TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, 47. Dönem 1. Danışma Kurulu Toplantısının ardından yayınladığı sonuç bildirgesinde; üretimdeki yapısal sorunlara kalıcı çözüm getirilerek, planlı tarımsal üretime geçilmesi ve tarımsal üretim seferberliği ilan edilmesini istedi.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası’nın 47. Dönem 1. Danışma Kurulu Toplantısı, 19 Eylül 2020 tarihinde video konferans yoluyla Ankara’da gerçekleştirildi. Toplantının ardından yayınlanan sonuç bildirgesinde, “Üst birliğimiz TMMOB dahil kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının demokratik yapılarına ve özgür işleyişlerine müdahale etmeye çalışan yasal girişimlere ve kamu yönetimi uygulamalarına derhal son verilmelidir.” ifadelerine yer verildi.
Tarım sektörünün yıllardır uygulanan yanlı, yanlış ve özelleştirmeci tarım politikaları nedeniyle yapısal sorunlarının çözülemediği kaydedilen bildirgede, dünya ile birlikte ülkemizi de yoğun olarak etkileyen koronavirüs salgınının radikal önlemler alınmadığı için hızla yayılmaya devam etmesi ile birlikte salgının etkilerinin sağlıktan eğitime, üretimden ekonomiye birçok başlığı etkilediği, bununla birlikte her kamusal alanda olduğu gibi çiftçi ve kırsal bölgelere yönelik herhangi bir ciddi tedbirin alınmaması sonucunda tarım sektöründe de hayati sorunların yaşanmasına neden olduğu vurgulandı.
Kamucu tarım politikalarına bir an önce geçilmesi istenen ve tarımın sorunlarının çözümüne ilişkin önemli tespit ve uyarıların yer aldığı sonuç bildirgesinde şunlar kaydedildi:
“Yaşanan krizden kurtulabilmek için ithalat kolaycılığına dayalı neoliberal ekonomi politikaları yerine üretim ekonomisini, sermayenin öncelikleri yerine kamusal çıkarları, kamu harcamalarında lüks ve savurganlığa dayalı yönetim anlayışı yerine tasarrufları, gündelik politikalar yerine planlı kalkınmayı önceleyen anlayış bir an önce benimsenmeli, tarım sektörüne yönelik kısa, orta ve uzun vadeli tarımda yapısal sorunları gideren planlamalar acil olarak gündeme alınmalıdır.
Covid-19 salgını süreci bir kez daha göstermiştir ki giderek derinleşen iklim krizi karşısında tüm yurttaşlarımızın içme suyu ve çiftçilerimiz tarafından tarımsal sulamada kullanılan su varlıkları korunmalı, su hizmetleri ücretsiz verilmeli, çiftçi su borçları silinmeli ya da faizsiz ertelenmelidir. Sulamada kullanılan enerji, destekleme kapsamına alınmalı ve borçlu çiftçilere uygulanan haciz ve takipler durdurulmalı, kamu yönetimi tarafından karşılanmalıdır.
Üretim için gübre, tohum, ilaç, yem, mazot, elektrik gibi temel girdileri üreten tarımsal KİT’lerin özelleştirilenleri kamulaştırılmalı, kapatılanlar yeniden açılmalı ve işlevsizleştirilenlere işlev kazandırılmalı, özerkleştirilerek çiftçi örgütlerinin aktif katılımı sağlanmalıdır. Bu yapısal dönüşüm sürecinde çiftçilerin girdi maliyetlerini düşürecek destekleme programları acilen yapılmalıdır. Girdi temininde KDV muafiyetleri ivedilikle sağlanmalıdır.
Bugün iklim değişikliği kapsamında yaşanmaya başlanan sert rüzgarlar, hortumlar, kuraklık, seller ve sıcaklık dalgaları üretimimizi, üreticimizi ve tüm halkımızı olumsuz etkilemektedir. Rant uğruna ortaya çıkan çarpık kentleşme, yeterince inceleme ve değerlendirme yapılmadan inşa edilen enerji yapıları ve madencilik faaliyetleri, doğal varlıklar üzerinde yıkım derecesinde tahribata yol açmakta ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini tetiklemektedir. Doğal varlıklarımız gelecek nesillerimize miras olarak bırakacağımız yaşam kaynaklarıdır. Yapılacak yatırımlarda mutlaka meslek odalarının ve yöre halklarının görüşü alınmalıdır. ODA’mızın bu konudaki haklı mücadelesi her zaman olduğu gibi bundan sonra da devam edecektir.
5403 sayılı Yasa kapsamında İllerde kurulan Toprak Kuruma Kurullarının kararları topraklarımızı ve verimli tarım arazilerimizi korumaya yönelik olmalıdır. ODA’mız kamu yararı, alternatif alan dahil çeşitli gerekçelerle kurulda alınan yanlış kararlara itiraz ederek, süreci takip etmeye ve gerekirse yargıya taşımaya devam edecektir.
