TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO), tarımda yaşanılan gelir kayıplarının gübre, traktör, yem, ilaç tedarikini de olumsuz etkilediği ve bu sanayilerin de tarımla birlikte ciddi bir sarsıntı yaşadığına dikkat çekti.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO), her ay iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez’in katkısıyla hazırladığı sanayinin sorunları bülteninin 46’ncısını, tarımda yaşanan sert düşüşlerin imalat sanayii alt dallarına etkisine ayırdı. Tarımı çökerten politikaların sonuçta katı bir gıda enflasyonu sorunu yarattığına dikkat çekilen raporda, başta gıda-içecek sanayii olmak üzere tarımla ilişkili sanayi dallarının da olumsuz etkilediğine dikkat çekildi.
TÜİK, Merkez Bankası, Hazine Müsteşarlığı, Gıda ve Tarım Bakanlığı, TSKB, Türkiye Bankalar Birliği raporları ve verileri kullanılarak yapılan analizde, tarımda yaşanılan gelir kayıplarının gübre, traktör, yem, ilaç tedarikini de olumsuz etkilediği ve bu sanayilerin de tarımla birlikte ciddi bir sarsıntı yaşadığına dikkat çekildi.
MMO analizinde şu noktalara vurgu yapıldı:
-Gıda fiyatlarında Ocak ayında 2003 yılından bu yana, yani son 16 yıldaki en yüksek seviyeye ulaşıldı. Fiyatı en çok artan 25 ürün sıralamasında ilk 9 sırada yaş sebze ve meyve ürünleri yer aldı. İlk 15 ürünün 12’si sebze ve meyve ürünleri oldu.
-Gıda enflasyonundaki artış tek başına Ocak ayındaki afetle açıklanamaz. Yıllardan beri tarımda biriken ve kronikleşen sorunlar var. Tarımda yaşanan bu sorunlar çözülmeden, gıda fiyatlarındaki artışın önüne geçilemez. Önemli bir tarım ve hayvancılık potansiyeli olan Türkiye’de tarımın gerilemesi, AKP döneminde hızlandı. Tarıma önemli destekleri olan kamu kuruluşlarının Hazine’ye yük oluşturduğu gerekçesiyle özelleştirilmesi, tarımı önemli bir destekten mahrum bıraktı.
-Bütün Avrupa Birliği ülkelerinde tarıma destekler korunur ve yer yer artırılırken Türkiye’de, kamu maliyesinde mali disiplin sağlamak adına destekler azaltıldı.
Desteklerin azalması ile birlikte, Kürt sorununa barışçı çözümler üretmek yerine “güvenlikçi” politikalardaki ısrar, bunun devamı olarak Güneydoğu’daki birçok köy ve mezrada zorunlu göç uygulamasına geçilmesi, can ve mal korkusu ile köylerin terki, tarımsal potansiyelin de körelmesi sonucunu yarattı.
-Tarım ve sanayi yerine İstanbul kent rantı iştahına prim verilmesi sonucu destekleri azalan ve üretim teşviki görmeyen çiftçinin motivasyonu da azaldı. Bu da tarımı önemli bir nüfus için geçim alanı olmaktan çıkardı.
-Tarımda yaşanan üretim gerilemeleri, bitkisel ve hayvansal ürünleri işleyen gıda ve içecek sanayii başta olmak üzere, tarımsal sanayileri de olumsuz etkiledi. Bunların yanı sıra tarıma girdi veren yem, tarımsal ilaç, gübre, traktör gibi sektörler de tarımdaki gerilemeden olumsuz etkilendiler.
-Öte yandan, gıda enflasyonundaki sert seyir, genelde sayıları 19 milyonu bulan ücretli kesimin kendisini ve ailesini geçindirmek için ihtiyaç duyduğu gıda maddelerini satın almada güçten düşmesine neden oldu. Bu nedenle genel olarak sanayi ve hizmet sektöründe ücret beklentileri yukarı çıktı, bu da sanayi ve hizmet işletmeleri için ücret maliyetinde artış ihtimali anlamına gelir.
-Tarımla ilgili sektörlere bakıldığında gıda sanayiinde son çeyrekte küçülmenin yüzde 6,7’yi bulduğu, içecekte değişmediği izleniyor. Tarıma girdi temin eden sanayilerde de ciddi daralmalar var. Örneğin, traktör üretiminde geçen yıl 72 bin adetlik üretimle rekor kırılırken 2018’de üretim yüzde 34 düşüşle 47,7 bin adete geriledi.
-Tüm sektörlerde şirketlerin toplam batık kredi oranı 2018 sonunda yüzde 4,4 olarak açıklanırken tarım ve gıda sanayisinde bu oranın yüzde 5-6 aralığında olması dikkat çekicidir.
-Aralarında Keskinoğlu, Yörsan, Agromey, Saray Tarım gibi büyük gıda firmalarının bulunduğu firmaların konkordato kulvarına girmeleri, gelecekte sektörde oluşacak önemli yaprak dökümlerinin habercisidir.
-Üretime küstürülen çiftçiyi üretimle barıştırmak, tarımsal sanayileri de düze çıkarmanın ön koşuludur. Tarladan, mandıradan, fabrikadan tüketiciye ulaşım sorunlarını bir bütün olarak ele almak ve kronik hale gelen sorunlara çözüm üretmek gerekiyor. Bu sorunların en başında yüksek girdi fiyatları, çiftçinin üretim iştahının kaybolması ve üretimi terk etmesi, pazarlama zincirindeki sorunlar nedeniyle ürünün tüketiciye pahalı ulaşması geliyor. Ürün kayıpları, iklim değişikliğine bağlı afetler, yıkıcı ithalatın yarattığı tahribat, üretici kooperatiflerinin yetersizliği konuları üstünde de durulması gerekiyor. Bu sorunların tümünü kucaklayan bütüncül bir tarım politikasının oluşturulması ve kararlılıkla uygulanması, tarımın yanı sıra onunla ilişkili sanayi alt sektörlerini de yeniden ayağa kaldırmanın ön şartlarıdır.