Günümüzde satın almış olduğunuz gıda maddesi içerisinde cam kırıkları, plastik madde kalıntıları, taş, toprak, tahta veya metal parçaları, saç, tırnak, sigara külü, sinek, böcek, gibi yabancı maddeleri görülüyorsa…, Gıda maddeleri sıhhat yerine sağlığımızı bozucu unsurlar haline gelmişse… Gıdaların uygun koşullarda üretilmemesi veya saklanamaması nedeniyle hızla üreyen mikroorganizmaların üremesi, sağlığımızı zarar verecek niteliğe dönüşmüşse, sağlığa faydası ya da zararı konusunda net bilimsel kanıtları ortaya konulması şüpheli olan genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) sofranızda direkt veya dolaylı olarak yer almışsa, her gün görsel ve yazılı basında sürekli gıda teröründen bahsediyorsa gıda güvenliği zincirinde ahlaki ve etik sorun var demektir.
Son yıllarda gıda etiği konusunda tartışmaya damgasını vuran bitki ve hayvansal üretimlerde sıkça kullanılan genetik uygulamalar (GDO), tarımsal ürünlerde kullanılan zirai ilaç ve hormonlar, gıda ürünlerinin nakliyesi, saklanması konularında yaşanılan eksiklikler ve yanlışlıklar en çok tartışılan ahlak ve etik konuları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunların dışında etik sorun olarak karşımıza çıkan tartışmalı konulardan biri de işlenmiş gıdalarda işleme teknolojisi ve kullanılan katkı maddeleridir.
Toplumları oluşturan sağlıklı bireyler, sağlıklı ve doğru beslenen bireylerden oluşur. Dolayısıyla yurttaşların temel haklarından biriside sağlıklı beslenmedir. Sağlıklı beslenmek için insanlar gelenekleri görenekleri, bulundukları coğrafi koşullarla etkili olmak koşuluyla, doğru ve sağlıklı besin maddelerine ulaşmak ve bu besin maddelerini tüketmek doğal hakkıdır. Ancak etik değerlerden yoksun bireylerin ve firma politikalarının varlığı, etik değerler sistemini kuramayan toplumlarda kar odaklı firmaların gıda üretim alanında yaptığı taklit ve tağşişlerle insan sağlığına telafisi güç olan zarar vermekte, tüketicinin ekonomik çıkarların aykırı, haksız rekabete yol açarak toplumumuzun geleceğini de tehdit etmektedirler.
Ülkemiz, Ulusal ve uluslararası gıda üretim sistemine uygun, gıda kaynaklı hastalıklara neden olan biyolojik, fiziksel ve kimyasal etkenleri önleyecek şekilde gıdaların işlenmesi, hazırlanması, depolanması ve son tüketiciye sunulmasını kadar süreçte gıda güvenliği sistemi oluşturmak durumundadır.
Yaşamını devam ettirmek için tükettiği gıdaların nihai olarak amaçlanan kullanımına uygun olarak üretilmesini, hazırlanmasını ve satışa sunulmasını talep etmesi, tüketicinin anayasal ve evrensel tüketici haklarındandır.
Hükümetler, tüketicilerin gıda maddelerinin üretiminden tüketimine kadar olan zincir içerisinde hiçbir aldatmaya, yanıltmaya yol açmayan net bilgilere kolayca ulaşabilmesi ve direkt sağlığını etkileyen bu gıda maddeleri konusunda üretici, satıcı ve tüketici kanallarından hiçbir tereddüt meydan vermeyecek nitelikte düzenleme, denetleme ve izleme yapmalıdır.
Mal ve hizmet piyasasında düzenleyici ve denetleyici otorite piyasaya arz edilen gıda maddelerinin kaliteli, sağlıklı, güvenli, karşılaştırılabilir ulaşılabilir ve rekabetçi fiyatın, garantisini sağlamalıdır.
Serbest, rekabetçi piyasa ekonomisi kurallarının tam işlediği piyasada tüketiciye alternatif mal ve hizmetler sunulmalı, piyasa alternatifsiz bırakılmamalıdır. Piyasa ekonomisinin temel mantığı da alternatif mal ve hizmetler yoluyla rekabetin geliştirilebilmesidir.
Serbest piyasa ekonomisinin temel mantığı mevcut alternatifler arası rekabet yoluyla geliştirme-iyileştirmektir. Tüketicilerin, istek ve ihtiyaçlarını karşılayacak alternatif mamul ve hizmetleri seçme hakkı bulunmaktadır. Bunun için de, kendisine alternatif mamul ve hizmetler sunulmalı; kısıtlı sayıda, ya da alternatifsiz bırakılmamalıdır.
