TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Atalık, TÜİK verilerine göre 2018 yılının ikinci çeyreğinde tarım sektörünün yüzde 1,5 oranında küçüldüğünü, sürekli fakirleşen çiftçinin 2017 yılında Zonguldak ilinin toplam yüzölçümü kadar tarım arazisini ekmekten vazgeçtiğini, son 15 yılda ise ekilmeyen tarım arazisi miktarının Belçika’nın toplam yüzölçümünün üzerine çıktığını açıkladı.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Atalık, TÜİK verilerini değerlendirdiği basın açıklamasında; Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) bir önceki yılın aynı dönemine göre 2018 yılının ikinci çeyreğinde (Nisan, Mayıs, Haziran) %5,2 artmasına karşın, tarım sektörünün toplam katma değerinin %1.5 azaldığını söyledi. Çiftçinin sürekli fakirleştiğine dikkat çeken Atalık, 2017 yılında Zonguldak ilinin toplam yüzölçümü kadar tarım arazisini ekmekten vazgeçtiğini belirttiği açıklamasında tarımın durumuyla ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Enflasyon, bir önceki yılın Aralık ayına göre 2018 yılı Haziran ayında %9.4, önceki yılın Haziran ayına göre de %15,4 olarak gerçekleşti. Buna karşın Aralık 2017 – Haziran 2018 dönemleri için çiftçinin üretimde kullandığı girdilerden mazot, Et ve Süt Kurumu (ESK) verilerine göre %13.2, DAP gübresi %38.7, üre gübresi %14.5, besi yemi %21.3 ve süt yemi %24.4 artış gösterdi. Tarımsal girdilerin fiyatları enflasyonun çok üzerinde artış gösterir iken, çiftçimizin alım gücü yine geriledi.
Sürekli fakirleşen çiftçimiz 2017 yılında Zonguldak ilimizin toplam yüzölçümü kadar tarım arazisini ekmekten vazgeçti. Son 15 yılda ise ekilmeyen tarım arazisi miktarı Belçika’nın toplam yüzölçümünün üzerine çıktı.
TÜİK’in Mayıs 2018’de yayımlanan Bitkisel Üretim 1. Tahminine göre önemli ürünlerimizden buğday, mısır, patates, kuru fasulye, kırmızı mercimek, kuru soğan, domates, biber, patlıcan, taze fasulye, karpuz, ayçiçeği, şeker pancarı, kayısı ve fındık üretiminde gerileme beklenmektedir.
Çiftçinin alım gücünün gerilemesi, bunun sonucu olarak üretimden çekilmesi ve üretimin gerilemesi, çözüm olarak ithalatın tercih edilmesi üretimi olumsuz etkilemekte, fiyatları geriletmek – durdurmak yerine daha da yükselmesine neden olmaktadır.
Artan et fiyatlarına çözüm olması için 2010 yılında başlatılan canlı hayvan ve et ithalatı 2017 yılında rekor düzeye ulaştı. Bu kapsamda 2017 yılında sığır, koyun ve kırmızı et ithalatına 1.3 milyar dolar ödendi. İthalat 2018 yılında daha da hızlandı ve Ocak – Temmuz döneminde 1.2 milyar dolara ulaştı.
Canlı sığırın 1 kilosuna ödediğimiz dövizin TL karşılığı 2017 yılında 13.83 TL’den 2018 yılında 15.31 TL’ye, koyun için yaptığımız ödeme 12.73 TL’den 13.92 TL’ye, kırmızı ette ise 16.15 TL’den 18.79 TL’ye yükseldi. Görüleceği üzere ithalatın bırakın fiyatları geriletmesini yerinde tutabilmesi dahi mümkün olmadı.
Ucuz et projesinin hayata geçirildiği Kasım 2017’den günümüze ESK’da satılan kıymanın fiyatı %20, kuşbaşı etin fiyatı ise %16 arttı.
Aynı durum bitkisel ürünlerin ithalatı için de geçerlidir. İthalatına önemli düzeyde döviz ödemekte olduğumuz ürünlerin 2017 ve 2018 yılları arasında 1 kilosu için yapılan ödemelerinin TL cinsinden karşılıklarına bakarsak buğdayda 77 kuruştan 86 kuruşa, mısırda 76 kuruştan 85 kuruşa, soyada 1.47 TL’den 1.81 TL’ye, pamukta 6.64 TL’den 7.78 TL’ye yükseldiğini görüyoruz.
Tarım ürünleri dış ticaretinde Türkiye 2017 yılında 729 milyon dolar açık verirken 2018 yılının ilk 7 ayında verilen açık 2 milyar dolara ulaştı.
İthalata bağımlı hale gelen tarımımız döviz kurlarından fazlasıyla etkilenmekte, çiftçimiz emeğinin karşılığını alamazken tüketici de giderek artan fiyatlar nedeniyle kaliteli ve yeterli gıdaya ulaşmakta giderek artan düzeyde zorluk yaşamaktadır.
Döviz kurundaki sert yükselme yılın üçüncü çeyreğinde başlamış olup bu dönemde ve sonrasında tarımımızdaki küçülmenin daha fazla olması beklenmelidir.
Ülkemizin gıda egemenliğinin sürdürülebilmesi açısından tarımımızın ithalat bağımlılığına son vermemiz gerekmektedir. Bunun için de konunun tüm tarafları bir araya gelerek üretime engel sorunlara çözüm aranmalı, ithalat yerine öncelikle öz kaynaklarımız ile üretim planlanmalıdır.”