Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, ciddi bir hastalık olan alışveriş bağımlılığının, birçok ailenin parçalanmasına neden olduğunu belirtiyor. Dilbaz, bu durumun kumar bağımlılığı başta olmak üzere, alkol ve uyuşturucu bağımlılığına olan benzerliğine de dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi AMATEM Koordinatörü Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, alışveriş bağımlılığı hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Alışveriş bağımlılığı, kadınlarda daha sık görülüyor
“Alışveriş bağımlılığı dediğimiz şey aslında insanların genel olarak ihtiyaçlarından daha fazla bir şekilde para harcamaları. Yani ihtiyacı olmadığı halde bir şey satın alması ve bu yolla da kendilerini rahatlatmaya çalışmaları” diyen Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, bu kişilere halk arasında “alışverişkolik” denildiğini belirterek, “Genellikle kadınlarda daha sık görülüyor; yaş ya da ırk fark etmiyor. Aynı alkol ya da uyuşturucu bağımlılığı gibi hatta kumar bağımlılığına daha çok benziyor. Ciddi bir hastalık. Günümüzde birçok aile parçalanıyor bununla. Öyle ki alışverişlerde görüldüğü üzere uzun kuyruklar oluşuyor, bu durumda kimi aileler, anneler alışveriş yaparken çocuklarını dahi unutuyor o kadar kendilerini kaptırabiliyorlar. Bir araştırmaya göre alışveriş bağımlılığı kadınlarda yaklaşık yüzde altı ila on oranında, erkeklerde ise yüzde beş. Erkekler daha çok elektronik, fotoğraf makinası, cep telefonu, tablet gibi elektronik şeylere daha fazla ilgililer. Kadınlar ise çok ayırt etmiyorlar; ama daha çok kendileriyle ilgili giyim olabilir, ayakkabı olabilir, parfümeri olabilir bu anlamda çok ciddi alışveriş yapıyorlar” şeklinde konuştu.
Depresyon, alışveriş bağımlılığını tetikliyor
Alışveriş bağımlılığının depresyonla birlikte çok sık görüldüğünü belirten Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Özellikle kadında da erkekte de dâhil kendini mutsuz hisseden, kendini değersiz hisseden insanların birazcık daha alışverişi fazlaca yaptığını görüyoruz” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Böylelikle üzüntülerini, yalnızlıklarını, kızgınlıklarını, olumsuz duygularını satın alarak engelledikleri düşünülüyor. Hatırlarsanız ne alırsanız bir milyoncu dükkânlar vardır. Bu dükkânlar aslında özellikle alışverişkolikliği olan insanların bir kez bile işine yaramadıkları halde gidip sigara içmeyen bir erkeğin kül tablası almasından tutun, bir toka almaya kadar; yani bu ihtiyacı gidermek ya da böyle özellikleri olan insanlar için açılmış yerlerdir. Bu durum çoğu zaman hatırı sayılır borçlara, aile ve evliliklerde kopmaya neden oluyor. Ne zaman fark ediliyor? Ancak borçlar olunca fazla para harcandığı görülünce. Çünkü çoğunlukla toplumda şöyle bir anlayış var: “Kadınlar para harcamayı sever”. Ama bu farklı. Farkı şu; mesela bakıyorsun bir bluzun üç ayrı rengini alıyor getiriyor eve ve hiç kullanmayabiliyor. Sadece almış olmak için alıyor. Ya da hiç gereksiz bir şey alıyor, gereksiz borca girebiliyor. Bu nedenle ciddi bir dürtü kontrol bozukluğu yaklaşık yüzde on civarında çoğunlukla kadınlarda olan bir hastalık.”
Ne almak istediğinize önceden karar verin!
Bu hastalığın tedavisinin çok zor olmadığını ifade eden Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Terapiden daha çok yarar görüyorlar. Özellikle bu özgüven eksikliğini bastırmak amaçlı yapılıyorsa buna yönelik terapiler bireysel ya da grup terapilerine girebiliyorlar” diyerek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Eğer ruhsal hastalıkları varsa onun mutlaka tedavi edilmesi gerekiyor. Bu alışverişteki suni indirimlerden oraya çıkan gerektiğinden fazla eşya almayı önlemenin yolu şu aslında: Black Friday’in ne zaman olacağı belli. Bunun on beş gün öncesinden insanların gidip ne almak istediklerine karar vermeleri gerekiyor. Mesela gidin bir yere pantolon beğeniyorsanız resmini çekin fiyatını alın bekleyin on beş gün sonra tekrar gidin aynı yerde aynı malın fiyatına bakın. Ancak o zaman kontrol edebilirsiniz. Burada bir de hedefe yönelik alışveriş var yani ne almak istiyorsanız alın yoksa bir şeyler ucuzladı diye yüzde yetmiş indirim var diye bir şeyi almayın.”