İdeal Cumhuriyet Köyü, Köykent, Tarım Kentleri, Örnek Köy

0
2814
Ali Osman Mola
Ali Osman Mola / [email protected]

Gün geçmiyor ki “tarım ve hayvancılık” ile ilgili bir proje açıklanmasın. Bu kadar çok projenin hepsini birden uygulamak, en azından doğru dürüst uygulamak hem maddi hem de idari bakımdan mümkün görünmese de önümüzdeki aylarda yapılacak proje açıklamaları beni şaşırtmayacak.

Hafta başında açıklanan yeni projeye “Örnek Köy Modeli” adı verilmiş.

Projeyi açıklayan; TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi ve AK Parti Erzurum Milletvekili Orhan Deligöz.

Ben “proje” dedimse de Deligöz, “model” diyor. Henüz uygulamaya geçmeyen modele ilişkin bir proje geliştirilecekmiş. Dolayısıyla aslında ortada bir model de yok, sadece “fikir” var.

Peki, böyle bir fikre neden ihtiyaç hissedilmiş?

Bu model ile tarımsal ürünlerde ve hayvancılıkta verimin ve üretimin artırılması, böylece köylünün de köyünden ayrılmaması hedefleniyormuş.

Örnek Köy Modeli haberi beni yaklaşık 40 yıl öncesine götürdü, Köykent ve Tarım Kentleri modellerinin tartışıldığı yıllara.

İki modelin de geçmişi daha eski aslında ama ben, yaş itibarıyla konuya 40 yıl önce muttali oldum ve takip etmeye başladım. Atatürk’ün “İdeal Cumhuriyet Köyü” modeli hakkında ise yine bu yıllarda bilgi sahibi oldum.

Köyler ve şehirlerde yaşayan nüfusumuz

Modellere geçmeden önce, 1927-2016 yıllarında il/ilçe merkezleri ile belde/köylerde yaşayan nüfusumuzla ilgili tabloyu bilgilerinize sunuyorum. Neleri yapabildiğimizi, neleri yapamadığımızı anlamamıza yardımcı olacak.

Kaynak:TÜİK
¹İl, ilçe, belediye ve köylere göre nüfuslar belirlenirken; Nüfus ve Vatandaşlık işleri Genel Müdürlüğü tarafından, ilgili mevzuat ve idari kayıtlar uyarınca Ulusal Adres Veri Tabanı’nda yerleşim yerlerine yönelik olarak yapılan idari bağlılık ve tüzel kişilik değişiklikleri dikkate alınmıştır.
²Bir önceki yıla göre “il ve ilçe merkezleri” ile “belde ve köyler” nüfuslarındaki büyük farklılıkların ana nedeni, 5747 sayılı Yasa uyarınca yapılan idari bölünüş değişiklikleridir.
³Bir önceki yıla göre “il ve ilçe merkezleri” ile “belde ve köyler” nüfuslarındaki büyük farklılıkların ana nedeni, 6360 sayılı Yasa uyarınca yapılan idari bölünüş değişiklikleridir.

Örnek Köy Modeli

Deligöz diyor ki:

“Her ilde 3 köy desteklenecek (Demek ki ilk anda 243 örnek köy inşa edilecek.). Başvuran her aileye hazine yer tahsis edecek ve bu yere ahır yapacak. Eğer kişi tek başına ‘Ben 20 kişilik ahır istiyorum, 50 hayvan kapasiteli ahır istiyorum.’ derse bunun yüzde 50’si bedava. Kredi değil. Devlet verecek yüzde 50’sini ama iki kardeş, üç kardeş veya diğer akrabalar üçü beşi bir araya gelip anlaşırsa, bu kişiler akraba da olmayabilir, ‘Biz toplu yapacağız.’ derlerse ahırı, onun da yüzde 70’ini devlet bedava verecek.”

Ahır tamam, sıra hayvanlarda…

Deligöz diyor ki:

“Buzağı desteği var şu anda.”

Var da… Buzağılar bedava mı dağıtılacak, parasıyla mı?

Ziraat Bankası, 5 milyar liralık faizsiz kredi verecek. Krediyi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 500 bin düve alımında kullanacak, küçük ve orta ölçekli işletmelere dağıtacak. Dağıtılan hayvanların bedelini çiftçi ödeyecek.

Açıklamanın anlayamadığım yönü şu:

Zaten bunları, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) yapıyor. Kuruluş amacı bu ve yetişmiş elemanları var. Durup dururken niçin ortaya yeni bir model atılıyor?

Deligöz, bunu da şöyle açıklamış:

“Şimdiki mevcut uygulamalarda müracaat ediyorsun, çıkıyor, çıkmıyor, şartlar tutuyor tutmuyor. Örnek köy modelinde şart aranmayacak. Orada her aileye ahır yapılacak.”

Örnek köylerin başka avantajları da olacakmış. Tohumlamadan doğuma, destekler yüzde 30 arttırılmış olarak ödenecekmiş.

Sonra örnek köylerin yakınındaki köylerde yaşayanlar şöyle diyeceklermiş:

“Ya bunlar yapmış, biz de yapalım benzer şekilde.”

Deligöz, “Çıkıyor, çıkmıyor.” diyerek TKDK’nın destekleme modelini eleştiriyor. Hâlbuki TKDK -doğal olarak- öncelikle elindeki bütçeye göre hareket ediyor. Fazla bütçe verirseniz fazlasını yapar. Kredi verirken dikkat edilen başka kriterler de var tabii. Örneğin her kredilendirme döneminde farklı illeri destekleme kapsamına alıyor, yöresine göre farklı illeri ve ürünlerin üretimini destekliyor. Doğrusu da bu.

