Prof. Dr. İlber Ortaylı: “Yeryüzünün büyük iklim değişiklikleriyle mücadele ettiği bu asırda açlık tehlikesi kapıdadır. Kıtlığı, kimya sanayinin bulguları ve müdahalesiyle bolluğa çevirmemiz mümkün değil. Tarlada ve bahçede yetiştirileni iyi değerlendirmek ve asıl tüketiciye uygun fiyatlı devretmek gerekir, bu bile siyasi tercih meselesi değildir, doğru olanı yapmak ve ona göre örgütlenmek gerekiyor.”
Prof. Dr. İlber Ortaylı, Hürriyet gazetesinde bugün yayınlanan köşe yazısında ‘açlık kapıda’ uyarısında bulundu. Yazısının bir bölümünü tarıma ve yapılan yanlışlara ayıran Ortaylı; “Tarımsal istatistiklere bakıp ilgili raporları okumasak bile çıplak gözle gördüklerimiz bize bazı yanlışlarımızı, hataları gösteriyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Ziraatta arz-talebin, serbest piyasa kurallarına bırakılamayacağına dikkat çeken Prof. Dr. Ortaylı, yazısının ilgili bölümünde şu değerlendirmeye yer verdi:
Toplanmayan meyve serbest piyasa kuralına bırakılamaz
“Hepimiz uzun bir tatili geride bıraktık. Türkiye motorize oldu. İstanbul-İzmir arası ve İç Anadolu’ya doğru da otoyollar arabalarla doldu. Fakat artık kıyı köşedeki köylere ve yerleşmelere de gidiyoruz. Tarımsal istatistiklere bakıp ilgili raporları okumasak bile çıplak gözle gördüklerimiz bize bazı yanlışlarımızı, hataları gösteriyor. Bir vakitler küçük Asya flora bakımından en renkli yerdi. Dünyanın en güzel halıları ve renkleri bugün artık kaybolan bitki türlerinden elde edilirdi. Bizim hayatımızın içinde çok yakın zamanlara kadar sebze ve meyvenin cenneti Türkiye’ydi. Büyük bir gerilemenin içine girdik. Tarımda destekleme politikasını körü körüne ve ayırt etmeksizin terk eden 1980 sonrası iktidarlar bir yıkıma neden oldular. Üstelik bu alanda da kayırmacılık yapıldı; mesela hiçbir şekilde kalitesi iyi olmadığı halde Karadeniz çayına verilen sübvansiyon başka bazı tarımsal ürünlerden esirgendi. 1950’lerden beri Türkiye’nin tahıl cinsleri üzerinde bilgisizce spekülasyonlara girişildi. İnsanlarımız ağız tadını ve eski lezzeti kaybettiler. Bugün Türkiye meyvelerini toparlayamıyor, bağbozumu istenen neticeyi veremiyor, sebze bahçeciliği eski ürünleri çıkaramıyor. Bayram tatilinde yolculuğa çıktığınız zaman, meyveleri toplanmayan bahçelerin yanından geçtiniz ve dünyanın en güzel şeftalilerin yetiştiği Bursa ovasında şehirleşme ve endüstrinin yarattığı tahribatı gördünüz, bugün artık o eski Bursa şeftalisini bulamıyorsunuz.
Açlık kapıda
Kaymakam, belediye reisi, il tarım müdürü gibi memurlardan oluşan taşra idaresi çiftçinin ürettiğiyle nihai alıcının temasını ayarlamıyor. İnsanlar çok ucuza elden çıkarabildiği ürünü toplamamayı tercih etmeye başladılar ve öte yandan şehirlerdeki pazarlarda insanlar aynı ürünü pahalı olduğu için alamıyorlar. Ziraatta arz-talep, serbest piyasa kurallarına bırakılamaz. Burada sosyalizan laflar etmeye lüzum yok. Vahşi bir pazar mekanizmasının hiç uğramaması gereken alandır. Yeryüzünün büyük iklim değişiklikleriyle mücadele ettiği bu asırda açlık tehlikesi kapıdadır. Kıtlığı, kimya sanayinin bulguları ve müdahalesiyle bolluğa çevirmemiz mümkün değil. Tarlada ve bahçede yetiştirileni iyi değerlendirmek ve asıl tüketiciye uygun fiyatlı devretmek gerekir, bu bile siyasi tercih meselesi değildir, doğru olanı yapmak ve ona göre örgütlenmek gerekiyor.
Kooperatif gerek
Para değerindeki düşmeler ihracatçıya çok yararlı olur, buna rağmen Türkiye tarım ürünleri ihracatında gerekeni yapmıyor, çünkü pazar mekanizmalarının ayarlanamaması dolayısıyla çiftçi artık ya ekmiyor yahut da bahçesindeki sebze ve meyveyi devşirmiyor, tahıl ürünlerinin hasadında gevşek davranıyor.
Marmara havzasının meyve bahçelerinde toplanmamış meyveler, Eğridir Gölü civarında alıcısına ulaşamayan elma bahçeleri, Malatya’da dökülen kayısılar hazin manzaralardır. Tarım ürünlerinin israfı başka hiçbir israf kadar yıkıcı ve utanç verici olamaz. Kooperatif nizamının teşviki, hem de devlet tarafından teşviki ve örgütlenmesine yardımcı olmak gerekir.”