0.5 C
Ankara
Cumartesi, Aralık 21, 2024

“Hububat ve bakliyatta arza dayalı piyasa tıkanması sorunu ile karşı karşıyayız”

Okumalısınız!

Yaşam İçin Gıda
Yaşam İçin Gıda
Gıda, yaşamdır! Yaşamınız söz konusu olduğunda efsaneleri bir kenara bırakın!

İyi Parti Kalkınma Politikaları Başkanlığı, hububat ve bakliyatta bir tarafta azalan rekolte, bir tarafta yüksek seyreden iç piyasa fiyatları sorunları varken, uluslararası ihracat piyasalarındaki fiyatların da yüksek olmasının Türkiye açısından son derece hassas bir pazar durumu yarattığı belirtildi.

İyi Parti Kalkınma Politikaları Başkanlığından yapılan açıklamada, kuraklık nedeniyle tahılların rekoltesinde azalmanın söz konusu olduğu, özellikle Arpa, kırmızı mercimek ve buğdayın kuraklıktan etkileneceği belirtilerek, “TZOB rekolte düşüşünün yüzde 10 seviyesinde olacağını, TMO ise 1 milyon ton civarında olacağını söylüyor. Mardin, Adıyaman, Ş.Urfa, Diyarbakır, kısmen Elazığ ve Konya hattında yaşanan kuraklık etkisiyle yaşanan rekolte düşüşleri zaten yetersiz olan üretimlerin iyice azalmasına ve arzın kısıtlılığına yol açacak” denildi.

Toplam tahıllarda yeterlilik oranının yüzde 87,8 iken, buğday ekmeklik de yüzde 89,5, buğday (durum) yüzde 150,5, arpada yüzde 94,8, çavdarda yüzde 100, yulafta yüzde 98,5, bakliyat da ise kırmızı mercimekte yüzde 71,7, yeşil mercimekte yüzde 85,3 ve nohutta yüzde 127,5 olduğu bildirilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

“Ekmeklik Buğday yeterliliği kendi nüfusumuz ve ithalat mamul madde (un ve unlu maddeler) için ikame edilen (ihtiyaç duyulan) miktardan bağımsızdır. Bu nedenle 2019-2020 üretim döneminde toplam 10,8 milyon ton buğday ithal edilmiştir. Buna karşılık 8,4 milyon ton mamul karşılığı ve/veya ihraç edilmiştir. TÜİK’e göre 2,4 milyon ton buğday açığımız ise ithalat yoluyla karşılanmıştır. Arpa’da ithalat edilen miktar ise yaklaşık 1 milyon civarındadır. Kırmızı Mercimek’teki ithalat rakamımız ise yaklaşık 480 bin tondur. İhraç edilen miktar ise yaklaşık 310 bin tondur. Uluslararası Tahıl Piyasalarında iki yıldır pandemi nedeniyle farklı bir seyir gözlenmektedir. Piyasalara hakim olan 5-6 ülke, ihracat konusunda aşırı korumacı ve stoklamaya yönelen bir davranış tarzı belirlemiştir. Arz imkânını bu şekilde kullanan ihracatçı ülkeler, tahıl piyasasında fiyatların yüzde 50’lerden fazla artmasına yol açmıştır. Daha önce 220-240 dolar/ton seviyesinde gezinen Buğday fiyatlarının güncel piyasadaki fiyatı 300-320 dolar düzeyindedir. Arpa’daki fiyatlar ise 280 dolar/ton civarındadır. Bu fiyatlara 20-40 dolar arası navlun dahil değildir.

Bu durumda bir tarafta azalan rekolte, bir tarafta yüksek seyreden ve seyredecek olan iç piyasa fiyatları gibi iç piyasaya yönelik fiyat düzenlenmesi sorunları varken, UA İhracat Piyasalarındaki fiyatların da yüksek olması, ülkemiz açısından son derece hassas bir pazar durumu yaratmaktadır. Yani arza dayalı bir piyasa tıkanması sorunu ile karşı karşıyayız.” 

“Bir somun ekmek 3-4 lira civarında olabilir”

Dahilde işleme rejimi kapsamında ithal edilen buğdayın un ve benzeri maddelere işlenmesi ve ihracatı üzerinden yürüyen un sanayi ihracatlarının da riskli duruma geleceği ifade edilen açıklamada, şu bilgiler verildi:

“Yurtdışı piyasalarda fiyatların yurtiçi fiyatlardan yüksek ya da yakın olması durumunda ihracatçı un sektörü, Buğday talebi/temini için iç piyasaya yönelecektir. İç piyasadan yaklaşık 2-2,5 milyon ton /bile/ ürün bu şekilde çekildiği takdirde iç piyasa talebe yüksek ve artan fiyatlar ile cevap verecektir. Bu beklenti bile iç piyasada ürün stokçuluğunu teşvik edecektir. Peki bu durumun sonuçları topluma nasıl yansıyacaktır? Bunun en basit cevabı yılsonuna doğru bir somun ekmeğin 3-4 TL civarında olacak olmasıdır.”

Neler yapılmalı? 

Açıklamada, bir an önce güvenilir rekolte sonuçlarının açıklanması gerektiği  belirtilerek, “Bu sonuçlar üzerinden ve arz ve talep planlaması yapılmalıdır. Arz eksiği iç tüketim ve Un Sanayi için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Ürününü satmak durumunda olan bütün üreticilerin ürünleri alınmalı; sezon sonu ‘fark fiyatı’ uygulaması yapılmalıdır” denildi.

Stoklarının önüne geçmek adına TMO’nun piyasada ‘agresif’ bir şekilde alıcı-satıcı pozisyonu alması gerektiği belirtilen açıklamada, şöyle devam edildi:

“Ürün alımlarında sektör bileşeni olmayan, ürünü yatırım malı/finansal değer olarak gören alıcıların piyasaya girmesine engel olunmalıdır. Gerekirse Lisanslı Depolar denetlenmeli, ürün alım miktarları sınırlandırılmalıdır. İç piyasanın eksik arz sorunu Temmuz-Ağustos döneminde UA piyasaları kontrol ederek (risk alarak dahi olsa) karşılanmalı, iç piyasa arz talep dengesi sağlanmalıdır. DİR kapsamındaki tedarikçi ve sanayicilerin iç piyasayı bozucu stok ve alımlarının önüne geçilmeli; ithalat kolaylıkları sağlanmalıdır. Gerekirse sektörün korunması adına iç piyasa fiyatları üzerinden sübvansiyon uygulanmalıdır. Normal süreçlerde bile gerekli kamusal regülasyonu sağlayamayan; Piyasaları dengeleme ve düzenlemede sınıfta kalan; Ekim sezonunda fiyat açıklamayı bırakın, fiyatları hasattan sonra ancak açıklayabilen; Ne dış piyasaları ne de iç piyasayı doğru analiz edip uygun fiyatlama politikası belirleyemeyen TMO’nun, zaman zaman karşılaştığımız kuraklık sorunu ve olağanüstü pandemi döneminde de uygun bir fiyatlama politikası yürütmesini zaten beklemiyorduk. Acı olan ise fiyatları yüzde 30’dan fazla artırdık deyip yukarıdaki yazılı piyasa gerçeklerine arka dönmeyi başarmış olmaktır.”

Ajans Bizim

[mc4wp_form id=”25750″]

Son Haberler

Elveda…

Yaşam İçin Gıda Haber Sitesinin Kurucusu, Genel Yayın Yönetmeni Sayın Metin Ertunç 20 Mayıs 2021 tarihinde geçirdiği kalp krizi...