Dünya Çiftçiler Günü’nde düzenlenen “Söz Çiftçide” başlıklı online toplantıda konuşan zeytin ve muz üreticisi Zafer Tan, Türk çiftçisini yel değirmenleriyle savaşan Don Kişot’a benzetti. Tan, “Don Kişot yel değirmeniyle tek başına savaştı, bizim çiftçimiz de Don Kişot gibi tek başına mücadele ediyor, sahipsiz” dedi.
Antalya Ticaret Borsası’nın (ATB) başkanlığını yürüttüğü Antalya Tarım Konseyi(ATAK), Dünya Çiftçiler Günü’nde “Söz Çiftçide” başlıklı online toplantı düzenledi. Gazeteci Galip Umut Özdil’in moderatörlüğünü yaptığı toplantıya, ATB ve ATAK Başkanı Ali Çandır, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Çetin, Ziraat Odası Başkanı Nazif Alp ile çiftçiler katıldı. Umut Özdil, pandemi dönemiyle birlikte tarımın öneminin ortaya çıktığını vurgularken, “Ancak üreticimizin sorunları maalesef devam ediyor” dedi. Üreticinin sorun ve çözüm önerilerini dinlemek için böyle bir toplantı düzenlediklerini belirten Özdil, “Pandemi döneminin iki kahramanı var; sağlık çalışanları ve çiftçilerimiz. Çiftçilerimizin sorunlarına çözüm noktasında ivme kazandırabilirsek ne mutlu bize” dedi.
Fiyatlar konuşuluyor ama girdi maliyetlerini konuşan yok
ATB ve ATAK Başkanı Ali Çandır, “Kalkınmanın temeli tarımdır” diyerek sözlerine başladı. Tarımın stratejik bir sektör olmasının yanında artık beka sorunu olduğunu kaydeden Çandır, “Çiftçinin sorunlarını çözmeliyiz. Çiftçiye itibarını yeniden kazandırmalıyız. Çiftçi zenginleşirse ülke zenginleşir. Her türlü zorluğa rağmen alın teriyle toprağa değer katan çiftçilerimizin ellerini öpüyorum” dedi.
TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve ATSO Başkanı Davut Çetin, her enflasyon açıklandığında günah keçisi ilan edilen çiftçinin girdi maliyetlerine bakılması gerektiğini söyledi. Çetin, “Hal fiyatları kilo bazında ortalama yüzde 8.5-9 arttı ama çiftçinin girdi maliyetlerini konuşan yok. Üretim maliyetleri gözden geçirilmeli” dedi.
Ziraat Odası Başkanı Nazif Alp, çiftçinin salgında, savaşta ve barışta ürettiğini belirterek, “Çiftçinin elinden tutulduğunda, desteklendiğinde üstesinden gelemeyeceği hiçbir şey olmaz” dedi. Çiftçinin üzerindeki girdi maliyetlerinin azaltılması isteyen Alp, “1 dolara ihtiyacımız olduğu bugünlerde üzerimizdeki girdi maliyeti baskısını kaldırın, yeni pazarlar bulun çiftçi ürün de üretir, ihracata katkı da sağlar” dedi.
Türk Çiftçisi Don Kişot Gibi
Toplantıya her ilçeden ve ürün grubundan katılan üreticiler, girdi maliyetlerinin yüksekliğine dikkat çekerken, desteklemelerin doğru ve yerinde yapılmasını talep etti. Zeytin ve muz üreticisi Zafer Tan, Türk çiftçisini yel değirmenleriyle savaşan Don Kişot’a benzetti. Tan, “Don Kişot yel değirmeniyle tek başına savaştı, bizim çiftçimiz de Don Kişot gibi tek başına mücadele ediyor, sahipsiz” dedi.
Domates üreticisi Ramazan Koç, “Pandemide domates üretimi ve satışında sıkıntı yaşamadık. Gelirimiz iyi oldu ama girdi fiyatları çok yüksek olduğu için karımızda ciddi sıkıntı var. Üre gübresinde geçen yıla göre yüzde 100 artış var. Girdilerdeki artışı ürünün satış fiyatına yansıtamadık. Kişisel giderlerimizden kısarak ayakta kalmaya çalışıyoruz. Çiftçinin hiçbir sosyal faaliyeti yok” dedi.
Küçükbaş hayvan yetiştiricisi Nevzat Bayındır, yeni neslin hayvancılıkla uğraşmak istemediğini söylerken, “Böyle giderse özellikle küçükbaş hayvanda 5-10 sene sonra yetiştirici kalmaz. Bizim nesilden sonra bu işi yapacak kimse yok. Hayvanı otlatacağımız mera alanları giderek daralıyor. Hayvan otlatacak yer bulamıyoruz” dedi.
