Türkiye 51 bin hektar alanıyla Avrupa’da İspanya’dan sonra seracılık bakımından ikinci sırada. SERKONDER Genel Sekreteri Prof. Dr. Hasan Silleli, seracılığın; üretimde verimlilik, iklim risklerinden kurtulma, ürünlerde kalite, gıda güvenliği, sulama avantajı, mali riskleri azaltma gibi çok önemli avantajları olduğuna dikkat çekti.
Growtech Eurasia 18. Uluslararası Sera, Tarım Teknolojileri ve Hayvancılık Ekipmanları Fuarı’nda düzenlenen panelde konuşan A.Ü.Z.F. Tarım Makinaları Bölümü Öğretim Üyesi SERKONDER Genel Sekreteri Prof. Dr. Hasan Silleli, seracılığa ilginin giderek arttığını söyledi.
Günümüzde kişi başına düşen sebze ve meyve tüketiminin 439 kg olduğunu ve 2050 yılına geldiğimizde, dünya nüfusunun da artmasına paralel olarak bu rakamın 690 kg’a çıkacağına dikkat çeken Prof. Dr. Hasan Silleli, seracılık sayesinde birim alanda 5 hatta 10 kata kadar verim alındığını belirterek; “Seracılığın tarihi 17. Yüzyıla kadar dayanıyor, o dönemlerde tahtalarla bitkilerini koruyan insanlar bugün çok modern bir seviyede üretim yapar hale geldiler. Bilinenin aksine dünyada seraların yarısı Asya kıtasında bunun sadece yüzde %7’si Amerika kıtasında. Son yıllarda özelikle Amerika, Kanada, Avustralya, Japonya, Güney Kore ve Meksika seracılık konusunda ciddi yatırım yapmaya hazırlanan ülkeler arasında geliyor. Bu nedenle bu ülkelerdeki pazarların gelişiminde ülke olarak söz sahibi olmamız gerekiyor. Bunun anlamı yeni iş kapıları ve yeni ekonomik girdiler demek. Özellikle Amerika bu konuda çok ciddi bir pazar. Siz geleceğin ziraatçıları bu noktada çok şanslısınız. Bu yeni pazarlardaki iş fırsatlarını iyi değerlendirip yeni ufuklar açmanız mümkün” diyerek panele katılan öğrencilere önemli tavsiyelerde bulundu.
Seracılık parlayan yıldız…
Seracılığın; üretimde verimlilik, iklim risklerinden kurtulma, ürünlerde kalite, gıda güvenliği, sulama avantajı, mali riskleri azaltma gibi çok önemli avantajları olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Silleli, şu bilgileri paylaştı:
“Artık seracılık sayesinde yaz-kış ürünü kavramı ortadan kalktı. Dünya da seracılığa bağlı ürünlere alışmış durumda. Eskiden mevsimde olan ürünler tüketilirken şimdi durum değişti. Artık her mevsim domates bulabiliyorsunuz. Bu da yeni arzları oluşturuyor. Rus halkı kahvaltıda domatesi, biber, salatalık yemezken şimdi bu alışkanlıkları değişti, onlar da alıştı ve bu ürünleri istiyor, talep ediyor. Bu yüzden seracılığın gelişimi ve önemi de her geçen gün büyüyor. Bu fırsatı ülke olarak iyi değerlendirmemiz gerekir. Bugün Türkiye 51 bin hektar alanıyla Avrupa’da İspanya’dan sonra seracılık bakımından ikinci sırada bunu arttırarak birinci olmamız gerek. Çünkü dünya nüfusu artıyor ve insanların sağlıklı gıdalara yönelik ilgisi de her geçen gün büyüyor. Bu iki gerçeği çok iyi değerlendirmek ve fırsata dönüştürmemiz gerek. Seracılıktaki uzmanlığımızı, bilgi ve deneyimlerimizi tüm dünyaya pazarlamamız gerekiyor. Çünkü seracılık tek başına değil tüm argümanlarıyla yapıldığında ciddi bir ekonomik değerdir.”