Gelişmiş toplumlarda hayvan haklarının, kanunlar çerçevesinde düzenlenerek sıkı bir şekilde uygulandığını belirten TVHB Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu; çok başlılığı engellemek için Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde Veteriner Otoritesi ya da Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü kurulması ve bunun altında da Hayvan Refahı Daire Başkanlığı şeklinde sorumlu bir birim oluşturulması talebinde bulundu.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu, “4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü” münasebetiyle yazılı açıklama yayınladı. 4 Ekim tarihinin, Dünya Hayvanları Koruma Günü ilan edildiği 1931 yılından bu yana ülkemizde kutlandığına dikkat çeken Eroğlu, ülkemizde 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu adı altında bir düzenleme bulunduğunu hatırlatarak, bu kanunun amacının; hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamak olduğunu kaydetti.
2004 yılında uygulamaya konulan 5199 sayılı yasanın, cezai yaptırımlarının caydırıcı olmaması, takip ve uygulama eksikliklerinin yaşanıyor olması nedeniyle fonksiyonel olmaktan uzak olduğunu ifade eden TVHB Başkanı, açıklamasında şunları kaydetti:
“Ülkemizde sahipsiz sokak hayvanları dâhil her türlü yabani hayvan ve deniz hayvanı Türkiye Cumhuriyeti Medeni Hukuku gereğince Eşya Kanunu kapsamında değerlendirilmektedir. Hâl böyle olunca hayvanlara yönelik yapılan her türlü suç, kanun yetersizliğinden neredeyse cezasız denilebilecek bir şekilde sonuçlanmaktadır.
Ülkemizde bir hayvana kötü muamelede bulunmak, en temel hakkı olan yaşam hakkını elinden almak 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu kapsamında değerlendiriliyor ve maalesef 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, Kabahatler Kanununu kapsadığından ortaya bir kısır döngü çıkıyor. Bu durumda Hayvanları Koruma Kanunu hükmünü yitiriyor. Buna göre bir hayvana eziyet ederek canına kasteden kişi hapis cezasıyla yargılanamıyor.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği olarak diyoruz ki;
Öncelikle hayvan refahı, hayvan hakları, hayvan sevgisi, hayvan- insan ilişkileri, toplum bilicinin oluşturulması gibi yönleri ile topyekûn doğru yaklaşımla ülkemizin karnesine bakılarak, tüm problemlerin ve çözümlerinin sağlıklı olarak ortaya konulması gerekmektedir. Bunun için; öncelikle Kamu ve STK’ların bütüncül bir yaklaşımla hareket etmesi gerekiyor.
Yeni düzenleme yapılmalı
Hayvanları Koruma politikalarını sistematiği olmalıdır. Gelişmiş toplumlarda hayvan hakları, kanunlar çerçevesinde düzenlenerek sıkı bir şekilde uygulanmaktadır. Bunun için stratejik bir planın en kısa zamanda hazırlanması, kaynakların bir plan dahilinde doğru yerde kullanılması gerekir. Çok başlılığı engellemek için Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde Veteriner Otoritesi ya da Veteriner işleri Genel Müdürlüğü Kurulmalı ve bunun altında Hayvan Refahı Daire Başkanlığı şeklinde sorumlu bir birim oluşturulmalıdır.
Büyükşehir statüsündeki illerdeki Belediyelerde Veteriner İşleri Daire Başkanlığı diğer il ve ilçelerde ise Veteriner İşleri Müdürlükleri oluşturularak buralarda yeterli Veteriner Hekim ve yardımcı personel istihdamı sağlanmalıdır.
İlköğretim öğrencilerine yönelik olarak hayvan sevgisini aşılayan dersler konulmalıdır. Vatandaşlarımız hayvan satış yerlerinden hayvan satın almak yerine, ücretsiz olarak barınaklardaki kedi-köpekleri sahiplenmelidirler. İthal kedi köpek yerine ülkemiz ırklarını ve hayvanlarını sahiplenmeleri daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır. Hayvan sahiplenme ehliyeti olmayan insanların, hayvan sahiplenmesi engellenmelidir. Kedi ve köpekler veteriner hekimler tarafından, mikroçip uygulaması ile kimliklendirilip kayıt altına alınmalıdır. Sokak hayvanı rehabilitasyonu yapan merkezleri günün şartlarına ve ihtiyaca uygun donanım, personel ve fiziki şartlara kavuşturulmalıdır.
Yaşam alanlarının, ormanların tahrip edilmesi ile yaban hayatının yok oluşa sürüklenmesi engellenmelidir. Bilinçsiz avlanma ile kürkü ve postu için yapılanavlanma cinayetine engel olacak yasal tedbirler alınmalıdır.
Rehabilitasyon ünitelerinin bulunmadığı ya da veteriner hekim sayısının az olduğu yerlerde, kamunun yükünü azaltılması için Türk Veteriner Hekimler Birliği ile yapılacak bir işbirliği içerisinde üyeleri olan serbest veteriner hekim kliniklerinden de kısırlaştırma, aşılama ve kayıt-kimliklendirme işlemleri için hizmet satın alınmalıdır.
