Yeni iklim değişikliğine yönelik rejim olan Paris İklim Anlaşmasının 4 Kasım’da yürürlüğe girmesi kesinleşti. İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV), konuya ilişkin yaptığı basın açıklamasında, yeni anlaşmanın neler getirdiğini değerlendirdi.
Kyoto Protokolü’nün yerine geçecek olan Paris İklim Anlaşması, 4 Ekim’de Avrupa Parlamentosu’nda (AP) Ban Ki-moon’un katılımıyla düzenlenen oturumda onaylandı. Bir sonraki adım olarak kararın Konsey’den geçmesiyle beraber Anlaşmanın yürürlüğe girmesi için önemli bir adım atıldı. Bugün itibarıyla küresel emisyonların yaklaşık yüzde 59’undan sorumlu 74 ülkenin Anlaşmayı onaylamasıyla, yeni iklim rejiminin 4 Kasım 2016 tarihinde yürürlüğe gireceği kesinleşti.
Anlaşma’nın yürürlüğe girmesi için, küresel sera gazı emisyonlarının en az yüzde 55’ini oluşturan ve en az 55 ülkenin ulusal meclisinin Anlaşmayı onaylaması gerekiyordu. Anlaşma uyarınca, bu iki kriterin karşılanmasından 30 gün sonra Anlaşma yürürlüğe girecek.
Paris Anlaşması Neler Getiriyor?
- Paris Anlaşması, 2020 yılında süresi dolacak olan Kyoto Protokolü’nün yerine geçecek.
- Küresel ısınmanın 2100 yılı itibarıyla sadece 2 derece değil; 1,5 derecede sınırlandırılması amaçlanıyor.
- 2023 yılından itibaren ülkelerin ulusal beyanları (INDC) her beş yılda bir gözden geçirilecek.
- Protokol’den tamamen farklı, daha esnek ve Türkiye’yi de yakından ilgilendiren, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin Ek-I ve EK-II listesi artık olmayacak.
- Gelişmiş ülkelerin emisyon azaltımında sorumluluk sahibi ve gerekli olanakları karşılama yükümlülüğü olacak. Gelişmekte olan ülkelerin ise iklim mücadelesindeki çabalarını artırıcı tedbirler alınacak.
- Kyoto gibi sadece emisyon azaltım hedefi dışına çıkan Anlaşma, sürdürülebilir kalkınma temeline dayalı, yerel yönetimler, şehirler, ormanlar, özel sektör ve karbonsuzlaşma gibi konuları ön plana alacak.
- Paris Anlaşması gereğince ayrıca IPCC’nin 2018 yılında bir değerlendirme raporunu tüm dünya ile paylaşması bekleniyor.
Türkiye Nisan’da imzaladı ancak onay süreci henüz tamamlanmadı
Türkiye bu yıl 22 Nisan’da yapılan BM Genel Kurulu’nda Anlaşmayı imzalayan ülkelerden biri. Ancak şu ana kadar Türkiye’nin onayı için resmi bir açıklama yapılmadı. Geçen yıl Paris’te yapılan anlaşma müzakerelerinde, Türkiye’nin onayının, anlaşmadaki özel tanımı ve finans başlığına bağlı olacağı açıklanmıştı.
Türkiye’nin özel konumu henüz anlaşma kapsamında net değil. Nitekim, Türkiye gelişmiş ülkeler sınıfının yer aldığı İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin Ek-I listesinde yer alıp, finansal mekanizmalardan yararlanamayan bir ülke konumunda. Paris müzakerelerinde Türkiye’nin özel konumunun kabul edilmesine yönelik talebi netleştirilemedi. Bu konunun 7-18 Kasım 2016 tarihinde Marakeş’te yapılacak COP 22’de gündeme alınması bekleniyor.
AB’nin Anlaşma için sunduğu emisyon azaltım miktarı 2030 yılında 1990 yılına göre yüzde 40. Türkiye’nin ise artıştan yüzde 21 azaltım. Ayrıca Türkiye’nin küresel emisyonlardaki payı yüzde 1,24. Ancak TÜİK verilerine göre, 2014 yılında Türkiye, toplam 467,6 milyon ton (Mt) emisyon havaya bıraktı. Bu oran 2013 yılında 459,1 milyon ton (Mt) idi. Emisyonlardaki en büyük payı yüzde 72,5 ile enerji, yüzde 13,4 ile sanayi ve ürün kullanımı ve yüzde 10,6 ile tarımsal faaliyetler oluşturuyor.
Türkiye gibi ülkelerin konumunun netleşmemesinin yanı sıra, az gelişmiş ya da kırılgan ülkelerin maruz kaldığı kayıp-zararlarına yönelik bir tazmin mekanizması olup olmayacağı konusu netlik kazanamayan konular arasında. Ayrıca finans başlığında, 2020 yılı itibarıyla gelişmiş ülkelerden 100 milyar dolar toplanarak gelişmekte olan ülkelere aktarılması hedefleniyor ancak mevcut süreçte bu konunun ciddiyet kazanması şart.