Gıda üretiminde toprağın ve suyun ve doğal dengenin kullanılan kimyasallara tahrip edilmesi etik sorunlardandır. Çevrenin tahribi, iklim değişikliği son yılların önemli gündem maddelerinin birisini oluşturmaktadır. Tüketicinin yaşama hakkının temel şartlarından birisini oluşturan ve vazgeçilmez nitelikte olan temel tüketici haklarından birisi de “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkıdır”. Tüketiciler sağlıklı, dengeli, bozulmamış, çevrede hayatı sürdürülebilmedir. Korunmayan, bozulan ve giderek tükenen bir çevrede insan hayatının da yok olacağı işaretlerini vermektedir. Gelişmiş ülkelerde artık sorumlu ve bilinçli tüketici olmanın ölçütü “hak aramak” ya da ödediği bedelin tam karşılığını almak” olarak görülmemektedir. Satın alınan mal ve hizmetlerin “sosyal maliyeti” de tartışılmaktadır. Bunu açıklamak gerekirse; yapmış olduğu tüketimin çevre kirliliğine olumsuz bir etkisi var mı? Doğal kaynakların israfına yol açıyor mu? Ve benzer sorulara cevap aramaktadır.
Tüketicinin eğitimi, hem koruma hem de bilgilendirme yönünden önem arz etmektedir. Tüketicinin eğitimi, bireyin ekonomik faaliyetlerini yönlendirme, ihtiyaçlarını karşılama ve pazarı etkileme gücünü artırmayı hedef alan eğitim ve bilgilendirme yatırımı olarak tanımlanabilir. Tüketicinin korunmasında çözüm yollarından biride tüketici eğitimidir. Tüketicinin bilgilendirme ve koruma çabalarının toplum bireylerine “daha iyi bir tüketici” olma yollarının öğretilmesiyle sonuçlar vereceği gelişmiş ülkelerde kabul edilen bir görüştür.
Eğitim programlarının temel amacı, tüketiciye ihtiyaç duyduğu bilgileri nerede ve nasıl bulacağını, bilgiyi nasıl değerlendirebileceğini ve kullanılabileceğini öğretmektir. Bunun yanında, tüketicinin mal ve hizmetleri satın alma ve kullanma becerisini geliştirmek; üretim ve bölüşüm şartlarının sorgulanmasını sağlamak, bir bütün olarak çevre bilincini oluşturmak, üretimin olduğu gibi tüketimin de niteliğini belirleyen ekonomik ve toplumsal tercihlerde taraf olmayı öğretmektir.
Demokrasilerin vazgeçilmez şartı örgütlü toplumdur. Toplumun ekonomik, sosyal, kültürel yönden kalkınması, gelişmesi, sağlıklı ve çağdaş seviyeye çıkabilmesi, yer altı ve yer üstü kaynaklarını en verimli, en rasyonel şekilde toplumun ortak ihtiyaçları doğrultusunda kullanabilmesi, tüketici hakları ve insan haklarının yerleşebilmesi, gelişebilmesi, toplumdaki örgütlenme ve demokrasinin varlığıyla sağlanabilir.
Tüketici haklarının uygulanması, savunulması ve geliştirilmesinin, ancak, tüketicilerin bir araya gelerek organize olmaları ve örgütlenebilmeleri sağlanabilir. Tüketiciler yaşamlarını ve ekonomik çıkarlarını ilgilendiren karalarda tarafa olabilmeleri de tüketici örgütlülüğü aracılığıyla olmaktadır.
Toplumsal dinamikler çerçevesinde, tüketicinin örgütlenerek sesini duyurması ve bir baskı unsuru haline gelmesi doğal bir gelişimdir. Örgütlü bir tüketici grubunun sesini ilgili mercilere duyurmadaki şansı oldukça fazla olacaktır.
Tüketici Hakları Derneği 1991 Yılında Ankara’da kurulmuştur. Kamu yararına çalışan dernek statüsündedir. Uluslararası Tüketici Biriliğinin üyesi ve Tüketici Dernekleri Federasyonunu kurucu üyesi dernekler arasında yer almaktadır. Türkiye”nin birden çok il ve ilçelerinde otuzsekiz şubesi ve onbin civarında üyesi bulunmaktadır.
Derneğin amacı tüketici haklarının yerleştirilmesi ve yaygınlaştırılması ile tüketicinin korunması konusunda çalışmalar yapmaktır. Evrensel kabul görmüş tüketici haklarının ülkemizde yerleştirilmesi, yaygınlaştırılması, savunulması ve tüketicinin korunmasıdır.
Bağımsız ve etkili bir tüketici hareketi yaratılarak haklarını bilen, arayan, savunan, bilinçli bir tüketici kitlesi oluşturulmaktır. Güvenli, ucuz, sağlıklı, çevreye ve doğal dengeye zarar vermeyen, kaynak israfına neden olmayan, tüketicinin temel gereksinimlerini ön planda tutan bir üretim ve tüketim sisteminin oluşmasını sağlamaya katkıda bulunmaktır.
