Neleri eleştiriyorum, niye eleştiriyorum?

0
1464
Ali Osman Mola
Ali Osman Mola / [email protected]

Plansızlığı, programsızlığı, takipsizliği eleştiriyorum.

Özellikle son birkaç aydır olayların arkasından sürükleniyorsam da lafı dönüp dolaştırıp bu konuya getiriyorum.

Aslında olayların arkasından sürüklenmemizin, bir türlü esasa gelemememizin sebebi de bunlar: Plansızlık, programsızlık, takipsizlik.

Eleştirilerimi eleştirenler de var elbette…

Eleştirenler eleştirilerini genellikle şu savunma cümlesiyle ifade ediyorlar:

“Ama hükûmet, çiftçilere, daha önceki hükûmetlerden daha fazla destek veriyor.”

Tamam, miktar olarak destekleri inkâr etmiyorum ki! Aksine destekliyorum da.

Sorguladığım ve eleştirdiğim tarafı, şu tarafı:

Eğer destekler, 16 yıldır bir plan ve program dâhilinde verilmişse beklenen bir sonuç da var demektir.

Peki, tarım ve hayvancılığımızın bugün geldiği noktadan, içinde bulunduğu durumdan memnun musunuz?

Hedeflere ne oranda ulaşıldı?

Şu cevabı kabul etmiyorum:

“Bunları yapmasaydık durum daha kötü olurdu.”

[Bu cevap (mazeret), son birkaç yıldır, başka sorunlar sorgulandığında da sıkça kullanılır oldu. Zekice olduğunu kabul ediyorum fakat ahlaki bulmuyorum.]

Damızlık dışarıdan, embriyo dışarıdan, canlı hayvan dışarıdan, karkas ve lop et dışarıdan, ilaç dışarıdan, gübre dışarıdan, sebze tohumları dışarıdan vesaire.

(Bakan Pakdemirli’den alıntı.) “Çiftçimizin yüzde 80’i toprağının özelliklerini bilmiyor. Toprakta ne yetişir, nasıl yetişir bilmiyor. Yanlış gübreleme yapıyor.”

Her yıl 100 bin hektar tarım toprağımız ve ormanlarımız başka amaçlarla kullanmak için yok ediliyor. Üzerlerine kaçak konutlar yapılmasına göz yumuluyor. Sonra da bu vahşet “devletin vatandaşla barışması” adı altında övünülerek affediliyor.

Sadece tarım topraklarımızı değil, yaylalarımızı, meralarımızı, otlaklarımızı, bağlarımızı, bahçelerimizi de kaybediyoruz.

Kooperatiflerimiz kendilerinden beklenen faydanın çok uzağındalar.

Uzatmayayım.

Hani “Bunları yapmasaydık durum daha kötü olurdu.” mazeretine sığınılıyor ya…

Bunlardan daha kötüsü ne olabilir ki?

Geldiğimiz nokta buysa o destekler niçin verildi ve -daha önemlisi- niçin aynı şekilde verilmeye devam ediliyor?

Sektörün durumu ne, bütçemiz ne, bilgimiz ne, maliyet ne olur, riskler neler, öncelikler neler, sürdürülebilir mi gibi soruların, hatta gerekli mi sorusunun daha en baştan sorulması gerekmiyor mu?

Bırakalım devletin yatırımlarını, harcamalarını bir tarafa, kendimiz için düşünelim. Bu soruları sormadan yatırım yapar mısınız, para harcar mısınız?

“Harcadınız.” diyelim. Belli aşamalarda işlerin istediğiniz gibi gidip gitmediğini denetleyip yeni tedbirler almaz mısınız, yeni yollar yöntemler bulmaz mısınız?

Bu soruları sormadan yatırım yapanın, para harcayanın, denetimleri yerinde ve zamanında yapmayanın sonu iflastır.

Sonuç olarak…

Madem hayvancılığı geliştirmek için destek veriyorsunuz, “Niçin önce hayvanları neyle ve nasıl besleyeceğinizi düşünmüyorsunuz, niçin damızlık ve embriyo konusunu işe başlamadan çözmüyorsunuz, niçin önce bunlara destek vermiyorsunuz?” diye soruyorum.

Madem çiftçimizin yüzde 80’i toprağının özelliğini bilmiyor, madem çiftçimiz toprakta neyin nasıl yetiştiğini bilmiyor; madem çiftçimiz yanlış gübreleme yapıyor, “Niye önce bunları tespit edip öğretmiyorsunuz? Bunları bilmeden verilen destekten ne umuyorsunuz?” diye soruyorum.

Benim plandan, programdan, takipten anladığım bunlar.

Bunları eleştiriyorum işte.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz