Bir süredir insanlığın en önemli konusu, hepimizi canı ile tehdit eden salgın hastalık Covid-19. Her geçen gün binlerce can alan bu illetin, henüz kaynağı konusunda bile farklı farklı görüşler var. Çin’de başlayan, komplo teorileri ile farklı bir sürü hikayesi olan bu salgın, bugünlerde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde, hatta şehrimizde de pik yapmış durumda.
Bir önceki köşe yazımda ‘’Virüs Çok Şeyi Değiştirdi, Değiştirecek!..’’ başlığı ile aslında yaşanması muhtemel sürece öngörülerde bulunmuştum.
Görünen o ki yaşanan mücadele süreci tüm dünyada adeta bir hüsran. Her geçen gün yaşamı adeta felç ediyor, toplum sağlığı ve insan psikolojisini de hızla bozuyor.
Ekonomik sıkıntılar, her geçen gün daha da derinleşerek yeni bir boyut kazanıyor. Pek çok sektör, ölçek ayırmaksızın perişan durumda. Mevsimsel etki ile sıcak paranın ve kamu desteklerinin iyice daraldığı bu günlerde, piyasa adeta can çekişiyor.
İki gün önce Sağlık Bakanının açıklamak durumunda kaldığı, ülkemizin COVID-19 hasta sayılarına bakarsak, durum daha da vahim. Sürecin doğru yönetilmediği de aleni ortada. Sözde kurulan Bilim Kurulu tavsiyeleri, siyasetin vatandaşa ‘’MIŞ GÖZÜKMESİ’’ içinmiş!..
Bir tarafta dolan hastaneler ve yoğun bakım servisleri, diğer tarafta testi pozitifi bile hasta saymayan doktor bir Sağlık Bakanımız var. Mevcut imkan ve imkansızlıklar içerisinde sağlık sistemi adeta S.O.S veriyor.
Sağlık görevlileri ise sürekli çalışmaktan adeta harap düştü; izin, istifa, nakil talepleri bile kabul edilmiyor. Artarak devam eden ’Sağlık Şehitleri’miz var. Tüm bu sıkıntılara rağmen sağlık çalışanlarının canlarını hiçe sayarcasına verdikleri mücadeleye baktığımızda, ‘’TÜKENDİK’’ sloganı ile Covid-19’un sağlık çalışanları için ‘’MESLEK HASTALIĞI’’ kabul edilmesi taleplerine iktidarın sessiz kalması ise kabul edilemez.
Pandeminin ilk döneminde başlanan KGF kredileri o dönem için can suyu olmuştu ancak, kaynaklar tükendi. İş sezonu çok sağlıklı olamadığı için sıkıntılar yeniden kendini hissettirmeye başladı.
Ekonomi yönetiminin yaptığı hatalar yüzünden Merkez Bankası rezervleri neredeyse tükendi. Bugünlerde yeni satışlarla sıcak para bulmaya, yüksek faizlerle de borçlanmaya çalışıyoruz. Ekonomide güven unsuru kalmaması, hem içeride hem de dışarıda ülkeyi ciddi sıkıntıya sürüklüyor.
Dünyada yapılan aşı çalışmaları bir umut olmaya çalışıyorsa da, temin edilebilecek adet ve belirsiz süreç, ciddi bir kaygı yaratmaya da devam ediyor.
Yetkililerin açıklamalarına göre batıdan bir milyon, Çin’den on milyon aşı seksen beş milyon nüfuslu ülkeye çare olamaz. Aşıdaki etkinlik, yaşanabilecek muhtemel mutasyon süreci de ayrı bir kaygı yaratıyor.
Yani hiçbir şey ne söylendiği gibi, ne de göründüğü gibi değil!
Daha önce bu boyutta bir pandemi yaşanmamasının acemiliğine, bir de yönetim beceriksizliği eklenince iş deve hikayesine dönüyor.
Bugün yaşanan en önemli sıkıntılarımızdan biri de eğitim. Okullar açılsın mı? Açılmasın mı? Hangi şartlarda eğitim devam etsin? derken, son toplumsal yayılmaya bir etki de, alınan bu yanlış karar oldu. Bu yazımı yazdığım günleri ben de eşimin okuldan eve getirdiği bulaşma sonucu, karantinada evde geçiriyorum. Evde üç pozitife, ben negatif olarak bakıyorum. Bugün ilk hastamız eşimin onuncu günü, eklem ağrıları hariç ateş otuz yedilere yeni düştü, sıkıntılı geçirdik. Çocuklar bağışıklık sistemlerinin güçlü olması sebebiyle nispeten daha kolay atlatıyor. Her biri ayrı bir odada, izole olarak yaşıyoruz. Çocuklar bir taraftan internet üzerinden eğitim, hatta üniversitede okuyan oğlum sınavlara girerek bu hastalık sürecini geçirmeye çalışıyor.
Yaşadıklarımdan öğrendiğim odur ki ilk belirtiler görülür görülmez ilaçlı tedaviye başlanılması çok ama çok önemli. Bol sıvı, yeterli, doğru ve dengeli beslenme, vitamin takviyesi de mutlaka gerekli. Ev tedavi sürecinde olumlu yönde değişim ancak bir hafta sonra kendini gösteriyor. Bu süre içerisinde onlara birebir hizmet eden ben olmama rağmen, kişisel hijyen, mesafe ve maske konularına herkesin titiz davranması sonucu muhtemel karantina sürecimi negatif!.. olarak tamamlayacağım.
Yani, demek ki OLABİLİYOR…
Devam eden yaşam ve iş hayatında ise herkes çok KAYGILI!
Hastalık adeta herkesin ensesinde kol geziyor.
Durumu böylece özetledikten sonra biraz da ne yapabiliriz konusuna değinmek istiyorum. Öncelikle Kamu ve Tüm Yetkililer açık ve dürüst olmalı. Sürecin başından beri insanların bir umut ile açıklama bekledikleri BAKAN, son açıklamaları ile yönetimlerinin ciddi bir fiyasko olduğunu gösterdi.
Dibi gözükmeyen bu süreç, tüm insanoğlunu tehdit ediyor. Bugünkü açıklamalara bakarsak’’Sokağa Çıkma Yasağı Kararları‘’ üzülerek daha da genişleyerek tekrar gündeme gelecek.
Buradan tekrar seslenmek istiyorum, SİYASET HALK İÇİN’dir!..
Yöneten erk, her kim? kimler ise? Seçilmiş tüm YEREL YÖNETİMLERİ karar ve eylem süreçlerine dahil etmeli, insanlarımızın mağduriyetini giderecek tüm çalışmaların önü açılmalıdır.
Bırakın artık gösterişi.
Egolarınızı atın bir tarafa !..
Ülke ekonomisi ve vatandaş ciddi sıkıntı içinde.
Evdeki tencereler bile zor kaynıyor.
Pek çok işyeri kapandı veya kapanmak üzere.
İşsizlik hızla artıyor.
Acilen ülke yönetimi, iktidarı, muhalefeti ve konuya taraf ve bilgi sahibi tüm sivil toplum örgütleri ile toplanarak, öncelikli ihtiyaçları belirlemeli ve ona göre yol ve eylem planlarını uygulamaya koymalıdır.
Bu iş oluşturulacak bağımsız bir kurul tarafından yönetilmeli ve denetlenmelidir. Yaşanan ve yaşanabilecek hatalar tekrar edilmemelidir.
Koronavirüs etkisi, herkes için; hem tehdit, hem de bir fırsattır!..
Herkes iyi bilsin ki; bu salgın basit bir hastalık değil, kimseyi ayırmayan bir toplum sağlığı problemidir.
Bir İNSANLIK SORUNUDUR!..