Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO), tütün ve şeker sektöründe yetkilerin devredildiği Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını, sigara ve şeker sektörünün hammaddesi olan tarımsal ürünlerin ülkemiz kaynaklarından karşılanmasına, tütün ve şeker pancarı üretimi yapan çiftçilerimizin desteklenmesine yönelik “Milli Tarım Projelerini” uygulama konusunda etkin adımlar atmaya çağırdı.
Ziraat Mühendisleri Odası, yazılı bir açıklama yayınlayarak, milli ürünler tütün ve şeker pancarına destek çağrısı yaptı. Tütün ve şeker pancarı üretimi yapan çiftçilerin desteklenmesi konusunda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından etkin adımlar atması istenilen açıklamada şunlar kaydedildi:
Şeker Kurumu ile Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında hazırlanan 696 Sayılı KHK ile kapatıldı. Neoliberal politikaların devamı olarak, 2001 krizinin ardından Amerika’dan getirilen Kemal Derviş’in “15 günde 15 yasa” söylemi ile çıkarılan yasalarla kurulmuş olan; şeker ve tütündeki kamu tekelini ortadan kaldırmaya yönelik bu kurumlar, son KHK düzenlemesi ile ortadan kaldırılmıştır Dönem itibariyle bu kurullar, sektörün kamu gücünün, kamu denetiminin dışına çıkarılmasına hizmet amacıyla kurulmuş olmaları nedeniyle yoğun bir şekilde eleştirilmişti.
Şeker Kurumunun kapatılması sorunları artıracaktır
2001 yılında çıkarılan 4634 sayılı Şeker Kanunu ile şeker pancarında taban fiyat uygulamasına son verilmiş, pancar fiyatı belirleme yetkisi piyasalara bırakılmıştı. Pancar üretimine kota getirilerek, çiftçi pancar ekemez hale getirilmişti. Kamuya ait şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sürekli olarak gündemde tutulmuş, şeker ithalatının önü açılmış, Türkiye nişasta bazlı şeker (NBŞ) üreten uluslararası şirketlerin oyun alanı haline gelmişti.
Şeker Kurumunun karar organı olan, kotalarının tespiti, iptal ve transferleri hakkında kararlar alma ve uygulama yetkisine sahip olan Şeker Kurulu da, KHK düzenlemesiyle kapatılmış oldu. Şeker Kurulu kimi sorunlara karşın, sektörde gerek kotaların tahsisi ve gerekse pancar şekeri ve NBŞ üretiminde, temsilcilerin sektörün paydaşlarından oluşması nedeniyle denge unsuru olmuştu.
Yedi kişiden oluşan Şeker Kurulunun 3 temsilcisi Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığından; diğerleri de Türk Şeker Fabrikaları A.Ş., Pankobirlik, Konya Şeker ve Cargill temsilcilerinden oluşuyordu. Görece konuyla ilgili taraflardan oluşan Kurulun bu yapısından NBŞ lobisinin rahatsız olduğu bilinmekteydi.
NBŞ lobisinin sektörde kurulan mevcut sistemi bozma gayretleri ve kota dışı üretimleri, kaçak şeker, kimyasal tatlandırıcılar konularındaki girişimleri, Şeker Kurumunun kuruluşundan itibaren etkili bir şekilde sürmüştür. Beş yıllık görev süresi olan Şeker Kurulu, 29 Ağustos 2016 tarihinden bu yana atama yapılmadığı için çalışamaz durumdaydı. Şeker Kurulu’nun oluşturulmaması nedeniyle sektör denetimsiz kalmış, özellikle kotasız üretim yapmak isteyen NBŞ sektörü için beklentilerinin üzerinde uygun ortam oluşmuştu. Şeker Kurulu tarafından kullanılan yetkilerin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na geçmesi ile NBŞ lobisinin özellikle kota tahsisleri ve kota artırımı konusunda etkisi artacaktır. NBŞ lobisi temsilcilerinin sevinçlerini gizleyemedikleri açıklamaları, bu konudaki endişeleri doğrular niteliktedir.
Şeker Kurumunun yetkilerinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na geçmesiyle sektöre müdahaleler artacak, kotalarının tahsisi, izlenmesi ve denetimi, sorunlu hale gelecek, bunun sonucunda alınacak siyasi kararlar sektörde karmaşaya yol açacaktır. Denetimi yetersiz kota sistemi ise art niyetli ve kâr hırsıyla hareket eden firmalara haksız kazanç sağlama imkânları yaratacaktır.
Ülkemizin ve halkımızın menfaatleri yerine, baskı gruplarının talepleri ön plana çıkabilecektir. Pancar şekeri sektöründe üreticisi, çalışanı, yan ve alt sektörleriyle birlikte 10 milyon insanımız geçimini sağlamakta, ekonomiye ve istihdama ciddi katkılar verilmektedir. Sektörde otorite konumundaki Şeker Kurumu’nun kapatılması, sektörde yer alan üreticilerin karar mekanizmalarındaki temsilinin sona ermesine yol açtığı gibi muhtemel şeker kanunu değişiklikleri sektörü, iç ve dış müdahalelere açık konuma getirecek, baskılara maruz bırakacaktır. İnsan sağlığına ilişkin zararları bilinen NBŞ sektöründe sağlıklı denetim yapılamamasına bağlı olarak, bu grubun üretimi kısa sürede artacak ve pancar şekeri üretimi azalacak, çok sayıda çiftçimiz ve tarım alanlarımız üretim süreçlerinin dışında kalacaktır.
