Sektörün en önemli ve güçlü örgütlerinden biri olan Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Derneği (SETBİR), Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli’ye sorunlarla boğuşan sektör için çözüm önerilerini içeren bir dizi taleple gitti. SETBİR’in talepleri arasında, ESK’nın ithalatı bırakması, kesimhaneler ile perakende satış noktaları arasındaki aracıların yasal düzenleme ile ortadan kaldırılması ve çiğ süt taban fiyatının yıllık belirlenmesi gibi önemli başlıklar bulunuyor.
Türkiye bir süredir, canlı hayvan ve karkas ithalatı, şarbon hastalığı ve çiğ süt fiyatının belirlenmesi gibi hayvancılık sektörünün can alıcı sorunlarıyla uğraşıyor. Kırmızı et ve süt sektöründe son hızla devam eden bu tartışmaların arasında sektörün en önemli ve güçlü örgütlerinden biri olan Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Derneği (SETBİR), Tarım ve Orman Bakanı Ekrem Pakdemirli’ye sorunlarla boğuşan sektör için çözüm önerilerini içeren bir dizi taleple gitti.
Geçen hafta gerçekleşen ziyarette Pakdemirli’ye sunulan 2 sayfalık özet raporda, SETBİR’in hayvancılık, süt ve kırmızı et sektörlerinin temel sorunlarına ilişkin tespitlerine yer verildi.
Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) ithalatı bırakması ve regülasyon görevine dönmesi, kesimhaneler ile perakende satış noktaları arasındaki aracıların yasal düzenleme ile ortadan kaldırılması ve çiğ süt taban fiyatının yıllık belirlenmesi gibi önemli başlıkların bulunduğu raporda şu önerilere yer aldı:
Çiğ süt fiyatı yıllık belirlenmeli
Raporda, süt sektörünün en temel sorunu olarak, istikrarlı ve besleme maliyeti ile ilişki kuran bir fiyatlama ve destekleme modelinin kurulamamış olması gösterildi.
Çiğ süt taban fiyatının senede bir kez bütçe dönemi öncesinde belirlenmesi ve takvim yılı boyunca ülkenin her yerinde uygulanmasının sağlanması istendi. Süt sektörüne ilişkin diğer öneriler şunlar oldu:
“Belirlenen taban fiyat ile birlikte taban kalite (yağ, protein, mikrobiyolojik yük) değerleri de açıklanmalıdır. Fiyat, toplanmış, soğutulmuş süt fiyatı olmalıdır.
Mevsimsellik nedeniyle oluşan arz-talep kaymalarını telafi edecek (müdahale alımı gibi müdahale satışını da öngören) bir müdahale sistemi kurulmalıdır.
Süt fiyatı ile besleme maliyeti arasında karşılıklı bir değer (parite) belirlenmeli ve yıl boyunca bu paritedeki sapmaları telafi edecek bir “çiğ süt destekleme” sistemi oluşturulmalıdır.
Çiğ sütün toplanmasında, süt hijyeni riskleri ve toplama maliyetlerini yükselten uygulamalar israfa yol açmaktadır.
Süt, sağımından itibaren en geç iki saat içinde +4C dereceye soğutulmalıdır. Ancak merkezi toplama yerine, kapı kapı süt toplanması nedeni ile mikrobiyolojik yükün artması, sütün niteliğinin bozulmasına neden olmaktadır.
Sütün üretildiği yerleşim merkezlerine süt toplama ve soğutma merkezleri kurulmalıdır. Üretici, sütünü, bu merkezlere mutlaka kendi getirmelidir. Sıcak süt, destekleme kapsamından çıkarılmalıdır.”
Kırmızı ette aracılar kaldırılmalı
Raporda; kırmızı et sektöründe kesimden başlayarak tüketiciye kadar olan zincirde, kayıt dışını destekleyen, haksız rekabete yol açan, halk sağlığını tehdit eden ivedilikle iyileştirilmesi gereken uygulama alanlarının mevcut olduğu vurgulandı.
