“Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği” 19.02.2020 tarih ve 31044 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve kendinden önce yayımlanmış olan 2011 tarihli Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği’ni yürürlükten kaldırmıştır.
Amaç maddesinden de anlaşılacağı gibi, bu Yönetmelik yatay ve dikey olarak düzenlenmiş olan tüm Kodeks Mevzuatının çerçeve yönetmeliğidir. Geçmişi bilmeyenler aslında biraz içi boş gibi gözüken böylesi bir yönetmeliğin neden var olduğunu da anlamakta güçlük çekmekteler. Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği ilk kez 1997 yılında yayımlanmıştır. Ve böylece aslında ülkemizde ilk kez yatay teknik konuları (hijyen, gıda katkı maddeleri, bulaşanlar, gıda ile temas eden materyaller, aroma vericiler vb.) kapsayan çok geniş bir mevzuat yayımlanmıştır. 1997 yılında bir bütün halinde yayımlanmış olan bu yönetmelik 2000’li yılların ilk yarısında bölünerek, içinde yer alan her bir yatay konu önce tebliğ, daha sonra yönetmelik şeklinde birer bağımsız mevzuata dönüşmüştür. Türk Gıda Kodeksi Gıda Katkı Maddeleri Yönetmeliği, Türk Gıda Kodeksi Gıda ile Temas Eden Madde ve Malzemelere Dair Yönetmelik gibi… Tüm düzenlemelerde olduğu gibi bu bölünmenin getirdiği kolaylıklar da zorluklar da olmuştur. İşte bu süreçte içi boş gibi gözüken çerçeve yönetmeliğin de düzenleyici olarak kalmasına ihtiyaç duyulmuştur. Şüphesiz mevzuat bütünlüğü içerisinde bu tipte bir yönetmeliğe ihtiyacımız olup olmadığı hala tartışılabilir.
Tekrar Yönetmeliğin yeni yayımlanan şekline dönüp, bu Yönetmeliğin ne getirip, ne götürdüğüne bakmak gerekirse; yapılan birçok önemli ufak tefek değişikliğin (Bakanlığın adının güncellenmesi, kapsama gıdalara eklenecek besin ögeleri gibi gerekli olan kimi spesifik maddelerin eklenmesi gibi) yanı sıra, Yönetmelik iki temel değişiklik içermektedir.
Bunlar; yayımlanan Yönetmeliğe eklenen “Özel Hükümler” başlıklı 9 No’lu Madde ve içeriği farklılaştırılan “Hüküm Bulunmayan Haller” başlıklı 11 No’lu Maddedir.
- “Özel Hükümler”
Madde 9 – (1) Pekmez olmadığı halde pekmez izlenimi veren meyveli şekerli şurup, meyve tatlısı, pekmez şurubu, meyveli şekerli şerbet ve benzeri isimlerle ürünler üretilemez.
(2) Aroma vericiler veya bal eklenerek bal aromalı şurup, çam aromalı şurup, ballı şurup ve benzer isimlerle bal izlenimi veren ürünler üretilemez.
(3) Bitkisel yağ veya diğer gıda bileşenleri kullanılarak peynir izlenimi veren ürünler üretilemez.
Etkin işleyen bir gıda yönetim sistemlerinde etikette ürünün ne olduğuna dair bilginin çok açık biçimde yer alması koşuluyla ürünlerde bu tür modifikasyonlar yapılabilmektedir. İmitasyon peynirler buna güzel bir örnek olabilir. Veganlar gibi hayvansal ürün tüketmek istemeyen kesimler, adında “peynir” geçen bu ürünleri peynir olmadıklarını bilerek tüketmektedirler. Taklit ve tağşiş ile mücadelede yasaklarla yönetmek değil, tüketiciyi doğru bilgilendirecek kuralları oluşturmak ve bu kuralları etkin biçimde denetlemek esas olmalıdır. Ancak bizde mücadele yolu olarak yasaklar tercih edilmektedir. Düzenlenen maddeler incelenmeden önce; bu yaklaşımı vurgulamakta fayda vardır.
Tekrar söz konusu Yönetmeliğin ilgili maddelerine bakarsak; bu düzenlemenin neden bu çerçeve Yönetmelik’te yapıldığı, neden ilgili dikey mevzuatta düzenlenmediği de anlaşılmaya muhtaç bir konudur. Aslında her üç konu da Bakanlıkça daha önce kendi dikey mevzuatı içinde düzenlenmiş durumdadır:
- Bal ve pekmez şurupları ile ilgili olarak yasak getiren hüküm ilk kez 15 Haziran 2007 tarihli TGK-Alkolsüz İçecekler Tebliği’nde yayımlanmıştır. Bu gözle bakıldığında aslında balda ve pekmezde yanıltıcı uygulamaları önleyen bu hükümler 2007 yılından bu yana gündemdedir. Ancak sektörün yasal sürece başvurarak davaları kazanması sonucunda; (a) Bal aromalı şuruba dair yasağı düzenleyen madde Danıştay Onuncu Dairesinin 29/12/2010 tarihli ve Esas No. 2007/5423, Karar No.2007/5423 2010/11477 sayılı kararı ile, (b) pekmez şurubuna dair yasağı düzenleyen madde ise Danıştay Onuncu Dairesinin 25/2/2014 tarihli ve Esas No. 2009/1883, Karar No. 2014/1108 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Bu kararlar sonucunda pekmez aromalı ve bal aromalı şurup üretmek yasal hale gelmiştir.