Sokakta yaralı bulunan sahipsiz hayvanların bakım ve tedavisi için yine Türk Veteriner Hekimler Birliği ile yapılacak bir işbirliği içerisinde üyeleri olan serbest veteriner hekim kliniklerinden tedavi hizmeti satın alınarak can dostlarımızın tedavi hakkı kesintisiz sağlanmalıdır.
4 Ekim yalnızca bir vesile, bir hatırlatma günüdür. Gerek okul eğitimleriyle gerekse hayat boyu öğrenme etkinlikleri ile dünyayı tüm canlılarla paylaştığımızı toplumun her kesimine benimsetmeliyiz.”
4 EKİM DÜNYA HAYVANLARI KORUMA GÜNÜ
“4 Ekim” Dünya Hayvanları Koruma Günü ilan edildiği 1931 yılından bu yana ülkemizde kutlanmaktadır.
15 Ekim 1978 tarihinde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne göre;
“yaşayan bütün canlılar doğal haklara sahiptir. Sinir sistemi olan her hayvanın kendine özgü hakları bulunmaktadır. Bu doğal hakların küçümsenmesi ve hatta kolayca göz ardı edilmesi doğa üzerinde ciddi zararlar doğuracaktır. İnsanoğlu tarafından hayvanlara saygı gösterilmesi, bir insanın bir diğerine gösterdiği saygıdan ayrı tutulmamalıdır.”
DÜNYA HAYVANLARI KORUMA GÜNÜ NEDEN ÖNEMLİ?
Bu günün amacı; tüm canlıların bu dünyada yaşam haklarının var olduğunu, dünyamızın geleceği açısından, bu canlıların varlığını sürdürmesi gerektiğinin ve insanlık tarihinin başlangıcından bu yana birlikte yaşadığımız bu canlıların düşmanlarımız değil, dostlarımız olduğu ve birlikte yaşamak zorunda olduğumuz konusunda kamuoyunu bilinçlendirmektir.
Dünya düzenini kuran ve yöneten insanoğlu; diğer canlıların da bu dünyada yaşam haklarının olduğunun bilincinde olarak, onları korumak ve haklarını savunmak zorundadır.
Bu gün dünyamızda, birçok canlı türü yok olmuştur. Birçok tür de tehlike altındadır. Einstein “Arılar yok olursa, insanlığın 4 yıllık ömrü kalır” sözü; insanların dışında, diğer canlıların yaşamlarının, insanların yaşamları açısından bir zorunluluk olduğunun en güzel örneğidir.
Bugün, yeryüzünde 7 milyar insan yaşıyor. 2050 yılında ise bu rakamın 10 milyara yaklaşacağı öngörülüyor. İnsanlar çoğalıyor ama bizim dışımızdaki canlı türleri için durum, bunun tam tersi. Hızla artan nüfus, yapılaşma, doğal alanların tahribatı, yasa dışı avcılık, ve ticaret, yaban hayatın dengesini bozuyor ve yaban hayatın canlıları bir yok oluşa doğru sürükleniyor. Özetle, biz çoğalırken dünyamızı paylaştığımız diğer canlıların sayısı hızla azalıyor.
Dünya Doğayı Koruma Vakfının (WWF) yaşayan Gezegen Endeksine göre 2500 tür incelenmiş, 1970’den beri biyolojik çeşitliliğin %28 azaldığını görülmüştür. Açık denizlerde kilometreler kat eden ve ülkemizde de yuvalama kumsalları bulunan deniz kaplumbağalarının (Caretta Caretta) popülasyonu %20 azalmıştır.
Gezegenimize ve barındırdığı çeşitliliğe dair henüz keşfedilmemiş pek çok tür var. Ancak açık olan bir şey var: mevcut değerlerimizi hızla kaybediyoruz. Bu nedenle 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü sadece gözümüzün gördüğü hayvanları değil, yeryüzünde var olan tüm hayvanların da yaşam hakkına sahip olduklarını hatırlamamız açısından çok önemlidir..
Bu gün ülkemizde; bu hayvanlardan Vaşak, Leopar, Hazar Kaplanı, Çita, Yaban Kedisi, Akdeniz Fok, Asya Yaban Eşeği, Afrika Eşeği, Yabani At, Kızıl Geyik, Alageyik, Çengelboynuzlu Dağ Keçisi, Dağ Koyunu, Dağ Keçisi, Ceylan, Kunduz, Su Maymunu, Oklu Kirpi, Sırtlan, Karakulak, Boz Ayı, Yılan Kartalı, Sakallı Akbaba, Kızıl Akbaba, Kara Akbaba, Dik Kuyruk gibi daha birçok hayvanın nesli tükenmiş ya da tehlike altındadır.