0.5 C
Ankara
Cumartesi, Aralık 21, 2024

Çiftçi-Sen: “Kırsal mahalle olmamız yetmez, köylerimizi tüm haklarıyla geri istiyoruz!”

Okumalısınız!

Mahalleye dönüşen köy ve beldelerle ilgili, 16 Ekim 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 7254 Sayılı Kanun” ile “başvuru yapmak şartı ile” köy statüsüne dönüş yapılabileceği gelişmeleri üzerine Çiftçi-Sen’den açıklama geldi.

Çiftçi-Sen Genel Başkanı Ali Bülent Erdem ve Çiftçi-Sen Genel Sekreteri Adnan Çobanoğlu imzasıyla yayınlanan açıklamada, köy tüzel kişiliklerinin yeniden oluşturulması, el konulan mal varlıklarının iade edilmesi çağrısında bulundu.

Açıklamada, köy tüzel kişiliklerinin kendi bütçeleri, karar organları, otlak ve meraları, araçları, mal varlıkları ve asgari ölçüde de olsa demokratik bir yapısı olduğu vurgulanarak; “2012 Kasım’ında “Bütünşehir/ Büyükşehir Belediye Kanunu” adıyla bilinen kanunla beraber bu tüzel kişilikler ortadan kaldırıldı. Merkezi iktidar ve bağlandıkları belediyeler köy tüzel kişiliklerinin malı olan tarla, otlak, mera ve yaylak alanlar da dahil 16 bin 082 köyün her türlü mal varlıklarına el koyup bütçelerine gelir elde etmek için sattılar. Köylerin kendi olanaklarıyla var ettikleri içme suyu kuyu ve tesisleri de belediyelerin su hizmetlerinin malı oldu.” denildi.

O dönemki adıyla Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının da hızlıca mera ve otlak yönetmeliğini değiştirdiğine dikkat çekilen açıklamada; “Önceki Mera Yönetmeliği’nin 8. maddesi, kadimden bu yana mera, yaylak ve kışlak olarak kullanılan arazilerin ihtiyaç fazlası olan bölümlerini talep edilmesi durumunda öncelikle hayvancılıkla uğraşan yöre halkına ihale yoluyla tahsis edilmesini sağlıyordu. İlgili madde, 25 yıllığına yapılabilen tahsislerin, arazinin yalnızca hayvancılık amacıyla kullanılması koşulunu hükme bağlarken, her beş yılda bir ilgili komisyonca yapılan değerlendirmeyle meraların kullanılmasını denetim altında tutuyordu. Meraların betonlaşmasının yolunu açan yeni düzenlemeyle, 20 yıllık ot parasını yatıran, enerji ve inşaat firmaları, bugüne kadar keçi, koyun ve ineklerin otladığı arazilere kolaylıkla el koyup yatırım yapmaya başladılar. Bu yasal düzenleme gıdanın, enerjinin üretilmesini, yer altı kaynaklarının ve su kaynaklarının kullanımını şirketlere havale etti, tarımsal üretime zarar verdi. Bürokrasi arttı. Konut inşaatına açılan yerlerde hayvan yetiştiriciliği yapan çiftçilerin ahırları “koku yayıyor” gerekçesiyle bulundukları yerlerden uzaklaştırılmaya veya hayvan yetiştiriciliği yapmayı bırakmaya zorlandı.” ifadelerine yer verildi.

6 Kasım 2020’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısında Tarım ve Orman Bakanlığı 2021 bütçesi görüşülürken Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin “Büyükşehir Yasası ile köylerin mahalleye dönüştürülmesinin tarıma zarar verdiğini itiraf ettiği” kaydedilen açıklamada, devamla şöyle denildi:

“Köy tüzel kişilikleri yeniden oluşturulmalı, el konulan mal varlıkları iade edilmelidir”

“Oysa “görünen köy kılavuz istemez”di. Tarım politikalarına şirketler kılavuzluk ederse tarımsal yapının tahrip edileceği, üretimin artmayacağı, halkın sağlıklı gıdaya ulaşması ve ihtiyaçlarını karşılanmakta bile zorlanacağı gün gibi açıktı.

16 Ekim 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 7254 Sayılı Kanun” ile mahalleye dönüşen köy ve beldelerle ilgili yeni bir düzenleme yapılarak “başvuru yapmak şartı ile” köy statüsü yeniden değiştirilip köylerin elinden alınan haklarının cüzi bir kısmı geri verilmeye çalışılmaktadır. Ancak başvuru şartı da yeterli görülmemiş nihai karar ilçe ve Büyükşehir Belediye Meclislerine bırakılmıştır.

