5.7 C
Ankara
Pazar, Aralık 22, 2024

Küresel iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek sektör tarım

Okumalısınız!

Yaşam İçin Gıda
Yaşam İçin Gıda
Gıda, yaşamdır! Yaşamınız söz konusu olduğunda efsaneleri bir kenara bırakın!

Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç, TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonunda yaptığı sunumda, Küresel iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek sektör tarım olduğunu, Bakanlık olarak küresel iklim değişikliği etkilerinin en aza indirilmesi ve kuraklıkla mücadele kapsamında çalışmalara devam ettiklerini belirtti.

AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu başkanlığında toplanan TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu, Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç, Tarım Reformu Genel Müdür Yardımcısı Metin Türker, Bitkisel Üretim Genel Müdürü Mehmet Hasdemir, Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Mustafa Altuğ Atalay ve Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü Nevzat Birişik’ten, Bakanlığın iklim değişikliği ve kuraklıkla mücadele çalışmaları hakkında bilgi aldı.

Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç, Komisyona yaptığı sunumda, küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine rağmen tarımsal üretimde dünyada ilk 10’da, Avrupa’da da birinci sırada olma pozisyonunu korumaya gayret gösterdiklerini belirtti.

Tarımın, küresel iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek sektör olduğunun farkında olduklarını ifade eden Tunç; “Bu farkındalıkla, Bakanlık olarak üzerimize düşen sorumluluk ve görevin bilinciyle çalışmalarımızı tüm gayretimizle sürdürüyoruz. Sahip olduğumuz 23,1 milyon hektar tarım arazisi, 14,6 milyon hektar mera arazisi ve 22,6 milyon hektar orman arazisi sorumluluk sahamızdır. 6,7 milyon hektar tarım arazisini sulayarak; 6,5 milyon hektar tarım arazisini toplulaştırarak; 8,4 milyon hektar tarım arazisini, 315 büyük ovayı koruma altına alarak yapmış olduğumuz çalışmalar küresel iklim değişikliği etkilerini azaltma çaba ve gayretinin bir göstergesidir.” şeklinde konuştu.

Küresel iklim değişikliği etkilerinin en aza indirilmesi ve kuraklıkla mücadele kapsamında çalışmalara devam ettiklerini kaydeden Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Su stresi çeken bir ülkeyiz. Ülkemiz 2004 yılından itibaren BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraftır. Bakanlığımız tarafından gerek bu sözleşme kapsamında gerekse kendi iç mevzuatımızın gereği olarak arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri çalışmaları, toprak koruma ve arazi kullanım uygulamaları ile su tasarrufu sağlayacak modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması yürütülmektedir. Ayrıca bitki ıslahı ve kuraklığa dayanaklı çeşitlerin geliştirilmesi, mera ıslahı, küresel iklim değişikliğinin tarıma ve doğal kaynaklara olası etkilerinin tahmini, izlenmesi ve alınacak tedbirlerin geliştirilmesi için gerekli araştırmalar yapılmaktadır. Biyolojik çeşitliliklerin gen bankalarında koruma altına alınması, dezavantajlı kırsal alanlar için özel koruma ve altyapı projelerinin yürütülmesi, artan doğal afetlerden üreticilerin daha az etkilenmesi için sulama yatırımları, sigorta, eğitim, yayım ve tohum dağıtımı gibi çalışmalar bakanlığımızca yürütülmektedir. Dezavantajlarımıza rağmen üreticimizin gayreti, kamu yönetiminin etkin destekleriyle tarımda dünyada ilk 10’da, Avrupa’da da birinci sırada olma pozisyonumuzu korumaya gayret göstermekteyiz. Küresel iklim değişikliği etkilerinin en aza indirilmesi ve kuraklıkla mücadele kapsamında çalışmalara devam ediyoruz.”

