Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), gıda israfı sorununa dikkat çekmek için 29 Eylül’ü Gıda Kayıpları ve İsrafı ile Mücadelede Farkındalık Günü ilan etti.
Birleşmiş Milletler raporuna göre, dünya nüfusunun 2050’de 9,6 milyara ulaşması bekleniyor. Türkiye’ye ilişkin nüfus beklentisi ise yaklaşık 95 milyon olarak öngörülüyor.
2050 yılında dünya nüfusunun %70’inden fazlasının kentsel alanlarda yaşayacağı beklenmektedir. Kentleşme, yaşam tarzlarına ve tüketim kalıplarına da değişiklikler getirecektir. Kentsel nüfusun payı giderek artarken, kırsal alanlar oldukça uzun bir süre için yoksul ve aç çoğunluğa ev sahipliği yapacaktır. İnsanlar, sıcak noktalar ve ekolojik olarak hassas alanlarda yaşayabilmek için yüksek nüfus koşulları ve kötüleşen ekosistemler ile başa çıkmak zorunda kalacaktır.
2050 yılında 9,6 milyara ulaşacak nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak için 100 milyon hektar daha tarım alanına ihtiyaç duyulacak. Ancak her yıl yaklaşık 50.000 km2 toprak erozyonla kaybedilmekte ve artan kentleşme nedeniyle sadece Avrupa’da her bir saatte 11 hektar tarım alanı binalarla örtülerek kullanılamaz hale getirilmektedir. 10 dönüm yağmur ormanı 200 ton karbon depolama kapasitesine sahiptir. Bu ağaçlar kesildiğinde veya yakıldığında bu 200 ton karbon atmosfere salınmaktadır.
Giderek artan gübre, pestisit ve herbisitlerin kullanımı toprak ve suların kirlenmesine neden olmakta ve insan sağlığını tehdit etmektedir. Tarım sektörü, küresel sera gazı salınımlarının üçte birinden sorumlu tutulmaktadır. Ormanların ve otlakların tarım alanlarına dönüştürülmesi ve iklim değişikliği nedeniyle biyolojik çeşitlilik de azalmaktadır. Dünyada tahıl ekili alanların 1/3 ü hayvan yemi üretiminde kullanılacak tahılların yetiştirilmesine ayrılmış durumdadır. Oysa tahılları hayvanlara yedirmek suretiyle et elde etmek verimli bir yöntem olmamakla birlikte ciddi bir israftır.
Tüm bu olumsuzluklarla üretilen gıdanın 1/3’ü (yaklaşık 1,3 milyar ton) atık ya da kayıp edilmektedir. Tüketilen gıdanın %50’si olan 300 milyon ton gıda maddesi çöpe atılmaktadır. Gelişmiş ülkelerde gıda israfı gelişmemiş ülkelerden daha fazladır. Çöp olan gıdanın çevresel maliyetleri üretici fiyatları ile 750 milyar Amerikan dolarına, tüketici fiyatları ile 1 trilyon dolara, yani Türkiye ve İsviçre’nin 2011 yılındaki gayri safi yurtiçi hasılalarının toplamına ulaşmaktadır. Üstelik buna sosyal maliyetler dahil değil.
Beslenme eksikliğinin ve dengesizliğinin önüne geçebilmek için gıda atıklarının en az yüzde 50 oranında azaltılması gerekmektedir. Gıda atığı sorununu ortadan kaldırmamız için depolama, taşıma ve paketleme ile etiketlemeden oluşan tüm gıda zincirini etkileyen düzenlemelere ihtiyacımız var. Sıfır atıklı bir gıda zinciri oluşturmak için hem yasaları hem de sektörün iş yapış biçimlerini değiştirmek gerekmektedir.
