Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Meclise sunduğu Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985), TBMM’nin 7 Ekim 2020 Çarşamba günü gerçekleştirilen oturumunda kabul edildi.
TBMM’nin 7 Ekim 2020 Çarşamba günü gerçekleştirilen oturumunda, Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Meclise sunduğu Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu görüşüldü.
Meclis İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülen Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Meclis Genel Kurulunda yapılan görüşmelerin ardından oylamaya sunularak kabul edildi.
Türkkan: “Bu kanun, malı götürme kanunu”
Kanun teklifi üzerine İyi Parti Grubu Adına söz alan Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan; 4 milyondan fazla insanı etkileyeceğini ifade ettiği kanun teklifi üzerine şu değerlendirmede bulundu:
“Bugün, millet iradesinin tecelligâhı olan bu çatı altında, 4 milyondan fazla insanı etkileyecek olan bir kanun teklifi üzerinde konuşacağız.
Bu yasa teklifi, Meclis Genel Kuruluna gelmeden önce üretici temsilcileri, teklifi görüp tartışabildiler mi? Haberleri bile yok. Yani, siz, dolaşırken duyduklarınızı, bu kanuna ekleyebildiniz mi? Yok. Mesela Sayın Komisyon üyesi, sütün fiyatının hâlâ 2.30 liraya olduğu yerde, süt üreticilerinin feryatlarını duyduğu hâlde, buraya yansıtabildi mi? O da yok. Bağırıyorlar adamlar, diyor ki: “105 lira bu yemin çuvalı. Ben, 2.30 sütü satıp nasıl besleyeceğim bu hayvanı?” Onlar var mı? O da yok. Zira burada aslolan, tarım sektöründe yer alan köylünün, çiftçinin sorunlarına çözüm bulmak değil tarım alanlarından malı nasıl götürürüz onun hesabıdır. Bu kanun öyle, malı götürme kanunu. Yine, bir dümen var bu işin içerisinde. Yani milletin hayrına bir iş yok.
Tarımla ilgili meslek odaları, Ziraat Mühendisleri Odası, Veterinerler Odası, Ziraatçılar Derneği, diğer sivil toplum kuruluşları, demokratik kitle örgütleri bu teklifi tartıştılar mı bu kanun teklifi gelene kadar? Yok. Siz de hatırlarsınız, daha önce kanun yaparken ilgili STK’leri çağırırdık, dinlerdik, onların görüşlerini alırdık değil mi komisyonlarda? Var mı? Yok, hiç haberleri bile yok. Yani kanun yapmıyoruz arkadaşlar, size bir buyruk geliyor, o buyruğu bize onaylatmak için burada tiyatro yapıyoruz, vallahi tiyatro yapıyoruz. Bu duruma kendi adıma üzülmüyorum, sizin adınıza da üzülüyorum. Bu tiyatronun bir figüranı da sizlersiniz aynı zamanda.
Bu yasa teklifi önlerine gelen Komisyon üyeleri ve milletvekilleri, 34 maddelik kanun teklifini tek tek, yeteri kadar tartıştılar mı? O da yok. Aslında biz, bu kanun teklifinde tarımın durumunu konuşacağız, çiftçinin durumunu konuşacağız, üretmek yerine birçok ürünü ithalata mahkûm bıraktığınız tarım üretiminin çöküşünü konuşacağız.”
Kalyoncu: “Kanun teklifini olumlu buluyoruz”
Kanun Teklifi üzerine MHP Grubu Adına konuşan İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu ise partisinin tarım politikalarının temelinde tarım arazilerinin ve su kaynaklarının korunmasının yer aldığını söyledi. Türkiye’nin tarım arazisi bakımından sınıra gelmiş olduğunu, bir ülkede tarımsal üretimi etkileyen faktörlerin başında ülke topraklarının kullanım şeklinin önem kazandığını kaydeden Kalyoncu, “Buna göre ülkemizde işlenebilir topraklarımızın yüzde 60’ında ekim yapılabilmektedir. Ayrıca, gün geçtikçe çayır ve mera alanları azalmakta, dolayısıyla hayvancılık ve mandıracılık da olumsuz etkilenmektedir.” dedi.