Bilinçli Tüketici, Bilinçli Tüketim; Tüketicilerin fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam olarak iyi durumda olabilmesi evrensel tüketici haklarının eksiksiz olarak uygulanabilmesine bağlıdır. Bir toplumda bunu sağlayabilmenin yolu ise evrensel kabul görmüş tüketici haklarının tam olarak uygulanabilmesi, haklarını bilen ve savunan bilinçli ve örgütlü tüketicilerin varlığı ile olanaklıdır.
1-Bilinçli Tüketici talepleri, tüketicilerin bir araya gelerek örgütlenmesine, tüketicilerin tüketimden gelen gücünün farkındalığını artıracaktır. Tüketicilerin satın aldığı/kullandığı mal ve hizmet piyasalarında temsil edilmelerine olanak sağlayarak, sağlıklı ve güvenli mal ve hizmetlerin üretimini ve sunumunu sağlayacağı gibi hem aile hem de ülke ekonomisine katkıda bulunacaktır.
2-Bilinçli Tüketici talepleri çevreye dost üretim, doğalına yakın, daha az işlem görmüş, insan sağlığına uygun ve güvenli gıdaları sistemini oluşumuna katkıda bulunacaktır.
3-Bilinçli tüketici talepleri, gıda güvenliği sisteminin oluşması için zorlayıcı güç olacağı gibi adil, rekabet uygun ticaret kuralları oluşturulmasına katkıda bulunacaktır.
4-Bilinçli Tüketici talepleri, güçlü temel gereksinimlerini ön planda tutan de tüketicilerin bilinçli ve örgütlü tutum ve davranışıyla bir ulusal ekonominin var olmasına katkıda bulunacaktır.
5- Bilinçli Tüketici talepleri; sağlığına zara vermeyen güvenli ucuz, kullanılabilir, Tüketici memnuniyetini sağlayan temel beklentilere uygun üretim sistemi kurulmasına katkıda bulunacaktır.
6- Bilinçli Tüketici talepleri teme gereksinimlerini ön planda tutan yerli ürünleri tercih ederek yerli işletmelerin kalite anlayışının gelişimine, üretim maliyetinin azaltılmasına, kazancın, verimliliğin ve pazar payının artırılması katkıda bulunacaktır.
7- Bilinçli Tüketici talepleri işletme çalışanlarına güvenli iş, sosyal, ekonomik tatmin sağlamasına katkıda bulunacaktır.
8- Bilinçli Tüketici talepleri müşteri şikâyetlerinin etkin müdahalesini sağlayacak, tüketici ve çalışan memnuniyetinin artması ve ulusal ve uluslararası düzeyde uygulanabilen bir yönetim sisteminin oluşturulmasına katkıda bulunacaktır.
9- Bilinçli tüketici talepleri üretici, satıcı, tedarikçi, yasal otoriteler, arasında iletişimi kurmasına katkıda bulunarak güvenli gıda üretiminin her aşamada izlenebilmesine katkıda bulunacaktır
10- Bilinçli tüketici talepleri tarım ve hayvancılık politikalarının belirlenmesinde endüstriyel büyük tarım ve hayvancılık şirketleri yerine küçük üretici, küçük çiftçi, küçük esnafın kırsal alanda yaşası için sosyal ekonomik ve kültürel gelişimine katkıda bulunacaktır.
11- Bilinçli tüketici talepleri, israfın önlenmesinde, kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasında, kaliteli, güvenli mal ve hizmetlerin üretilmesinde ve piyasanın düzenlenmesinde önemli katkıda bulunacaktır
12- Bilinçli tüketici talepleri, gıda piyasasında rekabet gücü yüksek markalaşmış yerli üretim zinciri ile ulusal ekonomimize katkıda bulunan ve uluslararası rekabet edebilirliğinin artmasına katkıda bulunacaktır
Bilinçli tüketimin gerçekleşmesinde tüketicilerin sahip olduğu evrensel haklarını bilmesi ve uygulamada bunları kullanması son derece önemlidir.
Tüketiciler bilinçli ve örgütlü değilse, haklarını bilmiyor, aramıyor ve savunmuyorsa, dünyanın en iyi yasaları olsa bile hiç bir işe yaramayacaktır.
Bilinçli ve örgütlü olursak, tepkimizi zamanında gösterip, firmaların ve özellikle de çok uluslu tekellerin aldatıcı, yanıltıcı ve istismar edici pazarlama uygulamalarına izin vermez, sağlıklı mutlu olur, ulusal kaynaklarımızı etkin ve verimli kullanan çevreye zarar vermeyen üretim ve tüketim döngüsünü etik kuralların yaşam bulmasına katkıda bulunuruz.
Tüketici gıda etiği konusunda kamu, üniversite, sanayi ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortak bir eylem planı yürütmelidirler. Tüketicinin bilinçli davranması tek taraflı ve birbirinden kopuk olarak yürütülen faaliyetler olarak kalırsa gıda etiği açısından yeterli olmayacaktır
Bilinçli tüketici kitlesinin var oluşu geleceğimizin teminat olacaktır.
“Yiyeceklerimiz ilacımızı, ilacımız yiyeceklerimiz olsun” – Hipokrat