“Bir restorana sahip olmak, her gün sahnede olmak gibidir. Her yeni gün, ayrı bir galadır. Ve yaptıklarınızı doğru yapmak için yalnızca tek bir şansınız vardır.”
Hayallerinizi gerçekleştirirken, elinizden düşürmemeniz gereken bir kılavuz Restoran Açmak İstiyorum. Gittiğiniz büyülü şehirlerin sokaklarında sizi dolaştıran bir tur rehberi gibi… Başarı ve başarısızlık öykülerini bir arada bulabileceğiniz, uzun yıllar biriktirilen deneyimlerden süzülmüş bir öz. Yeme-içmenin çekici fakat bir o kadar karmaşık dünyasına dalmadan önce mutlaka okumanız gereken bir kitap. Eğlenceli dili ve yalın anlatımıyla, başarılı bir işletme kurmanın altın anahtarlarını ellerinize bırakıyor. Tek yapmanız gereken, avuçlarınızı açmak…
Yiyecek – içecek uzmanı ve danışman Necdet Koç tarafından kaleme alınan kitabın önsözünde şunlar kaydediliyor:
“Eğer bu kitap size bir restoran açmanın sanıldığı kadar kolay olmadığını hissettirebilecek ve kararlarınızı sorgulatabilecekse, amacına ulaşmış olacaktır. Restoran işine giriyorsanız, siz arkadaşlarınıza içki ısmarlarken, başkalarının işi sizin için yürüteceği fikrini aklınızdan çıkarın. Yaptığınız yatırımın en ücra köşelerine kadar içine girip, gözlerinizi dört açmalı ve gerçekçi beklentiler içinde olmalısınız. Zayıf noktalarınızı iyi tanımlayıp, onları güçlendirmek için yapabileceklerinizi gözden geçirmelisiniz. Kendinize güvenin ve uygun bir finansal desteğe sahip olun. Kendinizinkini açmadan önce mümkünse bir restoranda deneyimlerinizi artırın. Uzun saatler çalışmayı ve bolca sorun çözmeyi göze alın. Söylendiği gibi, başarılı bir restoran çok kârlı ve ödüllendirici olabilir. Çünkü bir restoranı bu hale getirmek oldukça meşakkatlidir. Herhangi bir mecrada sizin için söylenecek olumlu cümleler, en büyük başarınız olacaktır. Misafirlerinizi iyi yemek, iyi içki, iyi servis ve iyi ambiyansla memnun etmek tatmin edicidir. Bir restorana sahip olmak, her gün sahnede olmak gibidir. Her yeni gün, ayrı bir galadır. Ve yaptıklarınızı doğru yapmak için yalnızca tek bir şansınız vardır. Fakat her şeyin yolunda gittiği bir günün sonunda, oturup tüm bunları sizin yaptığınızı fark etmeniz kadar tatmin edici bir duygu olamaz. Sahne bitmiş, perde kapanmış ve galanız mükemmel geçmiştir. Bu artık bütün yorgunluklara bedeldir. Seyirciden alkışı koparıp kulise öyle gitmek, bütün yorgunluğunuzu unutturacaktır.”