Kanun teklifini olumlu bulduklarını ifade eden Kalyoncu; “Ancak, bu kanundan sonra gecikmeden su kanununun da ele alınması gerekmektedir. Küresel ısınma yaşanırken önlemler almazsak yakında kullanabileceğiniz su kalmayabilir. İçmeye uygun nitelikte ve temizlikte su kıtlığı yaşayacağımız gibi, tarımsal sulama ve kullanma suyu kıtlığıyla da karşılaşmamız olasıdır. Tedbir almazsak ülkede hiçbir şey yetiştiremeyecek duruma gelebiliriz.” uyarısında bulundu.
Turan: “Yeni tarım kanunlarına ihtiyacımız yok, bizim bütünlüklü bir tarım politikasına ihtiyacımız var.”
HDP grubu adına konuşan Mersin Milletvekili Rıdvan Turan, kanun teklifi üzerine değerlendirmesinde özetle şu ifadeleri kullandı:
“Bu yasa teklifi, bütün dünyanın coronavirüs salgınıyla mücadele ettiği, gerçekten süreçlerin bu kadar sıkıntılı hâle geldiği bir yerde gerçekten ihtiyaç mı ve öncelik mi? Bakın, herkes yeni bir tarım politikası tartışıyor. Dünyanın her tarafında üretenden tüketene, tarladan tabağa direkt rabıtaların kurulabileceği, kooperatif sisteminin başat hâle getirilebileceği bir tarım politikası bütün dünyada tartışılıyor. Sizde ise Allah’a şükür eski ezberden bugüne değişen bir şey yok. Neoliberal tarım politikalarından, kapitalizme biat etmiş uluslararası tarım tekellerinin egemen olduğu, üreticinin ezildiği, tüketicininse ürünlere ulaşmak noktasında devasa sorunlarla karşılaştığı bir şey anlatıyorsunuz.
Oysa yeni bir şey konuşmalıydık, bizim yeni tarım kanunlarına ihtiyacımız yok, bizim bütünlüklü bir tarım politikasına ihtiyacımız var. Ne o tarım politikası? Gıda egemenliği, gıda güvenliği ve gıda güvencesi sacayakları üzerine oturtulmuş, üreticiyi destekleyen, tüketicinin gıdaya ulaşımı önündeki her türlü baskıyı ve zorlukları ortadan kaldıran yeni bir tarım politikasına ihtiyacımız vardı bizim.
Ama siz -şimdi birazdan konuşacağız onları- öyle şeyleri getirmiş koymuşsunuz ki gerçekten insan bazen şüphe ediyor acaba yani hangi Türkiye’de yaşıyoruz ve hangi önceliklere sahibiz ya da sahipsiniz?
Şimdi, mesela bu teklifte tarım alanlarını konuşacağız. Korunmalı, korunmamalı; buna ilişkin bazı şeyler var. Ya, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Muğla’da 1 milyon 100 bin metrekare hazine arazisi imara açıldı değerli arkadaşlar. Hangi tarım alanının korunmasından bahsedeceğiz? Yine Salihli Çapaklı’da jeotermal tesislere karşı köylünün direnişiyle elde edilemeyen şey… Cumhurbaşkanı çıktı, kararnameyle el koydu oraya ya. Hangi toprağın korunmasından bahsedeceğiz? Bunlar gerçeklik değil ve bunları konuşurken bakın değerli arkadaşlar, son on sekiz senede yüzde 12,3 daralmış Türkiye tarım alanlarından bahsedeceğiz. Bunları bahsetmeden öyle tarım politikası konuşamayız.
Sebze bahçelerinin yüzde 15 azaldığından bahsedeceğiz, öyle yağma yok. Bak bunları konuşmadan, yok tarım alanlarını koruyalım, onu böyle yapmayalım. Bunlar yok, bunları konuşmak zorundayız. Ve yine 2002’de 7 milyondan fazla tarımsal istihdam söz konusuyken şu anda 2020’nin Şubat ayında bunun 4 milyona indiğinden bahsedeceğiz. Bunları konuşmadan tarım politikası konuşulamaz. Ve tarım alanlarının sürekli azalmasına rağmen sürekli artan çiftçi borçlarından bahsedeceğiz. Şimdi, siz hadi pandemiyi pas geçtiniz. Ya, bu gerçeklikler ortadayken, üreten geçinemiyor, tüketen alamıyorken hangi derde deva bir tarım politikasından bahsetmeyi düşünüyorsunuz? Şu anda 160 milyar lirayı aşan bir çiftçi borcu var. Bunları konuşmadan hangi tarım politikasını konuşacağız?
….
Ezcümle, AKP kendi suretinde bir teklif hazırlamış. Dünyayı nasıl görüyorsa dolardan, eurodan ibaret. İnsan ilişkilerini nasıl görüyor ve anlıyorsa ona uygun bir teklif yazmış. Biz bu teklifin başından sonuna kadar karşısındayız değerli arkadaşlar.”
Sarıbal: Bu kanun demokratik değil. Tarım bileşenlerinin haberi yok!
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal da konuşmasında, kanunun demokratik bir kanun olmadığını, tarımın bileşenleri tarafından tartışılmadan Meclise getirildiğini savundu. Sarıbal, kanun teklifi üzerine şu değerlendirmede bulundu:
“Bu kanun, aslında bir torba tarım kanunu, daha önce çıkarılmış 12 kanunda değişiklik öngörmektedir. İki değişik biçimde değerlendirmek lazım bu kanunu; biri usul yönünden, diğeri de içerik yönünden.
Baktığımızda bu kanun hiç demokratik değil, hiçbir bileşeni tarafından doğru dürüst tartışılmış değil. 25 Haziran’da ansızın geldi, 30 Haziran ve 1 Temmuz’da iki günlük komisyon süreciyle tamamlandı. Peki, Komisyonda ne oldu? 35 madde, iki gün, bir tek kelime; muhalefet ya da Komisyona katılan diğer milletvekillerinin bir tek kelimesi bile doğru değil miydi oraya girmesi gereken? Yok, çoğunluk esasına dayalı, elimizi kaldırıyoruz, komisyon sonuçlanıyor. Bileşenler; kimin haberi var, nerede tartışıldı? Oysa 35 maddeye, 12 kanundaki değişiklik ve yeni önermelere baktığımızda hemen hemen toplumun tümünü ilgilendiriyor. tümünü; 83 milyon artı sığınmacıları artı turistleri, bu ülkede yaşayan herkesi ilgilendiren 35 maddelik bir kanun teklifinden bahsediyoruz. Dolayısıyla usul yöntemi, kesinlikle uygun olmamıştır, usul yönünden tam bir sıfırı çekmiştir.
İçeriğine baktığımızda da çok net şunu söylemek gerekir: Bir, iktidar bu kanun teklifini getirerek aslında başarısızlığını ortaya koymuştur. Neden mi? Çok net bir şekilde kardeş parsel meselesinde önalım hakkını kaldırıyor. Defalarca söyledik: Ya olmaz böyle bir şey, bu toprak gaspını yaratır, zenginlerin toprakları ele geçirme olayını ortaya koyar, bundan başka bir şey çıkmaz dedik, buradan geri duruldu. Yani aslında bir pişmanlığı ortaya çıkaran çok net bir durum.
Yine, yerli tütün. Tütün mü bıraktınız? Reji döneminin aynısı; bütün şirketler her şeye karar veriyor. Kaldı ki, bir paket sigaranın içindeki tütünün yüzde 12’si yerli, yüzde 88’i yabancı. Şimdi yüzde 30 yerli tütün için zorlama yapıyoruz. Ne zamandan beri? 2022’nin başında başlayacağız, 2022, 2023, 2024, 2025. Neden 2021 değil? Neden hemen yüzde 50, yüzde 80, yüzde 100 değil? Neden, neyimiz eksik? E canım, şirketlere söz verildi, imzalar atıldı, ciddi yaptırımlar var; eğer onlardan geri dönülürse adamlar paralarını alacaklar çünkü altına imza atıldı. Dolayısıyla, bunu da bir yanlıştan dönme olarak çok net bir şekilde anlatabiliriz.
…..
Çıkaracağımız kanunlar, kanun teklifleriyle gelen kanunlar çiftçiye, üreticiye, halka ve topluma dönük olmalıdır. Bu kanun teklifinin, açıkçası, çiftçinin temel sorunlarına getirebileceği iyi bir çözüm olmadığı gibi, iktidarın şu felsefesini de çok net onaylıyor: “Biz ürettirmeyeceğiz, ithalata devam edeceğiz.”.