Deligöz’ün bir de itirafı var:

“Burada bir nevi amaç da devlet desteği alıp bu desteğin karşılığında istenilen işi ya eksik yapan ya da yapmayan art niyetli kişilerin de önüne geçmiş olmak.”

Demek ki önceki uygulamalar, art niyetli kişilerin, yeni bir proje geliştirilmeye ihtiyaç duyulacak kadar suistimaline uğramış. On dört yıllık destek miktarının 110 milyar TL civarında olduğu düşünülürse, bu sözleri ciddiye almak gerekiyor.

Ben de düşüncelerimi şu şekilde ifade edeyim:

  1. Tarım ve hayvancılıkta proje, model ve desteklemeler ile bunları yürüten kurum ve kuruluşlar dağınık bir görünüm arz ediyor. Örnek Köy modeli dağınıklığı daha da arttıracaktır.
  2. Eğer modelinizin adını “Örnek Köy” koymuşsanız, artık kişilerin taleplerine göre hareket edemezsiniz. Tek tip projeler yapıp, yeni tespit edilecek alanlara modern ve entegre ahır ve tesisler (süt hayvancılığı yapılacaksa soğutma tankları gibi) yapmak gerekir.
  3. Köyler seçilirken yörenin mera, otlak, yaylak imkânlarını dikkate almak gerekir ki hayvanlar beslenme, çiftçiler maliyet sorunu yaşamasın.
  4. Desteklenen çiftçilerin birlikte hareket etmelerini sağlayacak kuruluşlara bağlı olmaları mecburi hale getirilmez ve bu kuruluşlar iyi denetlenmezse de beklenen sonuç alınamaz.

Bakalım piyango, 18.332 köyden hangilerine vuracak?

İdeal Cumhuriyet Köyü, Köykent ve Tarım Kentleri

Örnek köy kurma ve bu köyler vasıtasıyla köylüyü köyde kalmaya özendirerek tarım ve hayvancılık üretiminin sürdürülebilirliğini sağlamak fikri yeni değil.

İlk örneği Cumhuriyet’in ilk yıllarında projelendirilen “İdeal Cumhuriyet Köyü”.

Atatürk’ün modeli son derece kapsamlı. Savaştan yeni çıkmış bir ülkenin, böylesine maliyetli bir projeyi o yıllarda gerçekleştirmesi mümkün görünmese de bir taraftan “devlet üretme çiftlikleri” vasıtasıyla tarım ve hayvancılığın en önemli girdileri olan tohum ve damızlık çalışmaları yapılırken diğer taraftan “İdeal Cumhuriyet Köyü”nde nelerin olması gerektiğine kafa yorulmuş.

Elimizde yapılmak istenenlerle ilgili uzun bir liste var. Bu sebeple tek tek yazmayacağım fakat okulundan camisine, değirmeninden fabrikasına, kooperatifinden ortak kullanım alanlarına kadar her şey var.

Her köye her hizmetin götürülmesi dün de mümkün değildi, bugün de mümkün değil elbette. Bu sebeple “İdeal Cumhuriyet Köyü” projesini gerçekçi bulmadım. Gerçekçi olan, birbirine yakın yerleşim yerleri için ortak kullanılacak sosyal ve ticari alanlar ile üretim alanları inşa etmek.

Modeli, 1969’da, Bülent Ecevit, “Köykent” adıyla partisinin önemli seçim taahhütlerinden biri olarak, aynı tarihlerde Alparslan Türkeş “Tarım Kentleri” adıyla yeniden ülke gündemine taşıdı.

Ecevit, 1978’de, ilk Köykent’i, yirmi köyün merkezinde bulunan, Bolu ili Mudurnu ilçesi Taşkesti beldesinde hayata geçirdi. Orman Ürünleri Fabrikası, Yem Fabrikası, Okullar, kooperatiflerin birleştirilmesi derken Ecevit iktidardan düşünce, Köykent Kırsal Kalkınma Modeli de rafa kaldırıldı.

Ecevit, tekrar iktidara gelmesinin hemen ardından, Köykent projesini, 2000 yılında, Ordu ili Mesudiye ilçesi Çavdar Köyü merkez olmak üzere 9 köy için uygulamaya koydu. 2002 yılındaki iktidar değişikliğinin ardından, yüzde 75’i tamamlanan bu uygulama ile birlikte Köykent projesi yine rafa kaldırıldı.

TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi ve AK Parti Erzurum Milletvekili Orhan Deligöz’ün açıkladığı “Örnek Köy Modeli”, işte bu üç “köylüyü köyde kalkındırma ve tarımsal üretimin sürdürülebilmesi” modelinin daha basit bir şekli.

Geçen zaman içinde şehir, ilçe ve belde merkezlerinin sosyal ve ekonomik tesisler bakımından bir hayli güçlendiği dikkate alındığında, ilk anda Örnek Köy Modeli’nin uygulanmasının, öncekilere göre daha kolay ve masrafsız gerçekleştirilebileceği düşünülse de bunlar pahalı ve sonucu çok uzun zamanda alınabilecek projeler. Pilot uygulamalarla modelin doğru olduğu anlaşılsa bile, yaygınlaştırılması çok uzun yıllar alacaktır. Bu arada şehre göçen göçecektir zaten. Üstelik bir işin sürekli devlet desteğiyle sürdürülmesi de mümkün değildir.

Dolayısıyla ilave imkânların, mera ve tohum ıslahına, damızlık yetiştirilmesine, yem sanayisi ile hayvan ve bitki ilaçlarının yerlileştirilmesine, sulamaya ve teknoloji geliştirmeye harcanması gerekir.

Planımızı projemizi buna göre yaparsak belki eti, ekmeği birkaç yıl daha pahalı yeriz fakat geleceğimizi kurtarırız.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz