Afrika’da GDO savaşları

0
1992

Avrupa Birliği’nin Afrika’da GDO’lu tarımı engelleme çabasını Monsanto ‘yeni sömürgecilik’ olarak yorumladı.

Avrupa Parlamentosu Kalkınma Komitesi, Yeni Gıda Güvenliği ve Beslenme İttifakı (New Alliance for Food Security and Nutrition – NAFSN) ile ilgili aldığı karar kapsamında G8 üye ülkelerinin “Afrika’da genetiği değiştirilmiş ekinleri desteklememeleri” talebinde bulundu. ABD merkezli çokuluslu GDO devi Monsanto ise bu kararı, çalışma karşıtı ve yeni sömürgecilik olarak değerlendirdi.

2012 yılında kurulan Yeni Gıda Güvenliği ve Beslenme İttifakı (NAFSN), “Afrika’da sürdürülebilir, kapsamlı ve tarım tabanlı bir büyüme sağlanması yönünde ortak taahhüt” olarak tanımlanmıştı.

G8 ülkelerinin öncülüğünde gerçekleştirilmiş olan bu kamu-özel sektör ortaklığında Monsanto ile birlikte pek çok küresel özel şirket de yer alıyor. Çevre ve kalkınma konusunda çalışmalar yürüten pek çok sivil toplum örgütü ise kuruluşundan beri bu ortaklığa şüphe ile yaklaştı.

Avrupa Birliği Kalkınma Komitesi tarafından 20 Nisan Çarşamba günü kabul edilen kararda, tüm G8 üye ülkelerine (Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Rusya, İngiltere ve Amerika) İttifakın faaliyetlerinin “kalkınma politikası hedefleri ile uyumlu” olmasının sağlanması amacıyla NASFSN’in “eksik yönleri ile mücadele” yönünde bir çağrıda bulunuldu.

Komite karar metninde ayrıca “eksiklikler” devam ettiği sürece AB ülkelerinin girişimden “desteklerini çekmeleri” tavsiyesi de yer alıyor.

Kalkınma Komitesi raporu sözcüsü ve Avrupa Parlamentosu üyesi Maria Heubuch
Kalkınma Komitesi raporu sözcüsü ve Avrupa Parlamentosu üyesi Maria Heubuch

‘Kar sağlama odaklı’

Euroactiv internet sitesine konuşan Komite raporu sözcüsü ve Avrupa Parlamentosu üyesi Maria Heubuch, özel şirketleri insanlara değil kar etmeye odaklanmakla suçladı.

Heubuch; “Çok uluslu şirketler kar etme konusuna odaklı. Birlik vasıtasıyla çok uluslu şirketlere yapılan böyle bir yardımın, kırsal kalkınma anlamında yerel halka yarar sağlayabilmesi zor gözüküyor. Ayrıca şunu da biliyoruz ki, aile çiftlikleri bu girişimin karar verme sürecinin dışında tutuluyor.” açıklamasında bulundu.

Monsanto AB ve Orta Doğu bölgeleri kurumsal iletişim başkanı Brandon Mitchener ise bu gelişmeler karşısında foodnavigator internet sitesine bir açıklama yaptı. Mitchener açıklamasında; “Diğer pek çok işletme karşıtı politikacı gibi Heubuch da Monsanto’nun ve diğer şirketlerin ancak tüketicilerimize bir değer sağlayabilirsek işletmede başarılı olabileceğimizi anlamıyor gibi gözüküyor. Bizler ancak tüketiciler ürünlerimizi her yıl satın alırsa kazanabiliriz. Ve çiftçiler de aptal değil. Ancak ürünler kendilerine açık bir şekilde yarar sağlarsa onları almaya devam ederler.” değerlendirmesinde bulundu.

Bunun üzerine Heubuch da foodnavigator’e konuştu ve bir politikacı olarak görevinin “gelecek nesiller için sağlıklı tarımsal sistemleri desteklemek” olduğunu açıkladı. Heubuch, bunun da “en akıllıca, sürdürülebilir ve uyumu iyi olan düşük maliyetli çözümlere yatırım yapmak ve aynı zamanda doğal sistemlerin direncini yok eden kimyasallara ölümcül derecede bağımlılığın karşısında konuşabilmek” anlamına geldiğini de belirtti.

Heubuch ayrıca; “Çiftçiler; karışık ekim yöntemleri, ekin rotasyonu, yararlı türlerin kullanımı ve toprağın doğal yöntemlerle gübrelenmesi gibi ekolojik yöntemlerle sağlıklı bitkiler yetiştirebileceklerini ve iyi sonuçlar alabileceklerini defalarca ortaya koydular. Tabii ki tarım ilacı ve kimyasal gübre satışı yapan şirketler sürdürülebilir tarımsal uygulamalar temelde başarılı olduğunda mutlu olmuyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.

Greenpeace: Güçlü bir politik işaret

AB Kalkınma Komitesi’nin bağlayıcılığı bulunmayan raporunun bir de Avrupa Parlamentosu tarafından değerlendirilmesi gerekiyor ancak çevre konusunda çalışmalar gerçekleştiren sivil toplum örgütleri ve GDO karşıtı duruş sergileyen Greenpeace, “açıkça göz ardı edilemeyecek politik bir işaret” olarak gördükleri Komite tarafından verilen bu kararı memnuniyetle karşıladı.

Greenpeace AB Tarım Politikaları Direktörü Marco Contiero; “Avrupa Parlamentosu Afrika’da sürdürülebilir tarımın desteklenmesi yönünde güçlü bir politik işaret verdi. Parlamento, Birliğin ağırlıklı olarak endüstriyel çiftçiliğe önem verdiğini ve GDO’lardan sadece büyük çaplı şirketlerin fayda sağlayacağını vurguluyor. Program bunun yerine çalışmalarını yerel çiftçilere yönelik; altyapı, depolama tesisleri, sürdürülebilir tarım teknikleri ve pazara erişimi sağlama konularına odaklamalı.” açıklamasında bulundu.

Sömürgeci kim?

Ancak Afrika ülkelerine genetiği değiştirilmiş mısır ve pamuk tohumları satışı gerçekleştiren tarım devi Monsanto kararın açıkça karşısında yer alıyor.

Mitchener; “Avrupa Parlamentosu Kalkınma Komitesi’nin Yeşiller ve tarımda her türlü modern teknolojinin kullanımına karşı olan belli organizasyonların dayanağı olmayan ve akıl dışı korku tellallığı lehinde karar alarak GDO’ların güvenli olduğuna dair bilimsel fikir birliğini kaygısızca yok saymaya devam etmesi oldukça üzüntü verici. Afrikalı ulusların bu Avrupa sivil toplum örgütü engelini ve yeni sömürgeciliği görmezden geleceğine ve GDO teknolojisinin kendilerine bir yarar sağlayıp sağlamadığı konusunda kendi kendilerine karar verebileceklerine inanıyoruz.” dedi.

Güney Afrika örneğine dikkat çeken Mitchener, Güney Afrika’nın GDO’lu mısır yetiştirme konusunda “uzun ve başarılı bir geçmişe” sahip olduğunu ve bunun insan ve hayvan sağlığına ve çevreye olumsuz bir etkisi bulunmadığını vurguladı.

Afrika’da GDO’lu ekinlerin ticari olarak yetiştiriciliği şimdilik sadece Güney Amerika, Burkina Faso ve Sudan ile sınırlı ancak bölgede GDO’lu ekin tarımına ilgi giderek artıyor.

“Kenya GDO tarımını değerlendiriyor. Çin ve Hindistan genetiği değiştirilmiş tohumları benimsedi.” diyen Mitchener; aslında Avrupa’nın, dünyanın neredeyse tamamının kabul ettiği bir teknolojiyi tek başına reddettiğini savundu.

Ancak Greenpeace, Monsanto tarafından yapılan ‘yeni sömürgecilik’ suçlaması karşısında endüstrinin, projeyi kullanarak Afrika’daki yasal çerçeveleri kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmeye çalıştıklarını belirtti.

NAFSN tarafından yayımlanmış olan 2014-2015 İlerleme Raporuna göre altı kategorilik politika taahhütleri arasında en fazla ilerleme sağlanan kategoriler, politika reformları (%33) ve özel sektör için çevrenin oluşturulması ve etkinleştirilmesi (%28) oldu. Alt yapının geliştirilmesi ve beslenme kategorileri ise en az ilerleme kaydedilen kategorileri oluşturdu

İlerleme raporu ayrıca ülkeler tarafından 2012 yılında söz verilmiş olan 6,2 milyar dolarlık (5.48 milyar avro) ödemenin 3,2 milyar dolarının (2.83 milyar avro) gerçekleştirildiği ancak özel sektörün taahhüt ettiği 10,2 milyar dolar (9.02 milyar avro) toplam ödemenin şimdiye dek sadece 684 milyon dolarlık (604,8 milyon avro) bir kısmının ödenmiş olduğunu gösteriyor.

Seçim yapma hakkı

BASF, Dow, Dupont Pioneer ve Syngenta’nın yanı sıra Monsanto’nun da üyesi olduğu Avrupa Biyoendüstri Ticaret Derneği EuropaBio da tarışmalara dahil oldu ve GDO’ların bölgeye sağlayabileceği potansiyel yarara dikkat çekti.

EuropaBio, gelişmekte olan ülkelerde kaynak sıkıntısı çeken milyonlarca çiftçi ve aileleri için “daha iyi bir yaşam” sağlayabilen bir teknolojiyi, karar vericilerin “korkutucu” bir şey olarak öne sürmemesi gerektiğini belirtti.

EuropaBio Yeşil Biyoteknoloji Başkanı Beat Späth; “Geleneksel olarak yetiştirilen ekinler kadar güvenli olduğu kanıtlanmış olan GDO’lu ekinleri yetiştirme konusunda çiftçilerine seçim yapma hakkının verilmesi kararının Afrika hükümetleri tarafından verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Şimdiden pek çok Afrika hükümeti, bakanları, liderleri ve bilim adamları bu konuda rıza gösterdi ve bazı ülkeler de bu yönde önemli adımlar atıyor.” açıklamasında bulundu.

Uganda’da normalden beş kat daha fazla A vitaminine sahip genetiği değiştirilmiş muz konusunda yapılan ve Bill & Melissa Gates Foundation tarafından da desteklenen çalışmalar, bu teknoloji açısından yasal izinler konusunda baskıların artmasına neden oldu.

Ancak Yeşiller Partisi ve Avrupa Parlamentosu üyesi Heubuch, endüstri her ne kadar aynı sözleri tekrar edip dursa da GDO’lar konusunda bilimsel olarak bir fikir birliğine varılmadığının altını çiziyor.

Yeni Gıda Güvenliği ve Beslenme İttifakı (New Alliance for Food Security and Nutrition)

2012 yılında kurulan Yeni Gıda Güvenliği ve Beslenme İttifakı (NAFSN), G8 ve Avrupa Birliği üye ülkeleri tarafından finanse edilen bir tarımsal kalkınma programı. Program ile 2022 yılına kadar Afrika’da on üye ülkede tarımda yatırıma odaklanarak 50 milyon insanın yoksulluktan kurtarılması amaçlanıyor.

Afrika’da İttifaka üye ülkeler; Benin Cumhuriyeti, Burkina Faso, Fil Dişi Sahili, Etiyopya, Gana, Malawi, Mozambik, Nijerya, Senegal ve Tanzanya.

Küçük çaplı aile çiftlikleri dünya genelinde üretimi yapılan gıdanın %80’ini karşılıyor ve Sahra-altı Afrika’da istihdama %60 oranında katkı sağlıyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz