Her yılın sonuna doğru az ya da çok geçmişin muhakemesini yapıp, yeni kararlar alma eğiliminde olmak adettendir… Yeni yıl ile birlikte bir şeyleri temize çekme isteklerimiz yükselişe geçer. Bu dalga ile yılın ilk haftalarında kararlı olarak harekete geçebilen kazanır.
Kilo kontrolü ya da sağlıklı beslenme ile ilgili kararlar, yeni yıl hedefleri listesinin genellikle ilk sıralarında yer alır. Ve beslenmede dikkat edilmesi gereken gıdaların başına da genellikle makarna, pilav, pasta, börek, çikolata, tatlılar yerleşir.
Karbonhidrat açısından zengin gıdaları, başımızı derde sokmadan, ağız tadı ile tüketebilmenin altın kurallarına pek çok farklı kaynakta rastlamak mümkün. Aslında altın kural: her şeyi kararı kadar yiyebilme iradesinde olabilmek.
Karbonhidrat kilo canavarı değil mi?
Patates, pirinç, makarna, bulgur, arpa, yulaf, buğday, mısır, meyve ve sebzelerin pek çoğu hem temel gıda hem karbonhidratça zengin besinler… Birinci dereceden temel enerji kaynağı besinler özellikle bitkiselse karbonhidratça daha da zenginler. Üstelik onlara ulaşmak da ekonomik açıdan daha kolay. Günlük enerjinin en az %55’ini karbonhidrattan sağlıyoruz çoğunlukla. Besinsel lif yapıda olanlarının sağlıklı yaşam üzerinde önemli işlevleri de göz ardı edilemez.
Karbonhidratlar gıda sanayinde kıvam verici, tatlandırıcı, jel oluşturucu, yağları ikame edici, aroma ve renk kazandırıcı özelliğinden dolayı üreticilerin vazgeçilmez hammaddesi. Toksik olmadıkları için kullanımları güvenli ve doğada parçalanabilir özellikte olduklarından çevre dostu.
Beyin dokusu, enerji için sadece karbonhidratları kullanıyor. Antiketojenik. Normalden az karbonhidrat alımında, kandaki glikoz miktarını düşürüyor ve enerji ihtiyacını karşılamak için yağ asitleri okside oluyor.
Karbonhidratların yeterli miktarda tüketimi su ve elektrolitlerin vücutta tutulmasını sağlıyor üstelik. Ayrıca sodyumun bağırsaklardan kana emilmesine yardım ediyor. Proteinin enerji için kullanılmasını önleyerek protein ihtiyacını azaltıyor. Besinsel lif olarak da günlük diyette önemli yere sahip. Bağırsak hareketlerini arttırıp, prebiyotik özellik gösteriyor, kan lipitlerini düşürücü etkisi de var.
Karbonhidratlar enerji kaynağı olmalarının yanı sıra, canlılarda yapısal ve destekleyici element olarak da işleve sahip. Bazı karbonhidratlar ise eklemleri kayganlaştırıp, hücrelerin birbirine tutunmalarını sağlıyor.
Her şeyin aşırısı zarar
Aşırı karbonhidrat tüketimi ise vücutta yağa dönüşüp, kilo olarak geri döner bize. Bölgesel yağlanma bedeni obeziteye kadar götürebiliyor ne yazık ki. Fazla yağlanma damar tıkanıklığı sorunlarına kadar ulaşıyor.
Fazla karbonhidrat alımı insülin direncine de neden olabiliyor. Bunun bir aşama sonrası ise diyabet riski.
Her besin grubundan yeteri kadar yemek, zekanın sigortası.
Araştırmalara göre çocuk yaşlarda sadece karbonhidrat ağırlıklı beslenme zekanın gelişiminde yeterli performansı karşılayamayabiliyor. Erken yaşlarda et, balık ve süt ürünleri içermeyen beslenme alışkanlığı, ergenlik döneminde algılama performansının yeteri seviyeye ulaşmasına yardımcı olamıyor. Akıcı zeka ve kısa süreli bellek performansı normale göre daha düşük seyredebiliyor.
Öte yandan Omega-3’ün gelişim üzerindeki etkisi, yeni doğan bebeklerde incelendiğinde, gözlemlenen şu ki; bebeklerde keskin görme fonksiyonunun, görsel objeleri tanımanın, bellek ve performans düzeylerinin düştüğünü gösteriyor. Dikkat ve problem çözme yeteneğini de büyük ölçüde etkiliyor.
Dengeli karbonhidrat alımı vücudu korurken, aşırı tüketimi de vücuda onarılmaz yaralar açabilecek kadar tehlikeli… Bu değerli besin kaynağının zeka ile imtihanı da her daim tartışmaya açık…