Tekelin özelleştirilmesi tütün ve sigara piyasasını çok uluslu şirketlere açmıştır
Türkiye tütün piyasasını ve sigara piyasasını çok uluslu şirketlere açmak amacıyla çıkarılmış olan 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında, Kanun ile kurulmuş olanTütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK), Tekelin yok pahasına özelleştirilmesi, piyasanın tamamen yabancı sigara firmalarının eline geçmesi sürecinin tamamlanması nedeniyle, görevini tamamlamış olduğundan kapatıldı.
TEKEL’in özelleştirilmesi ve sigara fabrikalarının satılması sonrasında piyasaya tümüyle hâkim olan çokuluslu şirketler, kendi ürettikleri sigaraların pazar payını artırmaya yönelik politikaları ile yerli tütünden imal edilen sigaraların piyasada ki paylarının azalmasına yol açarak, tütün üretimimizin de azalmasına neden oldular.
2000’li yılların başında 500 bini aşkın kişi, 200 bin ton civarında tütün üretimi gerçekleştirirken, bugün 50 bin kadar üretici, 70 bin ton kadar tütün üretiyor. 2016 yılında 50 bin ton ihracata karşılık, 102 bin ton tütün ithal edildi. Sigara üreten firmaların kullandıkları 116 bin ton tütünün yüzde 13’ü yerli, yüzde 87’si yabancı tütünden oluşuyor.
Hükümet; yerli tütünden sigara üretimine olanak sağlayacak düzenlemeler yapmak yerine, bir taraftan aşırı vergilerle sigara fiyatlarını artırırken, diğer taraftanda uluslararası sigara firmalarının çıkarlarını uygun düzenlemeler yapmayı tercih etmektedir. Son olarak, 4733 sayılı Kanun’da 7061 sayılı Torba Kanun ile yapılan değişiklikle, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde çoğunlukla “sarmalık kıyılmış tütün” olarak tüketilmek üzere üretilen tütüne, yüksek sigara fiyatları nedeniyle artan talebi ortadan kaldırmak için, bu tütünü satanlara yönelik yasaklama ve hapis cezaları getirildi. Sigara firmaları yerine üreticilerin çıkarları dikkate alınsa, böyle bir yasaklama yerine bölgedeki tütün üretimini teşvik etmek ve bu tütünlerin diğer ürünlerle rekabet etmesini mümkün kılacak bir vergilendirme sistemi tercih edilebilirdi.
Alkol ve alkollü içki üretimini, ithalatını, piyasasını Tekel kapandıktan sonra bugüne kadar TAPDK düzenliyor ve denetliyordu. Bu yetkiler de KHK ile yapılan düzenleme sonrası Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yetkisine geçti. Son on beş yılda yüksek vergilerle fiyatı astronomik bir şekilde artırılan içki fiyatları, içki kullanıcılarının piyasada satışı yapılan, Etil Alkol ile evde içki yapımına yol açmıştı. 30 Aralık 2017 tarihinde yapılan Yönetmelik değişikliği ile piyasada satılan Etil Alkolün içki yapımında kullanılmasını önlemek amacıyla, içine acılık veren kimyasal olan denatonyum benzoat katılması zorunluluğu getirilmesi, Bakanlığın bundan sonra ki yapacakları için de önemli bir gösterge oluşturuyor. Bugüne kadar metil alkol kullanılarak kaçak içki üretimi nedeniyle çok sayıda kişi ölürken, bunu önlemek için böyle bir yöntemi uygulamayan Bakanlığın yaptığı bu düzenleme, özellikle yüksek alkollü içki üreten firmalar için yılbaşı ikramiyesi oldu.
Sigara ve içkideki %70-80’leri geçen yüksek vergi oranları, halk sağlık gerekçesi öne sürülerek savunuluyor olmasına karşın, aşırı artan fiyatların kaçak sigara ve içki piyasasının ortaya çıkmasına yol açacağı, bunun da ölümlere kadar uzanacak sorunlara neden olacağı gözden kaçırılmaktadır. Öte yandan yapılan düzenlemelere bakıldığında, amacın halk sağlığından ziyade, muhafazakar anlayışın dayatılması ile daha fazla vergi alınmasına ve içki/ sigara sektörüne hâkim olan yabancı firmaların korunmasına hizmet ettiği görülmektedir. Son olarak içkide ki vergi oranları artırılırken, sigarada ki vergi oranının enflasyonu artıracağı endişesi ile 2018 yılında artırılmayacağının açıklanması, konunun sağlık boyutunun çokta önemsenmediğini göstermektedir.
Milli Ürünlere Destek: Şeker Pancarı ve Tütün
İçki ve sigaranın, NBŞ’lerin zararları konusunda toplumun bilgilendirilmesi, halk sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Ancak içki ve sigara fiyatları, yüksek vergiler nedeniyle kullananları başka arayışlara sokarak, halk sağlığı açısından daha büyük sorunların ortaya çıkmasına neden olmayacak düzeyde tutulmalıdır. Tütün ve şeker sektöründe yetkilerin devredildiği Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını, sigara ve şeker sektörünün hammaddesi olan tarımsal ürünlerin ülkemiz kaynaklarından karşılanmasına, tütün ve şeker pancarı üretimi yapan çiftçilerimizin desteklenmesine yönelik “Milli Tarım Projelerini” uygulama konusunda etkin adımlar atmaya çağırıyoruz.”