Tabii, İlçe ve Büyükşehir Belediye Meclisleri başvuruyu onaylarsa(!) uygulanmasının mümkün olacağı garip bir durum söz konusudur.

Yönetmeliğe göre; “gelir vergisinden muaf esnaf ile basit usulde gelir vergisine tabi mükellefler tarafından bizzat işyeri olarak kullanılan bina, arsa ve araziler ile mesken amaçlı kullanılan binalar ve zirai istihsalde kullanılan bina, arsa ve araziler 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’na göre alınması gereken emlak vergisinden muaf olacaktır.”

“…ticari, sınai ve turistik faaliyetlerde kullanılan bina, arsa ve araziler için emlak vergisi yüzde 50 indirimli uygulanacaktır. Kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak belirlenen yerlerde, 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu uyarınca alınması gereken bina inşaat harcı ile imarla ilgili harçlar alınmaz; anılan kanuna göre alınması gereken diğer vergi, harç ve harcamalara katılma payları yüzde 50 indirimli uygulanacaktır.”

“… içme ve kullanma suları için alınacak ücret en düşük tarifenin işyerleri için yüzde 50’sini, konutlar için yüzde 25’ini geçmeyecek şekilde belirlenecektir.”

“ Vergi Usul Kanunu uyarınca bilanço esasına göre defter tutan mükellefler için bu fıkrada belirtilen muafiyet ve indirimler uygulanmayacaktır.”

3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 12’nci maddesinin yedinci fıkrası ile 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun ek 17’nci maddesi hükümlerinden yararlanan yerler; kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak belirlenmesi halinde bu madde hükümlerine aykırı olmayan hak, sorumluluk ve imtiyazlardan faydalanmaya devam ederler” demektedir.

Aslında uygulanmaya başlamamış olan değişikliklerin hafifletilmesine yönelik bir yönetmeliktir söz konusu olan; “Bütünşehir/Büyükşehir Kanunu” yürürlüğe girdiğinde köylerdeki emlak vergisi, içme suyu kulanım fiyatları vb. 2021 de kentsel yerleşim alanlarıyla eşit uygulanacaktı. Yani belediyeler kentsel alanlardan edindikleri gelirlerin aynısını köyden mahalleye dönüşen yerlerden de elde etmeye başlayacaklardı. Uygulanan tarım ve gıda politikaları nedeniyle zaten yoksullaşan çiftçiler yeni ödemeye başlayacakları harç ve vergilerle daha da yoksullaşacaklardı. Bu yapılan değişiklikler mevcut durumun devamlılığını sağlamakta, Köyleri eski tüzel kimliğine kavuşturmamaktadır. Tarımsal üretimi arttırmaya yönelik değişiklikler değildir bunlar. Çiftçilerin köylerinde kalmasını, üretmeye devam etmesini sağlayamaz. Köylülerin köylerine içme sularını kendi olanaklarıyla getirmiş olanları bile şimdi sularına para ödemek zorunda olacaklardır.

Çiftçi Sen olarak diyoruz ki;

  • Köy tüzel kişilikleri yeniden oluşturulmalı, el konulan mal varlıkları iade edilmelidir
  • Sorunları çözmeyecek olsa da biraz hafiflemesi için yapılan tüm başvuruları yerel yönetimler “amasız/fakatsız” onaylamalıdır.
  • Köylerin yaşayabilmesi için küçük aile tarımının devamlılığını sağlayacak teşvikler verilmeli, üreticilerin pazara erişimini kolaylaştıracak uygulamalar devreye sokulmalıdır.
  • Tarım ve gıdayı şirketlerin kontrolüne bırakan politikalardan vazgeçilmeli, ekolojik köylü tarımını yaygınlaştıran politikalar uygulanmaya başlanmalıdır.

“Kırsal mahalle” olmamız yetmez, köylerimizi tüm haklarıyla geri istiyoruz!”

[mc4wp_form id=”25750″]

Son Haberler

Elveda…

Yaşam İçin Gıda Haber Sitesinin Kurucusu, Genel Yayın Yönetmeni Sayın Metin Ertunç 20 Mayıs 2021 tarihinde geçirdiği kalp krizi...