17.9 C
Ankara
Cumartesi, Kasım 2, 2024

Fındıkta yabancı tekel iması

Okumalısınız!

Fındıkta fiyat düşüşünün sebebinin, piyasa şartlarından değil, piyasaya haksız müdahalelerden kaynaklandığını söyleyen TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Büyük bir yabancı alıcı, yerli ortakları vasıtasıyla tekel olmaya çalışıyor.” şeklinde konuştu.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım sektöründeki son gelişmeleri değerlendirdi. Ülkeye 2,8 milyar dolar döviz kazandıran, 400 bin çiftçi ailesinin geçim kaynağı olan fındıkta son zamanlarda rahatsız edici gelişmeler gözlemlediklerini vurgulayan Bayraktar, “sezon başında serbest piyasada fındıkta fiyatı 14 lira 80 kuruşken, 9 lira 50 kuruşlara kadar indi. Bugünlerde yeniden 10 liranın üzerine çıktı. Bunda, ziyaret ettiğimiz Bakanımız Sayın Faruk Çelik’in gerekirse TMO’yu devreye sokup, 50 bin tonun üzerinde fındık alabileceklerini açıklaması etkili olmuştur. Fındıkta fiyat düşüşünün sebebi, piyasa şartlarından değil, piyasaya haksız müdahalelerden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Fındıkta rekolte, iç tüketim, ihracat rakamları ortadadır. Bu göstergelerle fiyatlardaki düşüşün sağlıklı olmadığını söylemek mümkündür” dedi.

bayraktar
TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar

Emanete bırakılan fındığı piyasaya sürdürenlerin amacının belli olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şöyle konuştu:

“Haksız yere fiyatı düşürmeye çalışanlar şunu iyi anlamalıdırlar ki, üretici üretimi sürdürmekten uzaklaşırsa kaybeden sadece onlar değil, tüccar ve esnafı da içine alan geniş bir kesim olacaktır. Büyük bir yabancı alıcı, yerli ortakları vasıtasıyla tekel olmaya çalışıyor.

Bir, iki firmanın tekelleşerek milyonların ekmeği ve kaderiyle oynamasına hiçbir şekilde izin verilmemelidir. Bunu engelleyemezsek bu durum bizim de devletimizin de ayıbı olur. Ancak, bunu başaramayacaklarını, üreticiler olarak emeğimizin ve ekmeğimizin arkasında her zaman dimdik duracağımızı özellikle vurgulamak istiyorum. Hiç kimse yüzbinlerce ailenin ekmeğine göz dikmesin, haksız kazancın peşinde olmasın. Üreticimiz fındıktaki bu oyunlara haklı olarak tepki gösteriyor. Eylem talep ediyor. Buna gerek kalmadan sorun çözülsün istiyoruz.”

“Hem üretici hem tüketici mağdur”

Üretici ve tüketici arasındaki mekanizmaların sağlıklı şekilde oluşturulamamasının hem üreticileri hem de tüketicileri mağdur ettiğini vurgulayan Bayraktar, değerlendirmesine şu sözlerle devam etti:

“Marketlerde fiyatı en fazla artan ürünler içinde bulunan mandalinanın bahçedeki fiyatı 1 lira 25 kuruşken, markette 3 lira 18 kuruşa, kuru soğanın üreticideki fiyatı 1 lira 55 kuruşken, 2 lira 84 kuruşa kadar çıkmaktadır. Hatta basına yansıyan haliyle markette 6 lira fiyatla tüketiciye sunulan salatalığın sera çıkış fiyatı 2 lirayı bulmamaktadır. Aradaki bu farkı, hiçbir gerekçe makul gösteremez.

Kuru soğanda durum daha da ilginç bir hal almaktadır. Soğan, hasat döneminde üreticinin elinden 45 kuruştan çıkmaya başlamıştır. Halen üreticide 1 lira 55 kuruş olan kuru soğanın markette diyelim ki 2 lira olması normal… Yine basında yer alan haliyle 3 lira 50 kuruş olmasını nasıl izah edebiliriz? Üzerinde durmamız gereken asıl konu, çözmemiz gereken asıl problemimiz budur.

Bu arada, Doğu Anadolu’da eksi 40, İç Anadolu’da ise eksi 30 derecelere kadar düşen sıcaklıklar, özellikle hububatın dondan etkilenmesine neden oldu.

Çankırı’da arpa ve buğdayda don kesiği görülmüştür.

Konya’da ise yağış yetersizliği nedeniyle geç ekilen alanlarda yüzde 20-30’lara ulaşan zarar beklenmektedir.

Niğde, Kayseri, Kastamonu gibi illerimizde, tarlalar henüz karla kaplı olduğundan hububatın aşırı soğuklardan etkilenip etkilenmediği, karın kalkmasının ardından belli olacaktır.

Afyonkarahisar’da ise arpa ve buğday dondan zarar gördü.

Bursa Karacabey ve Yenişehir’de pırasa, brokoli ve karnabahar dondan etkilendi.

İzmir Ödemiş’te ise tarlada olan patatesin yarısı dondan zarar gördü.

Samsun Çarşamba’da yetiştirilen sebzelerden marul, ıspanak ve lahanaya yoğun kar yağışı zarar verdi.

Meyvelerden en fazla etkilenen ürün grubu narenciye oldu. Düşük hava sıcaklıklarının uzun süre devam etmesi hasarı artırdı. Adana, Mersin illerimizde dalda bulunan portakal, mandalina, limon dondan etkilendi. Özellikle limonda ikinci makas olarak adlandırılan ikinci hasat döneminde kaybın yüzde 50’ye ulaşacağı tahmin ediliyor.

Bursa’da ise Ocak ayı başında yaşanan dondan şeftali ağaçlarında dallar ve gözler tkilenirken, zeytin ağaçlarında çatlamalar meydana geldi. Hasar tespit çalışmalarının tamamlanmasının yanı sıra karın kalkmasıyla birlikte durum daha net ortaya çıkacak.”

“Üreticilerimiz, don riskine karşı mutlaka sigorta yaptırmalıdır”

Tarım ürünlerinin, tohumun tarlaya atılışından ürünün hasat edilerek ambara konmasına kadar her zaman risk altında olduğunu bildiren Bayraktar, “Bu nedenle üreticilerimiz, aşırı yağış, don, dolu gibi tarımsal üretime zarar verecek konularda, Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamaları takip etmeleri ve gerekli önlemleri erken almaları yararlarına olacaktır. Bilindiği üzere meyve ağaçlarında don riski devlet destekli tarım sigortaları kapsamındadır. Üreticilerimiz, don riskine karşı mutlaka sigorta yaptırmalıdır. Üreticilerimizin kaybının bir nebze olsun telafi edilebilmesi bakımında sigorta büyük önem taşımaktadır. Meyve ağaçlarını don riskine karşı sigorta yaptıran üreticilerimiz, tazminatlarını alarak maddi kaybın önüne geçebileceklerdir” dedi.

“Kırmızı etin fiyatıyla ilgili tartışmalar herkesin malumu”

Ülkemiz beslenmesi için çok önemli bir gıda olan kırmızı etin fiyatıyla ilgili tartışmaların herkesin malumu olduğunu belirten Bayraktar, şöyle konuştu:

“Ancak sebze ve meyvede gördüğümüz durum aynı şekilde kırmızı ette de karşımıza çıkmaktadır.

Ocak ayında üreticide kilogramı 26 lira 25 kuruş olan kuzu eti, markette 44 lira 99 kuruşa, 24 lira 76 kuruş olan dana eti, markette 40 lira 15 kuruşa satılmaktadır. Görüldüğü gibi üreticiden markete kuzu eti fiyatı yüzde 71,38, dana eti fiyatı yüzde 62,17 artmaktadır.

Zaman zaman perakende fiyata bakılarak kırmızı ette ithalat sesleri de gündeme geliyor. Birçoğu masum taleplermiş gibi görünse de uzun vadede ithalatın hayvancılığımızı hangi noktalara sürüklediğini geçmiş tecrübelerimiz bize gösterdi. Et ithalatı için yurtdışına ödediğimiz her döviz, hayvancılığımızda bir adım gerilememize neden oluyor.

Bu yöntem başka ülkelerin besicilerini desteklerken, kendi üreticimiz ve et üretimimize olumsuz yansıyor.

Bunun acı örneklerini et ithalatı yaptığımız yıllarda yaşadık.

Ancak son yıllarda kararlı bir şekilde belli miktarın dışında et ithalatı yapılmaması, hayvancılık sektörümüze olumlu yansıdı, önemli mesafeler kat ettik. Et ve süt üretimimiz giderek artan bir ivme yakaladı.

Bugün de yapmamız gereken bu kararlı duruşu devam ettirmek, ithalatı sadece ve sadece besi ve damızlık materyaliyle sınırlı tutmaktır. Bunu da üreticimize zarar vermeyecek şekilde kontrollü yapmak zorundayız.

Bu uygulama, birkaç yıldır özellikle Kurban Bayramlarında da başarılı sınav veren, ithalata gerek kalmayacak şekilde ihtiyacın üzerinde üretimi gerçekleştirerek kendisine güvenenleri mahcup etmeyen çiftçimizin de önünü görmesini ve daha sağlam yatırımlara yönlenmesini sağlayacaktır. Her ithalat dedikodusunda üreticilerimiz arasında tedirginliğe ve kararsızlığa neden olan bu tür söylemlerden uzak durulması gerekir. Kolay yoldan kazanç elde edilmesinin bir yöntemi gibi görülen bu yol, ne ülkemiz için ne çiftçimiz için ne de hayvancılık sektörümüz için doğru bir yoldur.”

“Yapılması gereken, ithalat değil”

Yapılması gereken, ithalat değil kısa, orta ve uzun vadeli politikalarla üretimin sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulmasıdır.

Bu politikalar hayata geçirildiği takdirde, neredeyse maliyetine üretim yapan çiftçimiz, emin olun bütün beklentilere cevap verecek, üretimi artıracak ve fiyatların aşağı düşürülmesi için başka her türlü bahaneyi de ortadan kaldıracaktır.”

Son Haberler

Elveda…

Yaşam İçin Gıda Haber Sitesinin Kurucusu, Genel Yayın Yönetmeni Sayın Metin Ertunç 20 Mayıs 2021 tarihinde geçirdiği kalp krizi...