşmış olan, meslek etiği içerisinde kişilerin sağlığına öncelik veren eczacı danışmanlığında hastalara ulaştırılmalı ve bu ürünlerin tüketiciye buluşması yalnızca eczanelerimizden gerçekleştirilmelidir. Unutmayın ki eczacınızdan başka hiçbir kişi ve/veya kuruluş size bir besin desteği için buna ihtiyacınız yok, bunu şu an için almanıza gerek yok demeyecektir.”
Pandeminin başında eczacılara ‘fırsatçı’ yakıştırması çok üzücü oldu
Pharmetic Girişimci Eczacılar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ecz. Hayriye Başkan da, pandemi döneminde Eczane ve Eczacıların yaşadığı süreci, sıkıntıları şu sözlerle ifade etti:
“2019 yılının sonlarına doğru ortaya çıkan Covid-19 virüsü, kısa sürede tüm dünyaya yayılmış ve ölüm vakalarının hızla artışı ile toplum sağlığını ciddi olarak tehdit etmeye başlamıştır. Bu dönemde tüketiciler, eczacılara danışmak, bağışıklık sistemlerini güçlendirmek ve olası virüs riskini en aza indirgemek amacıyla vitamin ve besin destekleri ile hijyen-medikal malzeme ihtiyaçları için eczanelere adeta hücum etmişlerdir. Bu yoğun talebi gören bazı üretici firmalar ürün maliyet fiyatlarını onlarca kat yükselterek piyasaya sürmüş, eczacıyı tüketici karşısında ‘fırsatçı’ konumuna düşürmüş, eczaneler tüketicilerin şikayetleriyle Ticaret Bakanlığı tarafından defalarca denetlenmiştir. Kamu sağlığını korumada ilk basamak olan ve bu dönemde ekibiyle canı pahasına çalışan eczanelerin ve eczacıların bu duruma düşürülmesi bizleri fazlasıyla üzmüştür. Keza bugüne kadar birçok meslektaşımızı ve eczane çalışanını bu salgın nedeniyle kaybetmiş olmanın da derin üzüntüsü içindeyiz. Salgının eczane tarafında bu sosyolojik etkilerinin yanı sıra sokağa çıkma yasaklarının uygulamaya konması ve evden çalışma modelinin getirilmesi, birçok sektörde ücretsiz izinlerin başlaması ve dijitalleşme ile tüketicinin alışveriş alışkanlıkları da değişmeye başlamıştır. Yıllarca semtindeki eczacısının önerisi ve verdiği sağlık danışmanlığıyla alışveriş yapan tüketicilerin farklı tüketim kanallarına yönelmesi, Tarım Bakanlığı ruhsatlı gıda takviyeleri ve vitaminlerin marketlerde satılma girişimleri eczaneleri gerek ekonomik yönden gerekse sağlık okuryazarlık oranı düşük olan toplumumuzda gelişecek olası riskler açısından endişelendirmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun virüs bulaşını en aza indirgemek amacıyla uygulamaya koyduğu, kronik hastalığı olan raporlu hastaların, sağlık merkezlerine gitmeden eczanelerden raporlu ilaçlarını alması kararı ile eczanelerde rapor kapsamına girenler dışındaki çok sayıda ilaçta stok çevirim hızı azalmış, stoklarda bekleyen ürün ve ilaçlarda miad (son kullanım tarihi) problemleri ortaya çıkmıştır. Salgını sosyo-ekonomik boyutta en yoğun yaşayan mesleğin sahipleri biz eczacılar, her şeye rağmen mesleki bilgilerimizi her an yenileyerek, toplumun sağlığını ve sağlık danışmanlığı görevimizi ekonomik kaygılarımızın önünde tutarak çalışmaya devam edeceğimizi bildirmekten onur duyarız.”