Bayram öncesinde 5,20 liraya kadar çıkan kuru üzüm kilogram fiyatının bugünlerde 3,60 liraya kadar indiğini söyleyen TZOB Genel Başkanı Bayraktar; “Devlet müdahalesi şart oldu. TMO veya belirlenecek bir kurum müdahale alımı yapmalıdır. Aksi takdirde üreticimiz büyük bir sıkıntı yaşayacak, üretimi sürdürmekte zorlanacaktır” dedi.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kuru üzüm fiyatlarının aşırı düştüğünü, Kurban Bayramı öncesinde 5,20 liraya kadar çıkan kuru üzüm kilogram fiyatının bugünlerde 3,60 liraya kadar indiğini bildirerek, “devlet müdahalesi şart oldu. TMO veya belirlenecek bir kurum müdahale alımı yapmalıdır. Aksi takdirde üreticimiz büyük bir sıkıntı yaşayacak, üretimi sürdürmekte zorlanacaktır” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, kuru üzümde bir türlü fiyat istikrarının sağlamadığını, bunun da üreticiyi düzenli ve makul bir gelirden yoksun bıraktığını belirtti. Üreticinin bin bir emek sarf ederek ürettiği kuru üzümü yok pahasına elden çıkarmak zorunda kalmasının kabul edilebilir bir durum olmadığını vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Kuru üzüm üretimi Türkiye, ABD, İran, Yunanistan, Güney Afrika Cumhuriyeti, Şili ve Afganistan’da önem kazanıyor. Türkiye, çekirdeksiz kuru üzümüyle dünya çapında ünlüdür. Çekirdeksiz kuru üzüm ihracatında Türkiye ilk sırayı alırken, ABD ikinci, İran üçüncü, Şili dördüncü, Güney Afrika beşinci sırada bulunuyor. Dünya sofralık üzüm ihracatında Şili ilk sırayı alırken, bu ülkeyi, ABD, İtalya, Çin, Peru, Güney Afrika Cumhuriyeti, Hong Kong, İspanya, Avustralya, Hindistan, Mısır, Meksika, Yunanistan ve Türkiye takip ediyor. Türkiye sofralık üzüm ihracatında 14’ncü sırada bulunuyor.
Çekirdeksiz kuru üzüm üretimimiz, 2014’de 328 bin ton ve 2015’de de 196 bin ton olarak gerçekleşti. 2015’deki üretim düşüşü dolu ve don afetinden kaynaklandı. 2016’da üretim 313 bin ton oldu. Türkiye, çekirdeksiz kuru üzüm üretimde ilk sırayı alırken, ülkemizi, 238 bin tonla ABD, 155 bin tonla İran, 140 bin tonla Hindistan, 130 bin tonla Çin, 70 bin tonla Şili, 45 bin tonla Özbekistan, 33 bin tonla Güney Afrika Cumhuriyeti, 30 bin tonla Arjantin, 19 bin tonla Avustralya izledi. Ülkemizde çekirdeksiz kuru üzüm tüketimi 40-50 bin dolaylarında değişmektedir. 2016 yılında kurutmalık çekirdeksiz üretiminin yüzde 84,7’si Manisa’da gerçekleştirildi. 1 milyon 141 bin tonluk kurutmalık çekirdeksiz üretiminin 966 bin tonunu Manisa üretiyor. Manisa’yı, 103 bin tonla İzmir, 67 bin tonla Denizli izliyor. Üç ilin toplam üretimdeki payı yüzde 99,6’ya yaklaşıyor.”
2015 ve 2016’da afetlerden ve ihracat yapılamamasından dolayı büyük kayıplar yaşayan kuru üzüm üreticilerinin, bu yıl da fiyatların düşmesinden mağdur olduğunu vurgulayan Bayraktar, bu yıl Temmuz ve Ağustos aylarındaki aşırı sıcakların, bazı bölgelerde yaşanan don afetinin rekolteyi etkilediğini, Turgutlu ve Ahmetli’de sıcaklardan dolayı yüzde 40’a varan rekolte kayıpları yaşandığını belirtti.