Bu gelişmenin ardından, Tarım ve Orman Bakanlığı 30 Haziran 2017 tarihinde yayımladığı TGK – Üzüm Pekmezi Tebliği ile pekmez aromalı şurup yasağını bir kez daha yenilemiştir. Dolayısı ile hukuken pekmez aromalı şurubun bu hükmün yürürlüğe girdiği 31 Ekim 2017 tarihinden itibaren piyasada bulunması yasaktır. Ancak bal aromalı şurup ile ilgili yeni yasak hükmü ancak yeni yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği ile yenilenmiştir. Bu nedenle de bizlerin hoşuna gitmese de, bunu bir sorun olarak görsek de; piyasada hala yasal olarak sorun yaşamadan bulunan bal aromalı şurup, çam aromalı şurup, ballı şurup vb isimli ürünler vardır.
- Bitkisel yağ veya diğer gıda bileşenleri kullanılarak peynir üretmek ise güncel olarak yürürlükte olan 8 Şubat 2015 tarihli TGK – Peynir Tebliği ile yasaklanmıştır.
Sonuç olarak; zaten var ve yürürlükte olan peynir ve pekmez hükümleri bir kez de tebliğden daha güçlü bir hukuki düzenleme şekli olan yönetmelik ile düzenlenmiştir. Böylece tek bir bakanlık değil, Bakanlar Kurulu kararı haline gelmiştir. Bir kez daha mahkeme süreci yaşanması halinde bu hükümlerin savunulmasının daha kolay olacağının düşünülmüş olması muhtemeldir. Bal aromalı şuruba yönelik olarak bir kez daha getirilen yasaklama, her ne kadar bizim gündemimizde eski olsa da hukuken yenidir. Bu nedenle kısaca bal aromalı şurup diye andığımız ürün grubuna dair yasağa hukuken geçiş süreci verilmiştir.
- “Hüküm Bulunmayan Haller”
MADDE 11 – (1) Bu Yönetmelik kapsamındaki yatay veya dikey gıda kodeksinde hüküm bulunmayan hususlarda öncelikle ilgili ulusal standart uygulanır. Ulusal standardın bulunmaması durumunda ise uluslararası standartlar dikkate alınır.
Daha önce ulusal standardın dikkate alınacağı şeklinde daha yumuşak bir şekilde düzenlenmiş olan Yönetmeliğin bu Maddesi’nin yeni hali önemli bir sorun içermektedir ancak ne yazık ki henüz buna odaklanan bir değerlendirme/ habere en azından ben rastlamadım. Bu Madde açıkça dikey mevzuatı bulunmayan tüm ürünlerde Türk Standartları’nın bir zorunluluk şeklinde uygulanacağının ifadesidir. Bakanlık yetkililerinin niyeti bu mudur bilinmez ama ulaşılan sonuç budur. Bu durum iki nedenle sıkıntılıdır.
- Standartlar diğer ülkelerde olduğu gibi bizim ülkemizde de uyulması isteğe bağlı olan, kalite kriterleri ve sınıflarını düzenleyen; gıda güvenliği ile ilgili hükümlerde de direkt olarak ilgili mevzuata atıf yapan düzenlemelerdir. Kimi geleneksel ürünler için tamamlayıcı düzenleme olarak faydalanılması mümkündür. Ancak, yatay ve dikey mevzuat yaklaşımının temel prensibinin; yatay mevzuat ile gıda güvenliği konularının tümüyle düzenlenmesi, sonsuz sayıdaki ürün gruplarından ise sadece gerek duyulanlara yönelik olarak “reçete mevzuat” dediğimiz dikey mevzuat düzenlenmesi prensibi olduğu unutulmamalıdır. Her bir üründe yağ, rutubet gibi konuların düzenlenmesi ihtiyacı bulunmadığı gibi, bu kriterlere dalındığında resmi laboratuvarların gerçek gıda güvenliği kriterlerine yeterince zamanı kalmayacağı açıktır.
- Ürün standartlarının önemli bir kısmının ürünlere yönelik olarak düzenlediği kalite kriterleri dahi güncellenmeye ve düzenlenmeye muhtaçtır.
- Ülkemizce imzalanmış olan uluslararası anlaşmalara dair standartlar ise (Codex ve uyum sürecinde olduğumuz AB) zaten ülkemiz açısından uyum zorunluluğu kapsamındadır.
Söz konusu Madde ilerleyen süreçte sıkıntılar yaşanmasına gebedir. Bu Madde ya fiilen uygulanamayan bir Madde olarak kalacak veya Bakanlık aslında gıda güvenliği ile ilgisi olmayan konularda lüzumsuz enerji, bütçe ve zaman harcayacaktır. Kısa değerlendirme yazısını bitirirken; böylesi bir maddeye bir mevzuat hükmü olarak yer verilmesinin yanlış olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim. Yayımlanan çok sayıda mevzuat için bu tür sorunlu maddeleri önlemenin yolu daha katılımcı ve şeffaf yaklaşımla yapılacak düzenlemelerden geçmektedir.