“Motivasyonumuz düşük”
Portakal üreticisi Mete Apaydın, endüstri mühendisliği bölümü mezunu olduğunu kaydederken, “İstanbul’da üniversiteyi bitirdikten sonra Finike’ye döndüm ve 3 nesildir uğraştığımız portakal üretimine devam ettim. 2013 yılından beri e ticaretle dünyaya Finike portakalı ulaştırıyorum. Ancak, son 10-15 yıldır motivasyonumuz düşük. Çiftçi hak ettiğini kazanamıyor. Ana sorunumuz girdi maliyetlerinin yüksekliği. Armatör gemisine ÖTV’siz mazot alıyor, üreten çiftçi neden mazotu ÖTV’li alıyor” dedi. Geçen yıl aşırı sıcak nedeniyle meyvelerde dökülme olduğunu, ortalama yüzde 50 tonaj kaybı yaşandığını anımsatan Apaydın, “Doğal olarak fiyatlar yükseldi. Yeni yılda Tarım Bakanlığı portakal ihracatına kısıtlama getirdi. İç piyasada fiyatı indirmek için üreticiyi bitirdiler. Enflasyonu baskılamak için arz talep dengesine müdahale ederseniz üreticiyi bitirirsiniz. Yıllardır zorla kazandığımız yurtdışı pazarına 20 gün mal gönderemezsek o pazarı kaybeder, kazanmak için de 10 yıl daha uğraşırız” diye konuştu.
Yeşillik üreticisi Yadigar Dalkıran, 17 günlük kapanma döneminde pazar kurulmadığı için ürünlerinin elde kaldığını belirterek, “Ciddi zararımız oldu. Çiftçi olarak veresiye alıyoruz, kazanınca borcumuzu krediyle kapatıyoruz. 1 domates fidesi 3-4 TL, ilaç, gübre, plastik dolara endeksli, girdi maliyetleri düşürülmeli” dedi.
50 yıl yaptığı çiftçiliği bıraktı
50 yıl çiftçilik yaptıktan sonra çiftçiliği bırakan Mustafa Ateş, “Çiftçilikten para kazanmadığım için vazgeçtim. Eskiden 2 dönüm sera ile ya traktör alıyor ya ev alıyorduk. 2 dönüm alandan kazanıyorduk, şimdi 20 dönümden para kazanmıyoruz. Üretimden vazgeçtim artık seralarımı kiraya veriyorum” diye konuştu.
Armut üreticisi Süleyman İnce, Korkuteli’de Coğrafi İşaretli Karyağdı Armudu üretimi yaptıklarını belirtirken, “Bu yıl ürünümüz elde kaldı. Çevremizdeki çoğu üretici girdi maliyetleri nedeniyle üretimden vazgeçiyor, ağaçlarını kesiyor” dedi. İnce, kooperatiflerin daha etkin çalışması gerektiğini, örgütlü olan çiftçinin birlikte hareket ederek kazanabileceğini söyledi.
İthalat sopası tepemizde
Süt üreticisi Ünal Çoban, ürün fiyatlarının ithalat sopasıyla sürekli baskılandığını ancak girdi maliyetlerin herhangi bir müdahale olmadan her gecen gün arttığını kaydetti. Çiğ süt fiyatları baskılanarak enflasyonun önüne geçilemeyeceğini söyleyen Çoban, “Süt yem paritesi bozuldu. 1 litre sütle bir kilo yem alınıyor, bu şartlarda üretici para kazanamaz” dedi. Desteklerin ürüne yapılması, teşvik ve desteklerin bölgeye göre hazırlanmasını isteyen Çoban, “Aile işletmeleri gıda tekelleşmesinin önünde toplumun ve devletin ileri karakollarıdır. Tekelleşmenin önüne geçmek için aile işletmeleri daha fazla desteklenmeli. 10 baş işletme ile 1000 baş işletme aynı destek ve teşvik programından faydalanıyor. Uygulanan yanlış politikalarla tarımın ve hayvancılığın yanlış tarım politikalarla ailelerden alınıp çok uluslu şirketlere verilmesi bizi kaygılandırıyor. Bu bizim ekmeğimiz, ekmeğimizi kimseye vermeyeceğiz” diye konuştu.
Kırmızı et üreticisi İlhan Ayhan, kurdaki yükselişle birlikte yem fiyatının önüne geçilemediğini söylerken, “Bu maliyetlerle üretim yapmamız olanaksızlaşıyor. Kırmızı Et Üretici Birliği’ne her gün ‘para kazanamıyoruz işten ayrılıyoruz’ diye istifa dilekçeleri geliyor. Bu politikalarla Eylül- Ekim ayından sonra et fiyatlarının önüne geçilemez” dedi.
Mantar üreticisi Osman Yapıcı, kompost, elektrik, işçi fiyatları gibi girdilerin yüksekliğinden yakınırken, komposttaki yüzde 18 KDV’nin düşürülmesini istedi.
Pamuk üreticisi Süleyman Bacak, pamuğun stratejik bir ürün olduğunu belirtirken, Türkiye’de tekstil sektörünün 1.5 milyon ton lifli pamuğa ihtiyacı varken, 650 bin ton üretim olduğuna dikkat çekti. Bacak, “Aradaki farkı ithal edip döviz kaybediyoruz. Pamukta tekstilcinin ihtiyacını karşılayacak hale gelmeliyiz. İnsanlar para kazanmayınca pamuğu bıraktı. Pamuk üretiminde kooperatifleşme çok önemli” diye konuştu.
[mc4wp_form id=”25750″]