Bazı İllerde “hobi bahçeleri” adı altında tarımsal niteliği korunacak arazi vasfı taşıyan araziler zaman içinde tarım dışına çıkarılmakta, parçalanarak küçülmelerine yol açılmaktadır. Kırsalda yapılan hobi bahçeciliği yeni imar alanları yaratmanın yeni bir yolu olmaya başlamıştır. Hobi bahçeciliği kentsel bir kavramdır. Denetlenerek ve belirli kurallar çerçevesinde, kent içinde uygun arazilerde yapımına izin verilmelidir. Tarım arazileri ise tarımsal üretim yapmak için kullanılmalıdır.
Gıda egemenliği, gıda güvenliği ve gıda güvencesi ülke gündemindeki yerini almalı, kendine yeter üretim için planlamalar hemen yapılmalıdır. Kamu sağlığını gözetmeyen merdiven altı ve riskli katkı ve kalıntılar taşıyan gıda ham maddeleri ile yapılan üretim, stokçuluk ve fahiş fiyatlar, doğru, etkin ve hızlı şekilde denetlenmeli, gerekli cezalar verilmelidir.
Tarımsal üretimin artırılması ve devamlılığının sağlanması için üretim, işleme, depolama ve tüketim aşamalarında bitki koruma önlemleri olmazsa olmaz koşuldur. Bitki koruma ürünlerinin üretimi, toptan ve perakende satışı, tanıtımı ve fiili uygulanmasının bu konuda eğitim almış uzman kişilerce yapılması bir zorunluluktur. Bitki koruma uygulamaları sadece tarım ilaçlarının kullanıldığı kimyasal mücadele uygulamaları ile de sınırlı değildir. Ülkemizdeki mevcut bitkisel ilaç satış bayilerinin çözülemeyen sorunları arasında; reçete sorunu, pestisitlerin ruhsatlandırma alanları ve dozları, gübre ruhsatı ile satılan pestisitler, etiket fiyatı, denetim, sahte ve kaçak ilaçlar, üreticinin eğitim ve gelir seviyesi düşüklüğü, mesai saatleri, kâr marjının düşüklüğü, uzun vadeli satış ve tahsilat zorluğu, sermaye yetersizliği, ürün fiyatlarının belirsizliği, ilaçların kullanım süreleri, fide, gübre, tohum satışları gibi bugün de yaşanan birçok ciddi sorunları mevcutken bitkisel ilaç satış bayiliklerinin bitki koruma konusunda hiç bir yeterliliği olmayan diğer meslek disiplinleri dahil, Orman Mühendisi ve Orman Endüstri Mühendislerine verilmesi yanlıştır. Bu yanlış ivedilikle düzeltilmelidir.
Bitki koruma, gübre, tohum, tarım alet ve makinası gibi girdileri satan Tarımsal Bayilere yönelik halk sağlığının korunması ve haksız rekabet ortamı oluşmaması için Tarım ve Orman Bakanlığı’nca ülke düzeyinde ortak uygulama başlatılmalı ve süreç sıkı bir şekilde denetlemelidir.
Sağlık Bakanlığı’nca yürürlüğe konulan “Biyosidal Ürünler Yönetmeliği” değişikliği yeniden değerlendirilmeli, biyosidal ürün veya aktif maddelerin imalinden sorumlu olacak meslek grupları içerisinde eskiden olduğu gibi yine Ziraat Mühendisleri de olmalı, halk sağlığı açısından biyosidal uygulaması yeterli eğitim almamış her meslek grubuna açılmamalıdır. Salgın döneminde kapatılan ve yasal olarak meslek içi eğitimler kapsamında yetkilendirilmiş olan ODA’mızın görevini yerine getirebilmesi için gerekli eğitimleri vermesi derhal tekrar sağlanmalıdır.
Adalet Bakanlığı’nca planlanan Bilirkişi Eğitimleri yeniden açılmalı, ODA’mızca verilen bilirkişilik temel ve yenileme eğitimlerine ivedilikle izin verilmelidir. Bilirkişilik uzmanlık ve alt uzmanlık alanlarında meslektaşlarımızı mağdur eden düzenlemeler ve uygulamalar derhal düzeltilmelidir.
Tarımsal üretimde önemli bir işgücü konumunda bulunan geçici, gezici olarak çalışan erkek ve kadın mevsimlik tarım işçilerinin karşılaştıkları sosyal güvenlik, emeklilik vb. sorunlar ile tarımda çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik kalıcı çözümler geliştirilmeli, şehirlerarası nakil ve barınma koşulları dahil üretim sezonu öncesi gerekli önlemler Covid-19 salgın sürecinde dikkate alınarak yürürlüğe konulmalı, çalışma ve sosyal hayatları ivedilikle iyileştirilmelidir.
Öncelikle tarımsal ilaç, gübre, tohum olmak üzere yerli girdi üretimine ve ıslah çalışmalarına yönelik gerekli Ar-Ge çalışmaları hızlandırılmalı ve süreç koşulsuz desteklenmelidir.
“Tohumculuk Yasası” ekosistem, tarımsal varlıklarımız, çiftçiler ve kamuoyu çıkarları gözetilerek bir an önce yeniden düzenlenmelidir.