Kesim standartları ve karkas sınıflandırması belirlenerek kalite odaklı, haksız rekabeti önleyici, tüketici memnuniyetini hedefleyen uygulamalara geçilmesi istenen raporda;
Eski, iyi hijyen şartlarından yoksun, çevre duyarlılığı olmayan mezbahaların çağın ve yasaların gereklerine uygun hale getirilmesi,
Sektörde kesimhaneler ile perakende satış noktaları arasındaki aracıların yasal düzenleme ile ortadan kaldırılması,
Hayvan pazarlarında denetimlerin standart bir sisteme ve daha sık periyotlara kavuşturulması talep edildi.
ESK kırmızı ette ithalat görevinden regülasyon görevine dönmeli
Türkiye’nin kırmızı ette arz yetersizliğinin üç önemli kök nedeni olduğu ifade edilen raporda, bunların; Sürülerde gebelik oranı ve döl veriminin düşüklüğü, özellikle buzağı ölümleri ve hastalık nedenleriyle yaşanan kayıplar ve etçi ve kombine ırk hayvan sayısının azlığı olduğu kaydedildi.
Bu üç önemli sorunun, Türkiye’nin kasaplık gücünü sığırda %28’den %24’e, küçükbaş hayvanlarda ise %43’ten %16’ya düşürdüğü vurgulanan raporda, hayvancılıkla ilgili şu çözüm önerileri yer aldı:
“Büyükbaş hayvan varlığımız sütçü tip genetik yapıya sahiptir ve et verimi düşüktür.
Etçi ve kombine ırkların da varlığının artırılması, Buzağılama sıklığı yanında buzağı ölümlerinin azaltılması yoluyla besilik -materyal arzının artırılması ve hayvan hastalıkları ile etkin mücadele, kesimlik hayvan arzını artıracak ve piyasada fiyat istikrarının kurulması ve korunmasına yardımcı olacaktır.
Bu süreçte, teşvik ve destekleme amaçlı tüm girişimlerin odağında kalite ve verimlilik olmalıdır. Bu gelişmelerin istenen sonucu vermesi ile besi hayvancılığı ve et üretimi için umut vaat eden bir geleceğin bizi beklediği inancındayız.
Öte yandan ESK’nın kırmızı ette ithalat görevinden regülasyon görevine dönmesi beklenmektedir.”
Hayvancılığa dayalı yem bitkisi üretimi teşvik edilmeli
Raporda; kaliteli ve yeterli miktarda kaba ve kesif yem ihtiyacının karşılanmasında yurt içi üretimin yetersiz olduğu da vurgulandı. İhtiyaç büyük oranda ithalat ile karşılandığından, dövize bağlı istikrarsız bir piyasanın hüküm sürdüğüne dikkat çekilen raporda şu değerlendirmede bulunuldu; “Kesif yem üretiminin %60’ı ithal girdilere dayanmaktadır. Çiğ süt ve kırmızı et maliyetlerini önemli ölçüde etkileyen yem fiyat istikrarı için yem sektörü desteklenmelidir. Kaba yem ihtiyacının karşılanması için, hayvancılığa dayalı yem bitkisi üretimi teşvik edilmelidir. Meraların, ihtisas sahibi üreticilere, ıslah şartıyla kiralanacağı bir düzen getirilmelidir.
Sonuç olarak, halkımızın en kaliteli ve en hesaplı hayvansal protein kaynağı ile beslenmesini sağlamalı ve bunu sürdürebilmeliyiz. Bize göre, bu hedeflere ulaşabilmek için öncelikle yapılması gereken dört şey var; Kayıt dışını ortadan kaldırmalıyız. Fiyat istikrarını sağlamalıyız. Arz-talep dengesini sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmalıyız. Süt ve et ürünlerine yönelik bilgi kirliliğini gidermeliyiz.”