Dünya Obezite Federasyonu tarafından organize edilen ve ilki 2015 yılında kutlanan “Dünya Obezite Günü”, 11 Ekim 2016’da kutlandı. Bu gün ile obezite hakkında bilgi düzeyini ve farkındalığı arttırmak ve bu konudaki ulusal kampanyaları teşvik etmek amaçlanıyor.
“Dünya Obezite Günü 2016”nın ana teması Dünya Sağlık Örgütü tarafından hazırlanan “Çocukluk Çağı Obezitesi Raporu” ile aynı çizgide gidilerek, “Çocukluk Çağı Obezitesinin Engellenmesi” olarak belirlendi.
11 Ekim Dünya Obezite Günü nedeniyle Türk Böbrek Vakfı (TBV) da bir toplantı düzenledi; 2017 yılında ana hedefini “Çocuklarda Obezitenin Önlenmesi” olarak belirlediğini açıkladı. TBV Başkanı Timur Erk, çocukluk çağındaki obezitenin başlıca nedeninin beslenme alışkanlıklarındaki değişikler olduğuna vurgu yaptı.
Gerçekten de günümüzde pek çok çocuk, obeziteye yol açan, kilo almayı ve obeziteyi hızlandıran ortamlarda büyüyor. Gıda çeşitlerinin artması, fiyat ve miktar açısından ulaşılabilirliği, pazarlama teknikleri yanında çok az fiziksel aktivite yapılması, ekran başında geçirilen zamanın uzunluğu nedeniyle alınan ve harcanan enerji açısından dengesizlik ortaya çıkıyor.
Obezite çocukların sağlığını, eğitimlerini ve yaşam kalitelerini etkileyebiliyor. Bu çocuklar kronik hastalıklar bakımından risk altında. Bu alandaki tüm çalışmaların temel amacı olarak ise şu noktalar ifade ediliyor:
Bebek, çocuk ve ergenlerde obezitenin ortaya çıkmadan önce önlenmesi için hükümetlere tavsiyelerde bulunarak politik uygulamaları teşvik etmek, obezite gibi bulaşıcı olmayan hastalıklardan kaynaklanan ölüm ve hastalık riskini azaltmak, obezitenin çocukluk ve ergenlik çağında yaratacağı fiziksel ve sosyal etkilerini ve gelecek nesillerde obezite ortaya çıkması riskini azaltmak.
5 yaşın altındaki yaklaşık 41 milyon çocuk ise obez veya aşırı kilolu
DSÖ verilerine göre dünya yetişkin nüfusunun yüzde 13’ü obez, yüzde 39’u aşırı kilolu, 5 yaşın altındaki yaklaşık 41 milyon çocuk ise obez veya aşırı kilolu. Afrika’da aşırı kilolu veya obez çocuk sayısı 1990 yılından beri neredeyse iki misli artmış. 5 yaşın altındaki aşırı kilolu çocukların yüzde 48’i Asya’da, yüzde 25’i Asya’da yaşıyor. Obez ve aşırı kilolu çocuk sayısı düşük ve orta gelirli ülkelerde yüksek gelirli ülkelere göre daha yüksek. Birçok ülkede malnutrisyon (kötü beslenme) sonucu çocukluk çağı obezite oranlarının arttığı ve yüksek oranda yetersiz beslenme ve büyüme geriliği olduğu görülüyor.
Ülkemizin beslenme durumu yönünden hem gelişmekte olan, hem de gelişmiş ülkelerin sorunlarını birlikte içeren bir görünüme sahip olduğu, Türkiye’de halkın beslenme durumunun bölgelere, mevsimlere, sosyo-ekonomik düzeye ve kentsel-kırsal yerleşim yerlerine göre önemli farklılıklar gösterdiği , beslenme konusundaki bilgisizliğin hatalı besin seçimi, yanlış hazırlama, pişirme ve saklama yöntemlerinin uygulanmasına neden olduğu ve beslenme sorunlarının boyutlarının büyümesine yol açtığı Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan TÜRKİYE SAĞLIKLI BESLENME VE HAREKETLİ HAYAT PROGRAMI’nda (2014 – 2017) vurgulanmış.
“Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması-2010” raporuna göre ülkemizde tüm yetişkin bireylerde obezite görülme sıklığı %30.3, hafif şişmanlık görülme sıklığı ise yüzde 34,6. Sağlık Bakanlığının Haziran 2014’de açıkladığı “Türkiye Çocukluk Çağı Şişmanlık” araştırmasının sonuçlarına göre 7-8 yaş grubundaki çocukların yüzde 22,5’i şişman . Bu rakamlar çocuklarımız açısından alınacak tedbirlerin önemini ortaya koyuyor.
Dünya Obezite Günü kutlaması, bu konudaki girişimlerden sadece birisi. Kapsamlı önleme stratejileri ve çoklu paydaş katılımı ile en iyi sonuçların alınabileceğinden hareketle sağlıklı beslenme konusunda dünya çapında birçok strateji oluşturulmuş, aksiyonlar alınmış.
Ülkemizde de bu konuda Sağlık Bakanlığının çalışma ve çabaları çok yoğun bir şekilde sürüyor. Ancak obezitenin önlemesi konusundaki ilerlemelerin çok yavaş ve değişken olduğu Dünya Sağlık Örgütü tarafından da belirtiliyor ve daha hızlı yol alabilmek için bazı tavsiyelerde bulunuluyor.
Tüm çalışmalarda da vurgulandığı gibi obezite salgını ile baş edebilmek için çok paydaşlı bir işbirliği ihtiyacı ortada. Hükümetlerin yaklaşımları ve gıda ve içecek sektörünün de gönüllü olarak katılımıyla başarıya ulaşılacağına inanıyorum.