Dr. Akgün İlhan: “Türkiye’nin kullanılabilir tatlı su miktarı yılda 112 milyar m3. Bu miktarı 82 milyonu aşmış olan nüfusumuza böldüğümüzde kişi başına düşen tatlı su miktarı yılda 1365 m3’e denk geliyor. Falkenmark Su Kıtlığı İndeksi’ne göre eğer bu miktar 1000 ila 1700 m3 arasındaysa o ülke “su stresi” çekiyordur. Yani Türkiye şimdilik su stresi yaşanan bir ülke olsa da nüfusun artmasıyla, iklim değişikliği ve onunla uyumlu olmayan su politikalarıyla bu miktar 1000 m3’ün altına düşecek. İşte o zaman Türkiye tam su fakiri bir ülke olacak.’’
Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü’nde “Çevre ve Turizm” ile “Sosyal ve Çevresel Perspektiflerden Sürdürülebilirlik” adlı lisans derslerini vermekte olan Dr. Akgün İlhan, Türkiye’nin su stresi yaşadığını belirterek, nüfus artışı ve iklim değişikliğiyle birlikte su fakiri ülke olma riskiyle karşı karşıya olduğumuza dikkat çekti.
Dr. Akgün İlhan, Birleşmiş Milletler’in (BM) verilerine göre 2025 yılında 1,8 milyar civarında insan mutlak su kıtlığı yaşayan bölgelerde yaşıyor olacağına dikkat çekerek; “BM’nin gelecek senaryolarına göre mevcut iklim değişikliğiyle 2030 yılına geldiğimizde kurak ve yarı-kurak yerlerde yaşayan 24 ila 700 milyon arasında insan göç etmek zorunda kalacak. Türkiye’de ise suya erişim konusunda önemli sorunlar kapıda… Türkiye’nin kullanılabilir tatlı su miktarı yılda 112 milyar m3. Bu miktarı 82 milyonu aşmış olan nüfusumuza böldüğümüzde kişi başına düşen tatlı su miktarı yılda 1365 m3’e denk geliyor. Falkenmark Su Kıtlığı İndeksi’ne göre eğer bu miktar 1000 ila 1700 m3 arasındaysa o ülke “su stresi” çekiyordur. Yani Türkiye şimdilik su stresi yaşanan bir ülke olsa da nüfusun artmasıyla, iklim değişikliği ve onunla uyumlu olmayan su politikalarıyla bu miktar 1000 m3’ün altına düşecek. İşte o zaman Türkiye tam su fakiri bir ülke olacak’’ dedi.
“Bir litre ambalajlı su üretimi için üç litre su harcanıyor”
Dr. İlhan, temiz suya erişimin her geçen yıl zorlaştığı ve daha maliyetli hale geldiği dünyamızda su güvenliğini sağlamanın yolunun öncelikle şebeke suyundaki kayıpları önlemekle mümkün olacağını belirtti. Pet şişedeki bir litre suyun su ayak izinin üç litre olduğunu ifade eden İlhan, “Bir litre ambalajlı su üretimi için üç litre su harcanmaktadır. Oysa şebeke suyu için bunun yarısı kadar su harcanır. Şebeke suyunun sadece su maliyetinin az olması nedeniyle bile tercih edilmesi gerektiği böylece ortaya çıkar. Bilinçli vatandaşlar olarak artık suyun tüketicisi değil koruyucusu olmanın vakti geldi de geçiyor. Suyu korumanın yolu ise su kullanımını en aza indirmekten yani suyu verimli kullanmaktan geçiyor.
Bunun için de su maliyeti şebeke suyunun iki katı olan ve doğada plastik birikimi yaratan ambalajlı sulardan uzak durmamız gerekiyor. Ayrıca duş alırken, elimizi, yüzümüzü, bulaşığımızı ve çamaşırımızı yıkarken ortaya çıkan az kirlenmiş atık suyu yani gri suyu basit bir arıtma sisteminden geçirerek yeniden tuvalet rezervuarlarında, bahçe sulamada ve ev temizliğinde kullanmak da tasarrufçu bir yöntem. Bu şekilde bir evin su ihtiyacı yarı yarıya azalabiliyor’’ diye konuştu.
Suya ekonomik olarak erişilebilirlik konusuna da dikkat çeken Akgün İlhan, Türkiye’de şebeke suyu ve ambalajlı su birlikte tüketildiğinde asgari ücretle geçinen 4 kişilik bir ailenin aylık masraflarının %8’inin su tüketimine gittiğini belirterek Birleşik Devletler Çevre Koruma Ajansı (EPA) tarafından yapılan çalışmaya göre su masrafının hane giderlerinin %2’sini geçmemesi gerektiğini, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na (UNDP) ve Birleşik Krallık Çevre, Ulaşım ve Bölgeler Departmanı’na (DETR) göre ise bu oranın %3’ü aşmaması gerektiği yönünde standartlar olduğu bilgisini verdi.