Türker: Tarım alanlarımızda azalma söz konusu

Bakan Yardımcısı Tunç’un ardından komisyona bilgi veren Tarım Reformu Genel Müdür Yardımcısı Dr. Metin Türker tarım alanlarımızda azalma olduğunu vurguladı. Bugün Türkiye’de 23 milyon hektar tarım alanı, 14,6 milyon hektar mera alanı olduğunu kaydeden Türker; “Bu iki alanın oranı 1980 yılında toplam arazi varlığımızın yüzde 65’iyken bugün yüzde 49-50 mertebesindeyiz. Yani alanlarımızda da bir azalma söz konusu.” dedi.

“Yer altı suyu kullanımı alarm veriyor”

Konum itibarıyla 25 su havzası, 30 tarım havzası ve 7 tarım bölgemiz olduğunu söyleyen Türker, Komisyona şu bilgileri aktardı:

“Birçok bölgemizde özellikle yer altı suyu kullanımı alarm vermiş durumda, 200-300 metrelere hatta Mardin’de 400 metrelere kadar inmiş durumdayız. Dolayısıyla 23,1 milyon hektar ekilebilir tarım alanımızın içerisinde 8,5 milyon hektarın, 6,7 milyon hektarını sulamaya açmakla çok büyük bir hizmeti yerine getirdik ve iklim değişikliğinden -özellikle bu Covid sürecinde- en az şekilde etkilenerek hatta bazı alanlarda da rekor kır ma imkânını sağladık. 112 milyar metreküp rezervimiz var, işletme rezervimiz, kişi başına düşen 1.347 metreküp. Su zengini değiliz, su kısıtımız var.

Üretim alanları kayacak

İklim değişikliği, tarım üzerinde, her şeyden önce ekolojik olarak dengenin de bozulmasına ve üretim alanlarının kaymasına sebebiyet verecek. Bu arada dünya yerküresinin bazı bölümleri negatif etkilenirken, bazı bölümleri pozitif etkilenecek. Türkiye maalesef, bu noktada negatif etkilenecek bölgeler arasında. Akdeniz Bölgesinde önümüzde yıllarda daha fazla kuraklık ve Akdeniz ikliminin içeri ve kuzeye doğru, bitki çeşitliğinin de bu tarafa doğru kaymalarını da görüyor olacağız. Endekse baktığımız zaman da gerçekten yine Türkiye, özellikle Akdeniz Bölgesi -yarısı görünüyor, o kısmı görünüyor ve endeks de yüksek – en fazla etkilenecek bölgeler arasında görülmektedir ki burada iklim değişikliğinden ülkemizde en fazla etkilenecek alanlara baktığımızda İç Anadolu Bölgesi, Akdeniz, Ege ve Güneydoğu. Yani Türkiye’nin gıda yükünün, sanayi ham madde yükünün, ihracat yükünün en önemli kısmını çektiği ve büyük ovaların da büyük oranda verimli ovaların da bulunduğu alanlarımız. Bu nedenle bu alanlar en fazla etkilenecek bölgeler olarak görülmektedir ve hâliyle, topraktaki bozulmalar, biyolojik dengedeki bozulmalar, verim kabiliyetindeki düşmeler en büyük risklerimiz olarak karşımıza çıkacak.

Süt ve et veriminde de kayıplara yol açacak

Yapılan çalışmalarda -bu son derece önemli- sadece bitkisel üretimdeki değişik veya verim kayıpları değil, aynı zamanda da hayvancılık ve hayvansal üretimde de değişik önümüzdeki yıllarda bazı risklerle karşı karşıyayız. Yine, yapılan çalışmalarda 34 derecenin üzerinde her 1 derecelik artış, hayvanların bünyesindeki dengeyi bozacak ve kuru madde alımını bu azaltacak, aynı zamanda da süt ve et veriminde de kayıplara yol açacaktır, yapılan çalışmalar bu yöndedir.”

[mc4wp_form id=”25750″]

Son Haberler

Elveda…

Yaşam İçin Gıda Haber Sitesinin Kurucusu, Genel Yayın Yönetmeni Sayın Metin Ertunç 20 Mayıs 2021 tarihinde geçirdiği kalp krizi...