Kuru üzüm fiyatlarındaki düşüşün, Tariş’in etkin alım yapamaması, tüccarın fiyatları düşürmesinden kaynaklandığına dikkati çeken Bayraktar, “üreticimiz depolama imkanı olmadığı için ve borçlarını kapatma zorunluğundan dolayı ürününü fiyat ne olursa olsun emanete veriyor veya açığa satış yapıyor. Büyük zarara uğruyor. Üzümde depolama imkanları artırılmalıdır” dedi.
“İhracata ağırlık verilmeli”
Üzümün önemli bir ürün olduğunu, ülke ekonomisine büyük katkıları bulunduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“İhracata ağırlık verilirse, Türkiye, anavatanı Anadolu olan üzümden çok daha fazla para kazanır. Üretimi Türkiye’nin yüzde 60’ını bile bulmayan Şili’nin yaptığı 1,5 milyar dolarlık toplam üzüm ihracatı bize örnek olmalıdır. Sofralık ve kuru üzümde Şili 1,5, ABD 1,24 milyar dolar ihracat yaparken, Türkiye’nin, ihracatta, Şili, ABD’nin yanı sıra, İtalya, Çin, Peru, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ardından yedinci sırada yer alması ülkemize yakışmamaktadır.
Üzüm ihracatı, 2012’de 681 milyon dolara ulaştı. İhracat, 2015’de üretim düşüşü yüzünden 569 milyon dolara, 2016’da Rusya ambargosu dolayısıyla 529 milyon dolara geriledi. Toplam üzüm ihracatının yüzde 77,1 kurutulmuş çekirdeksiz üzümden meydana gelmektedir. Türkiye, 2016 yılında 408,1 milyon dolarlık kurutulmuş çekirdeksiz üzüm ihracatı yaparken, taze üzüm ihracatı 104,5 milyon dolarda kalmaktadır.
Üretimde dünya 6’ncısı olduğumuz üzümde ihracatta yarım milyar doları ancak geçiyoruz. 2012 yılında 681 milyon dolara kadar çıkan ihracat, Rusya ambargosuyla 2016 yılında 529 milyon dolara kadar indi.”
Yapılması gerekenler
Türkiye’nin bağcılıktaki gelişmesinin büyük ölçüde ihracata bağlı olduğunu, iç piyasanın doyduğunu, ihracatın önündeki büyük engellerin kaldırılması gerektiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“İhracat kapıları zamanında açılmalıdır.
İhracata prim desteği verilmeli, sofralık üzüm ihracatı da artırılmalıdır.
TARİŞ yeniden yapılandırılarak kuru üzümde müdahale kurumu olarak faaliyet göstermesinin sağlanmalıdır.
Kaçak yollarla ülkeye üzüm girmesinin önüne geçilmelidir. Sınır ticaretiyle üzüm girişleri iyi kontrol edilmeli, sınır illeri dışında satılmasına izin verilmemelidir.
Üzümler, aflatoksin oluşmaması için beton ve tel sergi üzerinde kurutulmalıdır.
Ambalajlama ve depolamaya önem verilmeli, Avrupa Birliği benzeri bir depolama kuruluşu oluşturulmalı, depolama maliyetleri desteklenmelidir. Lisanslı depoculuk sistemine geçilmesi sağlanmalıdır.
Hasat zamanı tat oranı ölçümü yapılarak belirlenmelidir.
Üzümün alternatif değerlendirme biçimleri olan pekmez, şıra, pestil, üzüm suyu üretimi desteklenmelidir.
Ürün ihtisas borsaları oluşturulmalı, mevcut borsalara işlerlik kazandırılmalıdır.
Diğer üzüm üreticisi ülkelerin çiftçileriyle mücadele edilebilmesi için girdi maliyetleri düşürülmeli, üzüm üreticimiz desteklenmelidir.
Mevcut ihracat pazarlarının korunması, yeni pazarlar bulunması, hem ülke içinde hem de ülke dışında tüketimin artırılması için üzüm tanıtım grubu oluşturulmalıdır.
Üzümün sağlığa yararları konusunda kamuoyu bilinçlendirilmeli, okul üzümü programı devam etmelidir.
Rekoltenin yüksek olduğu dönemlerde fiyat düşüşlerinin önüne geçilmesi veya kazanılmış ihracat pazarlarının korunabilmesi açısından kalitenin bozulduğu yıllarda kullanılmak üzere ihtiyaç fazlası ürünün piyasadan çekilebilmesi için stok kurumu oluşturulmalıdır.”