Gıda arzının sürekliliği, verim ve üretici gelirinin artması için sulamaya uygun tarım alanları bütçeden yeterli kaynak ayrılarak ivedilikle sulu tarıma açılmalı, su tasarrufu sağlayan basınçlı/kontrollü sulama yöntemleri uygulanmalı, sulanan alanlarda eşgüdümlü olarak arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri tamamlanmalıdır.
Hayvancılığın gelişmesi sağlanarak, üreticinin gelir artışı yanında, vatandaşın sağlıklı et, süt ve süt ürünleri tüketmesi için kalıcı özel önlemler alınmalıdır. Beyaz et ve yumurta sektörü salgın boyunca desteklenmelidir. Kırmızı et sorununun giderilmesi için dönemsel olarak açılan tarife kontenjanlarıyla dışalım yolu tercih edilmemeli, devlet üretim çiftlikleri yoluyla üreticiye teknik destek sağlanmalı, yem, ilaç, aşı desteği verilmeli, meraların amaç dışı kullanımı önlenmelidir. Endüstriyel hayvancılık çok boyutlu değerlendirilmeli, agroekolojik hayvancılığa geçiş özendirilmelidir.
Artan gıda ihtiyacının karşılanmasında önemli bir besin kaynağı olan su ürünleri halkın beslenmesinde gerektiği kadar yer almamaktadır. Kişi başına tüketim 5-6 kilogramlar civarında olup gelişmiş ülkelerin tüketiminin oldukça gerisindedir. Ekolojik özellikleri birbirinden farklı 3 deniz, 1 iç deniz ve 25 farklı akarsu havzasına sahip olan Türkiye zengin balık biyoçeşitliliğine sahiptir. Sahip olduğu büyük potansiyele rağmen bu kaynakları doğru ve sürdürülebilir bir şekilde değerlendirememektedir. Pelajik ve bentik balık stokları yenilenme oranlarını aşan bir şekilde sömürülmekte, Kirlilik, kaçak avcılık, av yasaklarına uyulmaması gibi etkenler ise stoklara geri dönülmez zararlar vermektedir. Stoklarımız üzerindeki av baskısının azaltılması, kaçak avcılığın önlenmesi, av yasaklarına uyulmasının sağlanması için kamu kurumlarının denetimlerini artırması gerekmektedir. Su Ürünleri Mühendisleri, Su Bilimleri ve Mühendisleri ile Balıkçılık Teknolojisi Mühendislerinin kamuda istihdam edilmesi ile denetimler yetkin mühendisler tarafından yapılacaktır. Bu meslek gruplarının denetimlerde etkin görevler alması sağlanmalıdır.
Eğitim ve istihdam politikaları birlikte planlanmalı, eğitimde altyapı ve kalite sorunu dikkate alınmalı, işsizlik sorununun çözümüne yönelik kamuda istihdam ve özel sektörde çalışma olanakları ile tarımsal eğitimin kalitesi artırılmalıdır.
Bakanlık teşkilat yapısında “Çiftçi Yayım ve Eğitim Şubeleri” tekrar açılıp eğitim ve yayımda birlik sağlanmalıdır. Tarım Danışmanlığı kamu dışında etkin hale getirilmeli, tarımda özel sektör ve gelişen tarımsal üretim ve tüketim kooperatifçiliği için de zorunlu olmalıdır.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası olarak diyoruz ki; üretimdeki yapısal sorunlara kalıcı çözüm getirilmeli, üretim maliyetleri düşürülmeli, çiftçimizin kazandığı, tüketicinin makul fiyatlarla ürüne ulaşabildiği bir sistem kurgulanmalıdır. Ülke ve bölgeler düzeyinde büyük ova koruma alanları başta olmak üzere korunan ve sulanan tarım arazilerimizde üretim miktarı artışı, ürün çeşitliliği, üretim sürekliliğini sağlayacak ve Tarım Kanunu’na göre belirlenen zamanında ödenecek somut desteklerle yönlendirilecek “Planlı Tarımsal Üretim”e geçilmelidir. “Tarımsal Üretim Seferberliği” ilan edilmeli, girdi maliyetleri düşürülmeli, ucuz kredi olanakları oluşturulmalı, artırılacak ürün ve girdi destekleri üretime ve üretene verilmelidir.
Tarımsal kamu yönetimi güçlendirilmeli, tarım ve gıda sektörü özel sektörün inisiyatifine bırakılmamalı, çiftçilerin ve tarım kesiminin satın alma, eğitim, üretim ve ürün satış konularında güçlenmesi için kooperatifleşmesi desteklenmelidir. “Kamucu Tarım Politikaları” ivedilikle yaşama geçirilmelidir.
Meslektaşlarımızın ve üreticilerin mağduriyetini engellemek ve tarım sektörüne yönelik olumsuz sonuçların önüne geçebilmek için çalışarak, araştırarak ilgili kurumları ve kamuoyunu bilgilendirerek görevimizi yerine getirmeye devam ediyoruz ve edeceğiz.
Mesleğimizin itibarsızlaştırılması, mesleki yetkilerimizin elimizden alınması, meslek örgütümüzün işlevsizleştirilmesi ve bölünmesine izin vermeyeceğiz.”