Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı Hüseyin Demirtaş, tarım ve hayvancılık sektöründeki sorunların en başında finansman sorununun geldiğini savundu. AB bütçesinin her yıl yaklaşık yüzde 40’ının tarımsal desteklemelere ayrıldığına işaret eden Demirtaş, ülkemizde tarıma bütçeden ayrılan kaynağın Tarım Kanunu’nda belirlenen yasal sınırın bile altında kaldığına vurgu yaptı.
Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) tarafından düzenlenen 18. Ulusal Tarım ve Gıda Kongresi, 17 Ocak Perşembe günü Ankara Ticaret Odasında (ATO) gerçekleştirildi. Kongrenin açış konuşmasını yapan TZD Genel Başkanı Hüseyin Demirtaş, tarım sektörünün dünyanın her yerinde devlet tarafından desteklenen bir sektör olduğunu vurguladı.
Tarım ve hayvancılık sektöründeki sorunların en başında finansman sorununun geldiğini savunan Demirtaş; tarımın teknik açıdan en fazla geliştiği ve çiftçilerin refah düzeyinin en yüksek olduğu Avrupa’da bile, AB bütçesinin her yıl yaklaşık yüzde 40’ının tarımsal desteklemelere ayrıldığına işaret etti.
Ülkemizde 2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu’na göre, bütçeden tarımsal desteklemelere ayrılacak payın alt sınırının, milli gelirin yüzde 1’i olarak belirlendiğini hatırlatan Demirtaş; “Bu hüküm göz önüne alındığında bütçeden tarıma ayrılan kaynağın yasal sınırın bir hayli altında kaldığı açıktır.” yorumunda bulundu.
Yıllardır birçok temel tarım ürününde üreticinin yeterli kazancı sağlayamadığı için üretim miktarlarının azaldığını söyleyen Demirtaş; “ekilmeyen tarım toprakları artmakta, çiftçilerin tarımsal kredi, elektrik ve su borçları birikmektedir. 2018 yılında TÜİK tarafından yayınlanan üretim rakamları bu eğilimin devam ettiğini göstermektedir. 2018 yılında döviz fiyatlarındaki yükselişin de etkisiyle tarımsal girdi fiyatları yüzde 50 ile yüzde 120 oranında arttı. İster bütçeden ayrılan tarımsal destekleme bütçesi isterse genel tarım bütçesi açısından bakılsın, tarımsal destekleme rakamları olması gereken noktanın çok altındadır” şeklinde konuştu.
Gıda fiyatlarındaki artışın esas nedeni…
Tarım sektöründe maliyetleri büyük ölçüde girdi fiyatlarının belirlediğini, girdilerin ise neredeyse yüzde 90’ının ithal edildiğini kaydeden TZD Genel Başkanı, gıda fiyatlarındaki artışın esas nedeni olarak şu ifadeleri kullandı:
“Hal böyle olunca, döviz fiyatlarında artış ya da girdi sağlayıcı şirketlerin piyasayı belirleyerek fiyatları yükseltmeleri durumunda maliyet enflasyonu olarak adlandırılan bir olgu gerçekleşmektedir. Ülkemizde gıda enflasyonu adı verilen aşırı fiyat artışlarının esas nedeni, bu maliyet enflasyonu ve üreticiden tüketiciye uzanan zincirin üretici halkasının kopmuş olması nedeniyle spekülasyona uygun koşulların ortaya çıkmasıdır.
Tarım ürünleri ve girdilerinin ithalatı kısıtlanır ve bu alanda harcana kaynak üretime yöneltilirse hem girdilerde hem de tarımsal ürünlerde fiyatları düşürerek gıda enflasyonunu önlemek mümkündür. Ancak bunun için kararlı bir ulusal tarım politikası uygulanmalı ve tarıma verilen destek artırılmalıdır.
Bu önerimize karşı ekonomik koşullar öne sürülürse bizim söyleyeceğimiz şudur; kısıtlı ekonomik kaynaklar zaten dışarıdan yapılan ithalata harcanıyor. Bu durumda biz bir anlamda dışarıdaki çiftçiyi desteklemiş oluyoruz. İthalata verdiğimiz parayı üreticiyi desteklemek için kullanırsak bir şey kaybetmeyiz, çok şey kazanırız.”
“Kırsal hayatın temeli aile çiftçiliğidir”
Temel girdilerini ve üretimde kullandığı tohumları ithal eden, ürettiği ürünü işlemeyen ülkelerin, giderek tarım ürünlerini de ithal etmek zorunda kalacağına ve böylece geleceklerini ipotek altına alacaklarına dikkat çeken Demirtaş, konuşmasını; “sürdürülebilir tarım ve sürdürülebilir gelecek için, ithalata değil üretime yönelik ulusal tarım ve kırsal hayatın temeli aile çiftçiliğidir” sözleriyle tamamladı.