Bakan Fakıbaba, Çankırı’da yaptığı konuşmada dedi ki:
“Teşhisi koyamazsanız tedavi yapamazsınız. Teşhis nedir? Anaç eksikliği.”
Bakan, aynı zamanda tıp doktoru olunca cümlenin ilk kısmı -amiyane tabirle- cuk oturuyor gibi duruyorsa da etkilendiğimi söyleyemeyeceğim.
Etkilenmedim çünkü söz, genelgeçer bir doğrunun ifadesi olmakla birlikte, ancak teşhisin doğru olması şartıyla anlamlıdır. Bu sebeple Fakıbaba’nın sözlerinin “Teşhis nedir? Anaç eksikliği.” kısmına da bakmak gerekir.
“Anaç eksikliği” sorunumuz var mı?
Anaç eksikliği konusu epeydir ülkemizin gündemde. Yıllardır, Türkiye’nin anaç eksikliği sorunu olduğu söylenir ve bu sorunun giderilmesi amacıyla anaç hayvan ithal edilir. On beş yıl sonra hâlâ -ve hatta eskisinden de fazla- anaç eksikliğimiz olduğu söyleniyor.
Bana göre Türkiye’nin “anaç eksikliği sorunu” yoktur.
Neden böyle düşündüğümü, yine Bakan Fakıbaba’nın sözleri üzerinden açıklayayım:
Hatırlayacaksınız, geçen haftaki makaleme “300 Koyun Projesi ve Nasrettin Hoca” başlığını koymuş ve Bakan’ın “300 koyun, bir sene sonra 300 yavru verir (Normalde bir koyun 1,4 yavru veriyor. Biz bunu 1 olarak kabul edelim.). Bu yavrular bir kaç ay sonra her biri 700-800 liraya satılabilir. Bir senede 210 bin lira eder. Müthiş bir para.” sözlerine yer vererek, çiftçiye dağıtacakları 300 koyunun bedelini geri alma hesabını Nasrettin Hoca’nın borcunu ödemek için “koyun sürülerinin yoluna çalı dikmesi” meseline benzetmiş ve bunun mümkün olmadığını ima etmiştim.
Aslında Bakan Fakıbaba haklıydı:
Gerçekten de koyunlar senede ortalama 1,4 yavru verir. Biz 1 yavru bile alsak, 300 koyun bir sene sonra 600 koyun olur. Dolayısıyla “300 Koyun Projesi”nden faydalanan çiftçilerimiz de pekâlâ bu alışverişten iyi para kazanabilirler.
O halde neden Bakan’ın hesabını Nasrettin Hoca’nın hesabına benzettim?
Şundan:
(2015 öncesi yılların sayılarına geçen haftaki “300 Koyun Projesi ve Nasrettin Hoca” başlıklı makalemden bakabilirsiniz.)
2015 sonunda 15.362.927 baş sağılan koyunumuz var. Bunlar anaç koyunlarımız. Aynı yıl toplam koyun sayımız 31.507.934 baş.
Bir yıl sonra yani 2016 sonunda sağılan koyun sayımız 15.149.414 baş. Toplam koyun sayımız ise 30.983.933 baş.
Bakan Fakıbaba’nın hesabına göre 2015’teki 15.362.927 baş sağılan koyun sayımızın üzerine, 2016’da 15.362.927 baş daha eklememiz gerekiyor. Buna da sağılan koyun sayısının dışında kalanları eklememiz gerekiyor.
Ekledim:
2016 yılı sonundaki toplam koyun sayımızın 46.870.861 baş olması gerekir. Oysa açıklanan rakam 30.983.933 baş.
Bakan Fakıbaba, kesilen dişi ve erkek koyun sayısını hesabına dâhil etmediği için ben de etmedim fakat etsem bile, hatta kesilenlerin hepsi anaç bile olsa, 2016 yılı sonundaki toplam koyun sayımızın açıklanandan çok daha fazla olması gerekir.
Dolayısıyla diyorum ki:
“Türkiye’nin anaç sorunu yoktur.” Sayın Bakan.
Türkiye’nin yavruları yaşatamama sorunu vardır. Sebepleri de herkesçe malumdur.
Bu sebeple…
Lütfen 1 milyon baş koyun ve 1 milyon baş anaç sığır ithal edip dağıtmak yerine milletin parası ile emeğinizi yavruları yaşatmaya ayırın.
Binlerce işsiz veteriner hekim ve halen okuyan adaylar var. Bunlarla sözleşmeler yapın, okuyanlar stajlarını arazide yapsınlar. İthal edeceğiniz 2 milyon hayvana vereceğiniz parayı -az da olsa- bunlara verin. İşi işte öğrensinler, tecrübe kazansınlar; genç işsizlerin sayıları azalsın, geleceğe umutla baksınlar, babalarının ellerine bakmaktan da kurtulsunlar.
Böyle yapmazsanız, var olan anaç koyunundan yılda yarım yavru bile alamayan çiftçi, yeni dağıtacağınız koyunlardan 1 yavruyu nasıl alacak?
Veya…
Yeni dağıtacağınız koyunlardan yılda 1 yavru alınabilecekse, var olanlardan niçin yarısı bile alınamıyor?
Evet, doğrudur; teşhis konulmadan tedavi yapılamaz.
Ancak…
“Teşhisi yanlış koyarsanız, tedavi de yanlış olur. Sonuçta hasta ölür.”
Zaten can çekişiyor.