Artan nüfus ve gıda talebine rağmen artan sıcaklıkların sebep olacağı kuraklık ve aşırı hava olayları sebebiyle iklim değişikliği ile mücadelede önemli adımlar atılmadığı sürece gıda güvenliğinin tehlikede olduğu uzun süredir vurgulanan bir sorundur. Çiftçilik teknolojileri ve yönetim tekniklerini geliştirmek için araştırma ve altyapı yatırımlarını arttırılması gerektiğine işaret ederek tarım emekçilerine doğru teşvikleri vermek, söz konusu teşviklerle en yeni teknolojilerin yaygınlaştırılarak, su yönetimi ve gübre kullanımı konusunda daha iyi düzenlemelerin hayata geçirilmesi elzemdir.
Gelişmekte olan ülkelerde gıda atığının 40% ı hasat sonrası ve işleme seviyelerinde gerçekleşirken, sanayileşmiş ülkelerde kayıpların 40% ından fazlası perakende ve tüketici düzeyinde gerçekleşir. Perakende seviyesinde büyük miktarlarda gıda, görünümü gereğinden fazla vurgulandığı için kalite standartları nedeniyle atık olmaktadır. Gıda kaybı ve atıklar aynı zamanda su, toprak, enerji, emek ve sermaye, gereksiz ölçüde sera gazı gibi kaynakların büyük oranda boşa gitmesine ve küresel ısınma ile iklim değişikliğine katkıda bulunmasına sebep olmaktadır.
Gıda kayıp ve atıklarını hasat öncesi durum, hasat edilemeyen kısım, hasat, işleme, paketleme, depolama, taşıma, perakende kısım ve tüketim olarak aşamalandırabiliriz.
Gıda kayıpları kısmı genel olarak tüketime kadar olan işlemlerde gerçekleşmektedir. Bu kısımdaki kayıpları minimuma indirebilmek için Aile Çiftçiliği ve Kooperatifleşme desteklenmelidir. Tarım ve Orman Bakanlığı çiftçilerimizi bilinçli tarım konusunda Ziraat Mühendislerini istihdam ederek bilgilendirmeli, eğitmeli ve denetlemelidir. Özel sektör gıda işleme sırasında Gıda Mühendislerinin bilgi ve birikimlerinden faydalanmalı ve kaybı en az seviyeye ulaştıracak önlemleri almalıdır. Yine Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda Mühendislerini istihdam ederek denetimleri sıklaştırmalı, Gıda ve Halk Sağlığı Güvenliğini güvence altına almalıdır.
Tüketici olarak gıda atıklarına sebep olduğumuz durumlar;
- İhtiyacımızdan fazla ürün alınması sonucu gıdanın bozulması ve çöpe gitmesi
- İhtiyacımız olmayan gıdanın alınması sonucu gıdanın bozulması ve çöpe gitmesi
- Tavsiye edilen tüketim tarihi ve son tüketim tarihi arasındaki farkı bilmememizden kaynaklı tüketilmesinde sıkıntı olmayan gıdaların atılması (tavsiye edilen tüketim tarihi gıdanın kalitesi ile ilgilidir ve o tarihe kadar uygun koşullarda saklandığında gıdanın tüm özelliğini koruyacağı anlamına gelir. Son tüketim tarihi ise gıda güvenilirliği ile ilgilidir ve o tarihten sonra tüketilmesinin insan sağlığına zararlı olacağı anlamını taşır.
- Gıdaların uygun olmayan koşullarda saklanması
- Tüketilecek miktardan fazla yemeğin pişirilmesi ve tüketilmemesi
olarak sıralanabilir.
- Her gün 13 milyar insanı doyurabilecek gıda üretilirken, buna karşın her 9 insandan 1’i açlık çektiğini,
- Herhangi bir yiyeceğe neredeyse hiç erişemeyen 1,8 milyar insanın olduğu ve sayısının gün geçtikçe arttığını,
- Çöpe atılan gıdanın bugün dünya çapında yetersiz beslenen yaklaşık 842 milyon insana yetecek miktarda olduğunu
unutmadan gıda alışverişi ve tüketimi yaparsak, gıda atıklarında azalmaya da sebep olacağımızı bilmiş oluruz.
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası
İzmir Şubesi Yönetim Kurulu